Beyaz atlıyı beklerken, beyaz çoraplıya gitmek de var.

31K 1.4K 151
                                    

Okulun, birinci haftası yaz tatilinden uzun sürdü vallahi. Ayy, ne sıkıldım... Ne sıkıldım... Derslerden dolayı pek vakit ayıramıyorum, üç gün geçmiş aslında. :S:S:S Nys. :S Seviyorum siziiii, iyi okumalar prensesleriiiimm. :D

Hayal et, ikimizi. Yanlış hangimizin?
-CÖMERT
Ölümle seni aradık, bulamadık. Neredeydin? Acımı duysa, yanar Orta Doğu'nun Derebeyliği.
-KAPTAN

Hayır, anlamıyorum ya da anlıyamıyorum veya kapasitem almıyor. Niye ben, tam cool davranmaya başlayacakken böyle bir laf gelip, ağzımı-burnumu dağıtıp tekrar geri gidiyor? Oğlum, nereye gidiyorsun sen? Geçen yıl, hoşlandığım velete cool cool yürürken, kafama aniden gelen basketbol toplarıyla, yılın dram filmini çekerim. O derece, berbat-rezil bir durum.

Başımı, ablamın tahmin ettiğim ultra süper fesat gülümsemesine doğru çevirdim. Hiç istifimi bozmadan:

"Boş çantayı götüme mi sokacağım, abla?" dedim, heh. Tam, tahmin ettiğim gibi hatta tahminimden daha iyi bir gülümseme ile karşılaştım.

"Dön arkanı bakayım, vallahi güzel durur." dedi kahkaha atarak,

Saat daha sabahın; "8.00'i" canım yea. Nasıl bu kadar, enerjik-aktif oluyor? Benim, çoğu hücrem daha göz bebekciklerini aralamamıştır bile. Ablamla cidden kardeş miyiz acaba? Arada, "Seni çöpten bulduk." diyordu, hatta küçüklük resimlerimin çoğu "Error" vermişti ama o an pek takmamıştım. Şimdi yavaşça kanaat getiriyorum. Bu heyecan, bu atriklik nereden geliyor? Nesilden nesile geçiyor mu? Babam böyle pasta yapmayı nereden öğrendi?

"Öff! Seninle uğraşıp, kapesitemi düşürmek istemiyorum." dedim, komidinin üstünde duran boş çantama doğru ilerlerken.

"Zaten, yerin yüz milyon altında olan bir kapesiteye sahipsin aşkım. Yeni bir ada falan mı keşvetmeyi düşünüyorsun?" dedi kahkaha atarak. Haha! Çok güldüm, çok güldüm. Benim, gözlerimi açacak halim yok, dişlerimi açıp, dilimi kıpırtatıp, beynimi kullanıp bir de sana laf mı söyleyeceğim? Sanırım, evet. Eheh.

"En azından bende az da olsa, kapesite var. Sende o bile yok!" diye kıkırdadıktan sonra, çantamın kollarından tuttum.

Öhm, hey! Bir saniye? Bir saniye, canım? Bu çanta, boş bir çantaya göre fazla ağır değil mi? Evet, fazla ağır. Çantanın, koyu pembe fermuarını çekerek, çantanın içindeki; kalp şeklinde kutuyu görünce, kalbim yerinden çıkıp; kalp-kutu ile beraber bir ömür geçirmek istedi. Bismillah, bünye alışık değil tabii.

"Ne koydun içine? Doğru, söyle bak. Açınca boya falan fışkırmayacak, değil mi?" dedim, kutunun kenarlarını incelerken.

"Bana ne senden, git kurtul diye bakıyorum ben." dedi, ellerini beline koyarak bana bakıyordu.

"Hadi, hadi... Yemezler, çok özleyip üzüleceksin. Biliyorum ben seniiii."

"Hıhı, çöpten bulunan bir kardeşe göre fazla ön güvenin var."

"De, ged işine yea." dedikten sonra, ablam göz kırparak odadan çıktı.

Derince bir nefes alarak, kutunun kalpli kapağını kaldırdım. Üstünde, yine kalp şeklinde kutuyu kaplayacak şekilde kesilmiş, bir kağıt parçası vardı. Kağıdı elime aldıktan sonra, kağıdın aşağısında kalan:

4, Çikolatalı Gofret
3, Albeni
4, Dido
6, Petito
3, Caramio
2, Ülker Sütlü Çikolata, gözlerimin içine bakıyordu.

Ama ben sizi yeriiiiimmm. Ne tatlı, ne güzel şeylersiniz siz öyle? Bak, bak. Şu, Petito'daki, ayıcığa bak. Ne şeker yea? Bak, bak. Albeniye bak. Ada, bak ada. Çokzel. Sevgilimin hiç birine böyle güzel sözler söylediğimi hatırlamıyorum, eheh.

He, sen çok biliyonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin