Merhaba canımlarım. Bu uzun bir bölüm oldu kanımca. :D Ama gerçeklere dayandığı için, pek komik olmadı. Fazla dramatik sanki. Eeh. Ne yapalım? Hep gülecek değiliz ya! Eheh. :D Diğerki bölümde gülme krizine sokacağıma söz veriyorum. İdare ediiinn. :) Muckkk :*** -YORUM YAZAMIYORUM YİNE-
//Gerçekler//: Biri eğer gözlerini senden kaçırıyorsa, emin ol ki, o gözlerde sana ait bir şeyler vardır.
"Oldu canım, hemen lavaboya gidip 350 tl yapıp geliyorum." dediğimde, annem suratına minik bir tebessüm oluşturdu. Ne yani? Gönderecek miydi?
Annemin suratına, "Gönderecek misin? Anne?! Anneeaa?! Gidecek miyim? He?!" der gibi baktım. Tek kaşını kaldırıp, bakışlarını silüetimde gezdirdi.
"Gitmek istiyor musun?" dedi, ifadesizce. Duraksadım. Evet, gitmek istiyordum! Bu tatil benim için, yakın arkadaşlarla ortalığın tozunu attırma ve bir sürü taş çocuk kesme imkanı. Üstelik, 22 Haziran da. Can o zamana kadar çoktan gitmiş olur!
Ama işin istek kısmını bırakıp, gerçeklik kısmına geldiğim de gerçekten duraksıyordum. 350 TL'nin içinde, otobüs, otel kalış ücreti ve otelin sabah - öğle - akşam yemeği olduğunu biliyordum. Otel içi zevk masrafları, İzmir / Kemer gibi tatil yeri için, seyehat masrafları, beynimin içerisinde birden dağ gibi büyüdü.
Anneme yeterince masraf yapıyordum zaten, üstelik karnemde bir zayıfım vardı. Yani, bu tatili hak ediyor muydum acaba? Notlarım kötü değildi, fakat hak ettiğime hala inanmıyorum. Tamam, tanımadığım bir il, tanımadığım bir okul, tanımadığım bir sürü öğrenci, tanımadığım bir sürü öğretmenin içerisinde, sanki kalmamızın için özenle hazırlanmış sınavlar... Gerçi bu sınavların, neredeyse hepsini geçmiştim. Bir ders haricinde. Ama yine de hak etme kısmıda şüphlerim var. En iyisi, babamdan uygun bir dille para istemek. Beni kıracağına, kafasını kırsın daha iyi, ehe.
"Babamdan para isteyeceğim." dedim ciddiyetimi takınarak.
"Sen bilirsin," dedi gözlerimin içerisine bakarak. Ah, biliyorum anne! Sende göndere bilirsin. Ardından devam etti, "Alptan'ı ziyarete gitmeyecek misin?" dedi sorgulayıcı bir tonda. Alptan'ı ziyarete gitmek... Hımm.. Tabii ki de, hayır! Altuğ'un, o pis suratını görmek istemiyordum!
"Git-"
"Morruj! Gideceksin değil mi? Ne kadar ayıp! Yaptığın bu ayıp karşısında, gitmeyeceğim de de, kafanı duvarlara çarpayım!" Ah, sabit atarlı anneciğim benim. Annemin bu lafından sonra, eğer 'gitmeyeceğim' dersem, bu kelimeyi söyledikten sonra, fizana kadar hiç durmadan depar atmam gerekir. O yüzden, adrenalin ve macera için atan bu kalbimi, kısa süre için es geçtim.
"Gideceğim, tabii ki anne." dedim gülümseyerek. Memnun olmuş bir şekilde bana bakınca rahatladım. Bu günü, annemi Bakırköy Akıl Hastanesine yatırmadan bitirebilecek miyim acaba?
"İyi bakalım, üstündekinler kimin eseri?" dediğinde, beynimde hemen bir kurgu tasarladım. O, Duru yellozunun bütün kıyafetlerimi yırttığını söylersem, annem ilk benim ağzımı yırtar, sonra Denizli'yi basıp, Duru götoşunun ağzını yırtar. En iyisi, annem hafiften anlamaya başladığında söylemek.
"Ablam verdi ya, çok ısrar edince."
"Hayret." dedi annem, tek kaşını kaldırarak. Gülümsedim.
"Ne sandıııın, Nilgün Hanııım?" dedim ellerimi bağlayarak.
"Bir şey demedim. Hastaneye götüreyim mi seni?"
"Yok, kendim giderim yürüyeceğim biraz." dedim, baldırlarıma dokunarak.
"Varil gibi olmuşsun, Morruj! Merdivenlerden aşağı iktirsem, yuvarlana yuvarlana bir hal olursun." dedi gülerek. Anne ya! Küfür etseydin, daha iyiydi! Yok, yok! Ben kesin, Duru'yu söyleyeceğim! Yoksa ben yatacağım, Bakırköy'e.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
He, sen çok biliyon
Teen Fiction"İrem, gelip şuraya elimi tut! Düşeceğim diyorum sana." Aaah, lanet merdivenler. "Altına bez de bağlıyayım arzu edersen kraliçemiz? Güzelim çocuk kaçıyor hadi, kamon." Geri zekalı İrem. Burada geberip gitsem; eminim ki randevu için cenazeme 3-5 çoc...