Sahnesi gerçek, tek oyun ölümdür

32.9K 1.5K 114
                                    




Bu kitap bittiğine göre, "Şerefsizsin çünkü, yaparsın!" adlı kitabıma göz atın derim, kahkaha atacağınız yeni esprilerle dolu!

Merhaba, gençler. Nasılınız bakalım? Okul yaklaşıyor, eheh. Hadi, hadi itraf edin. Okulu özlemesinizde, ortamını özlediniz. ^^ Bu bölüm, erken geldi. Çünkü dayanamadım! :D Ama diğeri birazcık, geç gele bilir. Okul şeyleri bilmem ne alacağım, kıyafet darlaştıracağım falan öyle. Uzun işlerim var. :D Takipte kalllııın. İyi okumalar

***

En heyecanlı şey ne biliyor musun sevgilim? Tanıdık çıkma korkusuyla, tutmak o elini.
-YEİS SENSURA

"Eğer, benimle evlenseydin bu arabada senin olurdu. Ama ne yapalım? Sen bana varmazmışsın." Dedi pişkin pişkin. Gıcık! Yok, bu az geldi. Gıcıkların efendisi. Gıcıklıkta mastır yapmış. Profesyonel gıcık!

"Ben onun yükünü üstüme alamam, sen hem bakıp, hem de korursan ve ben sadece gezersem o zaman olabilirdi."

"Genelde de öyle olmuyor mu zaten?" dedi o mükemmel gülüşüyle.

"Hiç evlenip, kocamın arabasını sürmediğim için; bu sorunu cevapsız bırakıyorum." Dedim en ukalaca tavrımı takınarak. Ağzını, "Olmuş bu, kız." Der gibi bir şekle soktu. O şeklin tanımı inanın hiç bilmiyorum. Ama tam olarak oydu yani. Anlayın beni de.

Tam, on beş dakika sustuk. Ben sustum, ona baktım. O sustu, yola baktı. Deliler gibi konuşmak isteyipte konuşamamayı en iyi ben bilirim herhalde. Tam olarak konu bulma özürlüsü biriyim. Ben daha bir buçuk günlük tanıdığım insana böyleyken, 3 yıldır çıkan çiftler ne bok yiyor acaba?

Çınar'ın, tam merkezine geldiğimizde Can Abi arabayı durdurdu.

"Ee, ben ineyim artık." Dedim gayretle gülümseyerek. Arabanın camından etrafa baktım da, onunla gezdiğim yerlerden tekrar onsuz gezeceğimi düşündüğüm zaman canım yanmaya başladı. Size de öyle oluyor mu? Sanki kalbime çivi sokuyorlar. Veya pompalıyla vuruyorlar. Öyle kötü ve değişik bir acı.

"Ee, in artık. Ablana ben söylerim istersen?"

"Olabilir. Şey... Ben teşekkür ederim."

"Sorun değil, Bayan Ergen. Alayım mı seni? Buralarda işim var, iki saate biter." Dedi sevecenlikle. Yerim. Ama bu sefer cidden Can Abi'yi. Ulan hem acı çekiyorum, hem başka birinden hoşlanıyorum. Resmen karışık duygular kısmında mastır yapmışım.

"Aa, süper olur doğrusu. Sonra, görüşürüz."

"Görüşürüz, hanım efendi." Arabanın kapısını özenle kapattım. Sonuçta o arabanın sahibi bir erkek. Derin bir nefes alarak, kaldırımdaki ilk adımımı attım.

"Hayır, Morruj. Hayır. Onu düşünme. Geçti, bitti artık. Ne sandın? Ömür boyu Denizli'de kalıp onunla gülerek bu sokaklarda gezeceğini mi?" Bak, bak. Planlara bak... The Walking Dead'ta dediği gibi, "Sen plan yaparken, Allah yukarıdan güler." Biliyorum, Tanrı. Ama ben, Allah demeyi tercih ettim.

Hangi zeki, arkadaşlarına Çınar'ın neresinde bekleyeceğini söylemeyi unutur? Hadi bilin, zor değil. Tabii ki de ben. Telefonumun, dap-dar pantolonumda titreyince hafif çaplı bir şok yaşadım gerçeği. Asra arıyor, canım benim. Nasılda biliyor arkadaşı.

"Kızım, neredesin?" dedi azarlayıcı bir tonla. On saniye önce okuduğunuz, canım benim lafını hep birlikte kafamızdan çıkartıyoruz, eheh.

"Çınardaaa."

"Hadi ya? Yalan söylüyorsun inanmam bak. Buffer Kafe'ye gel. Bekliyoruz seni."

"Tamam, cano. Geliyorum." O değilde, Buffer Kafe nerede? "Cool Olma Çabaları VOL1" Yanımdan taş gibi bir çocuk geçince, "Nerede, kanks o ya?" deyip özürlü gibi görünmeye utandım sanırım. Biliyorum, anlamayacağım ve mal gibi görüneceğim. O yüzden sorun yok. Bende bir numaralı işlemimi uygulayıp, yoldan bir adet tatlı çocuk kesmeye başladım. Yeşil gözlü, sarışın bulunca ne yaptım? Hemen yanına gittim tabiiki.

"Öhm, şeyy... Bakar mısınız?" Ay, kibarlıktan öleceğim şurada. Normalde bunun 100 gramı olamam ben. O derece öküzlük ruhuma işlemiş. Çocuk, yürüyüşünü durdurup bana doğru baktı. Ayy, yerim seni annem.

"Evet?" dedi, çok karizmatik bir şekilde. O değil de, çocuktan iğrenç ötesi bir koku geliyor. Tamam, şeker çocuksunda, suda eriyeceğini sanıp duş mu almadın mübarek? Öksürme Morruj, demeye kalmadan;

"Ööhödögföhgf,"

"Pardon, spordan dönüyorum da duş almadım bu sefer. O da sana denk geldi." Dedi gülümseyerek. Bu evrenin bana, "Kız başına abazalık yaparsan, böyle olur." Deme şekli sanırım. Ama arkadaşlarıma göre, "Bizsiz abazalık yaparsan, böyle olur." Demesi. Derin bir nefes alarak, tekrar çocuğa döndüm.

"Sorun değil. Burnum biraz fazla hassas, yoksa kokun belli bile olmuyor." Dedim gülümseyerek. Vallahi çarpılacağım şimdi, 1km uzaktaki insan dibindeymiş gibi duyar. Çocuk beni az kalsın, olmayan astım krizime sokacaktı. Sonra da devam ettim,

"Buffer Kafeyi arıyorum da, nerede olduğunu biliyor musunuz?"

"Aa, şansa bak. Yolumun üstünde." Dedi kibarca. O kokuya rağmen bu sesindeki güzellik. Hayır ondan değil, kokuyu duysa burnu tıkanır iğrenç konuşur. Ondan yani.

"Size eşlik ede bilir miyim o zaman?" hangi Türk bunu söyler Allasen? Yabancı dizi izlemekten, kafayı yedim sanırım. Bunu dedikten sonra afalladı çocukcağız ama sonradan hiç bozmadan devam etti.

"Olur, adın neydi?"

"Morruj, senin?" dedim gülümseyerek.

"Berki, memnun oldum."

"Bende, memnun oldum." Dedim gülümseyerek, tekrar. Az sonra gülümsemekten çenem ağrıyacak.

"Hangi okulda okuyorsun?"

"Aa, şey. Ben burada okumuyorum, memleketim burası. Antalya da okuyorum, lise. Sen?" amma uzun cümle kurmuşum.

"Ne güzel, turist sayılırsın yine de. Çınar'ın en ünlü kafesini bilmiyorsun." Dedi küçük bir kahkaha atarak, sonra devam etti, "Bende lise. Lise, 3. Sen?"

"İki" dedim masumca.

"Lisemin adını söylerdim de, onu da bilmiyorsun sen şimdi. Ahah." Dedi malca. Geri zekalı, çocuk. Allah'ım, iyi güzel çocuklar karşıma çıkıyor da, neden hep mal? Yemin ediyorum, şu üç dakikalık yol bana 3 saat boyunca kazığın üstüne oturmuşum gibi geçti.

"Geldik, burası." Dedi bana önümüz de durduğumuz hayvan gibi kafeyı gösterirken. Parmağıyla.

"Gözlerim, gayet iyi. Yine de teşekkürler." Dedim kibarca.

"Hani, koku alma duyun fazla hassas ya, belki görme bozukluğun vardır diye düşündüm. Ee, ne demişler; bir yerden eksilir, bir yerden artar." Ee, yetti ama ha! Buda fazla oldu biraz, ne dersiniz? İçimdeki sinir hücreleri, çoktan ordu olmuş; "Saldır, saldır!" diye tezahürat ediyorlar. Ee, bende durur muyum hiç? Döktüm içimi.

"Lise, ananın amında. Ayrıca, bu kafeyi gösterdiğin parmağını alır götüne sokarım. Şimdi, tekrar teşekkür ederim." Diyip bir hışımda kafeden içeri girdim. Ve gördüğüm bu şok edici manzara...

He, sen çok biliyonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin