Hobi olarak; tüm günü sıkılarak geçiriyorum

20.6K 1.2K 106
                                    




Zor dolar, çabuk biterim!

-iPhone Şarj Aleti

Şuan, düğünde uyuya bilen bebeğin kafasını istiyorum. Neden mi? Onca gürültüye rağmen; hala huzurun kollarına ulaşabiliyor. Kıskanıyorum.

"Nereye gitmek istiyorsun bakalım?" dedi, Can ellerini birbirine bağlayarak.

"Sen nereye gitmek istiyorsun, Can?" dedi, Gaye.

"İzmir'e." dedim, bir anda. Bu nereden çıkmıştı ki? Can, kaşları çatılı bir şekilde yüzüme bakınca, konuşmama devam ettim. "On dakika önce, İzmir'e gideceğini söylemiştin." dedim, omuz silkerek.

"Morruj, espiri seviyeni zirvede bırak." dedi, Can gülümserken. Hahaha! Çok komik Can Bey! Ben burada sitem yapıyorum, espiri yaptığımı zannediyor. Geri zekalı! Gerçi çoğu kızlar olarak şöyle düşünüyoruz: "Bir erkek yüz vermezse; odun, yüz verirse; sulanıyor, ikisinin arasında takılsa; sıradan. Ee, ne yapsın bu erkekler? Onlarada hak vermek lazım. Ama Can ne farklı. Ne yaparsa yapsın beni üzmeyecekmiş gibi geliyor.

"Sende öyle." dedim dil çıkartarak.

"Gidip tekrar StarBucks'a girelim bence!" dedi, Gaye el çırparak. Yarım ağız gülümsedim.

"Beyni hasar gördüğü için pek iyi düşünemiyor." dedim, gözlerimi büyülterek. Daha demin onca kişinin arasında rezil olmuştum. Birde yüzsüzlük mü yapacaktım?! Evet! Kesinlikle yapardım. Fakat; Can ve Çağır... Çok coollular! Asla böyle bir şeyi kabul etmezler.

"Sinemaya gidelim mi? Vizyona harika bir korku filmi gelmiş. Korku filmi sevmeyen var mı?" dedi, elindeki telefonunu işaret ederek.

"Veya deli gibi korkan?" dedim, iki elimle de Gaye'yi göstererek.

"Aa, ben ve korkmak! Hah!" dedi, bana öldürücü bakışlar atarak.

"O zaman sinemaya mı gidiyoruz?" dedi, sessizliği bozan Can olmuştu.

"Evet!" dedik, Çağır ile aynı anda. Can, sağ elini ilerlemem için gösterince, referans yaparak kıkırdadım.

"Filmin ismi ne Çağır?"

"Dabbe - Cin Çarpması."

"Gaye'nin gelmesine gerek yok o zaman." dedim, üçü birden bakışlarını silüetimde gezdirince, devam ettim. "Şu tipe baksanıza! Daha doğarken çarpılmış!" dediğim anda, sağ omzumda sağlam bir yumruk yedim. Can ve Çağır hafifte olsa kıkırdamışlardı.

"Can, sana katılıyorum. Morruj espiri seviyesini zirvede bırakmalı." Gözlerimi devirdikten sonra, önden önden yürümeye başladım.

"Aa, Morruj'un en sevdiği arkadaşı!" ayaklarıma ve beynime dur emri vererek, topuklarımın üzerinde döndüm.

"Kim?" Gaye, yerde debelenen sap sarı yavru Golden'i gösterince, derin bir nefes aldım. Öç almaya çalışıyor! Pislik!

"Aa, ayıp ama." dedi, Can kahkaha atarken.

"Evet, haklısın. Hayvana hakaret!" deyince, üçü bir anda kahkahaya boğuldular. Gaye'ye öldürücü bakışlar attıktan sonra, karizmamı daha fazla çizdirmemek için gülümsedim. Ardından tekrar önüme dönüp yürümeye başladım. Geri zekalı Gaye! Bu burada bitmedi Gaye Hanım, hem bitse bile bittiğinde vaz geçmemek bizim genimizde var! BKZ: "Tüp bitince sallarız, pil bitince ısırırız, şampuan bitince su döküp çalkalarız. Gaye beni rencide etmeye çalışırsa, ölümüne tarruz yaparız!" tamam, son cümle uygun olmamış olabilir.

Markantalya'nın önüne gelince duraksadım.

"Bunun adı ne?" üçü de şaşkınca bakışlarını silüetimde gezdirdiler.

"Marka Antalya mı, MarkAntalya mı?" dediğimde, Gaye ve Çağır dudak büzdüler. Can henüz Antalya'da çok yeni olduğu için durumu anlayamamış. Beyaz binanın üzeirinde, Markantalya yazıyor. Fakat herkes, "Mark" diye hitap ediyor. Yok, "Mark Zuckerberg." İğrençti kabul ediyorum.

"Herkes Mark diyor." dedi, Gaye düşüncelerimi okumuş gibi.

"Belkide, Facebook'un kurucusu Antalya'yı çok beğendi ve böyle bir isim taktı!" dedim, kahkaha  atarak. Çağır gülümserken, Can ve Gaye gözlerini devirdi. Ne var be? Espiri de mi yapmayalım? İğrenç olsada espiri, espiridir.

"Hadi, Morruj! İçeri." diye kollarımdan iktiren Gaye'ye dil çıkardım.

"Sinema kaçıncı katta?" dedi, Can koridordaki haritaya göz ucuyla bakarken.

"En son katta." dedi, Çağır yukarıya doğru bakarak. Yürüyen merdivenlere doğru ilerlemeye başladık, Can'ın telefonundan, "Miley Cyrus - Wrecking Ball" adlı şarkının melodisi çaldı. Madem aynı şarkıları seviyoruz, birbirimizi neden sevmeyelim ki?

"Efendim, anneciğim?" Yerim! Ne kadar da kibar konuşuyor.

"Alış veriş merkezindeyiz, anneciğim."

"Olur, anneciğim. Küçük meleklerime selam söyle!" dedikten sonra telefonu kapattı. Küçük meleklerim derken? Can'ın çocukları olmayacağına göre?! Sübyancı mı yoksa? Yok be, gerçi benimle sevgili olursa sübyancı olacak. Banada küçük cadım diyor! Hey! Ne oluyoruz?! Daha fazla merakımla baş edemedim:

"Küçük meleklerim derken, kast ettiğin nedir?" dedim, kaşlarımı çatarak.

"İki tane birbirinden güzel kız kardeşlerim var." dedi, gülümseyerek. Ohh! Ama ileride offf!

"Kaç kardeşsiniz ki?"

"Benimle birlikte altı." Ben en fazla, iki veya üç zannediyordum. Aşiret mi kurmayı düşünüyorsunuz? Tövbe estafurulllah. Daha fazla soru sorarak Can'ı bayıltmak istemedim. Başımı onaylarcasına salladım.

Sinema'nın olduğu kata gelince, öne atıldım. Biletlerin parasını onlara ödetecek değildik. Gaye'de beni anlamışcasına arkamdan geliyordu.

"Hop, ne oluyor bakalım?" dedi, Can hesap sorarcasına.

"Buna Alman usulu deniyor." dediğimde, gülümsedi.

"Olmaz, biz hallederiz." dedi, keskin bir ses tonuyla. Bir şey söylememe izin vermeden, sıranın arkasına geçti ve Çağır'a bir şeyler anlatmaya başladı. Gıcık!

"Ah... Çok yalnızım Morruj!"

"Sende yalnızsan, ben öleyim o zaman Gaye?"

"Sus ya! İnternet hakkım bitti zaten, konuşamıyorum kimseyle."

"Çok üzüldüm!" dedim, ellerimi şıklatarak. Burukça gülümsedi.

"En azından Türkiye'de yalnızım. Ya, Çin'de o kadar kişinin içerisinde yalnız olsaydım?"

"Olamazdın, tatlım."

"O neden?"

"Sürekli eski sevgilini, biriyle karıştırırdın." dediğimde, kahkaha attı.

"Evet! Biletler, mısırlar ve kolalar hazır. Kola içmeyen var mı?" Bu soru, tabii ki de Çağır'dan çıkmıştı. Çocuk yapıyor, veya yapmayı planlıyor sonra soruyor.

"Yok." dedi Gaye. Çağır, orto boy mısırın bir tanesini bana, diğerinide Gaye'ye uzattıktan sonra kolalarımızı mısırın üzerine koydu. Can, sinema sırasından kurtulup, elinde biletlerle yanımıza geldi. Çağır ve Gaye'ye eliyle yolu gösterdikten sonra, yanıma geldi.

"Merhaba, küçük cadı. Bugün pek konuşamadık, ha?"

"Evet, canın bir şeye sıkkın. Ama ne?"

"Evet, canım bir şeye sıkkın ve bu can sıkıntısı yaklaşık on dakika sonra geçecek."

"Neden ki?" dedim, şaşkınca.

"Korktuğundaki surat ifaden beni güldürecek ve can sıkıntığımı unutacağım."

"Hayır, unutmayacaksın. Çünkü korkmayacağım!" dediğimde, gülümsedi.

"Milk Shake yarışında da bu kadar kesin konuşmuştun. Çikolata ister misin?" dediğinde, gözlerim parladı. Fakat ginede hayır dedim. Masraf yaptırmayı sevmiyorum. Annem ve babam haricinde tabii ki.

He, sen çok biliyonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin