Piç ettiniz gerçekliğimi.
Sevmiyorsan, neden yordun?
-CANFEZA"ÇABUK CANLI YAYINA GEÇİLSİN!" Muzaffer Ablacığımın sesiyle, irkildim. Yerlerdeki, beyaz ve kırmızı gül taneleri, büyük bir kalp şeridinin içerisine doldurulmuştu. Çok güzellerdi! Ama güzel olmayan küçük bir şey vardı. Çocuk! Sen kimsin be?! Gizli hayranım falan mı çıktı lan? Çocuk bana doğru eğilmiş, elindeki gül demetleriyle bir şeyler mırıldanıyordu.
O sırada büyük bir alkış çıktı, acaba çocuğu rezil etmesem mi? Burada evet dedikten sonra hemen kuyuntu kenara çekerim, "Bak, o kadar güzel şey yapmışsın... Hepsi harikalar. Ama yok anacım, ben başka birini seviyorum. Gururunu düşündüm." derim. Ben bunları kafamda planlarken, birden bire alkışlar koptu. Başımı yerden kaldırdığım zaman, yanımda ki kızın çocuğun boynuna atıldığını gördüm. Hay Allah belamı vermesin benim! Kendi kendime iki saatir triplere giriyorum böyle.
Zaten anca bana böyle mal mal triplere girmek kalıyor. Ne kadar batsızım. Can, neredesin Can? O değilde, harbi Can nerede?! Hala aramadı beni!!! Tabii, çocuk karakoldeyken bir sürü mesaj atmış bana. Telefonumun geri zekalılığı. Neresi akıllı bu telefonun ya?! Ah... Onu geçtim, biriyle çarpışsak... Kitaplarımız düşse o toplamaya kalksa, sonra benden telefon numaramı istese... Sonra bende, "OHA! Sen beni ne sandın pislik?! Ben senin bildiğin kızlara benzee tağam mı?!" dedikten sonra, okkalı bir tokat yapıştırırım. Yok, arkadaş yoook! Benim aşk hayatım da, "ben" gibi biri varsa aşk, maşk olamaz! Hem, eskiden kitaplarımız düşerdi, şimdi Samsung'lar, iPhoneler düşüyor, direk kafa atarım. Senden pahalı o be!
Aşık olduğum insanı taa 40 yaşında bulmamak için, 2014'lerin en hit dansını yaparak telefonu cebimden çıkardım. Ee, çıkmıyor bacım ne yapalım?! Bu kadar dar giymeyin de ne demek? Dar pantalon benim, canım, kanım. Telefonun rehberinde bile gezinemiyorum. 40 kişi var arkadaş, yarısı akraba. Ne kadar a-sosyal bir insanım ya? C'ler kısmına girip, "CanoCan" kısmına tıkladım. Canocan değil be, yok Canon! Can, o, Can! Ne kadar romantik bir insanım ya. Dün gece aklıma geldi, ehehe.
"Ne yazayım ki?" diye düşünürken, Gaye araya girerek sırıttı. "Neye ne yazayım?" Hay, gine sesli düşünmüşüm! Bıktım arkadaş. Hocaya söylediğim küfürlerde de böyle oluyor. O yüzden notlarım düşük benim zaten. Yoksa çok zeki bir çocoğom.
"Yaa... Arkadaşa yaa..." dedikten hemen sonra, muhabir yanımıza geldi. Ayy! Birde bu var.
"Merhaba! Ne kadar güzel bir teklif değil mi? Siz kendinize böyle bir şekilde teklif edilmesini ister miydiniz?" İstemez miyim ya? Ama nerede?! Bize anca, Facebook'tan teklif gelir. Veya yoldaki apaçilerden ah, ah! Canlı yayında değiliz nasıl olsa, Morruj. Dilediğin gibi saydır.
"İstemez miyim ya? Ama yoook! Bize dünyada böyle teklifler bile gelmez, ama ayda gelebilir! Hahah." Gaye kolumu dürtüklerken, "Bir dur yea" adlı bakışımı Gaye'ye ilettim.
"Ayy, oğlanda bir çirkiiinnn! O kadar güzel kızı görmüş ben olsam sarayda falan teklif ederim." Gaye ve muhabir gözlerini iri iri açmış bana bakıyorlardı. Ne bakıyorsunuz yea? Deneme çekimi değil mi nasıl olsa?!
"Arkadaşım kıskandığı zaman böyle saçmalaya biliyor. İkiside çok güzel maşallah. Allah tamamını erdirsin." dedi, Gaye.
"Ya ne saçmalayacağım ya? Sümüğümü sürmem ben ona." Gaye, eliyle alnına vurarak acı acı gülmeye başladı.
"Aa, ıııı..." Muhabir niye böyle oldu ki ya? Götünü bize dönerek, kameraya el salladı!
"Şakacı insanların günümüzde bitmemiş olması ne güzel! Haydi, gelin! Yeni insanlarla keşve çıkalım." dedikten sonra, Muzaffer Abla, "KESTİİİKK!" diye çığırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
He, sen çok biliyon
Novela Juvenil"İrem, gelip şuraya elimi tut! Düşeceğim diyorum sana." Aaah, lanet merdivenler. "Altına bez de bağlıyayım arzu edersen kraliçemiz? Güzelim çocuk kaçıyor hadi, kamon." Geri zekalı İrem. Burada geberip gitsem; eminim ki randevu için cenazeme 3-5 çoc...