Sevince götü kalkmayanından lazım

26.1K 1.4K 92
                                    

Biliyorum, kısa bir bölüm oldu. Çok sorry. Very özür dilerim. Geçen gün ingilizce çalışacağım demiştim. Nasıl ama? Süperim demi. :D TŞK. TŞK. Yeni bölüm en kısa zaman da gelecek, ilhamımın olmadığı bir günde sırf sizi bekletmemek için yazdım. :D Değerinizi biliiin!!!! MUCK <333 İyi okumalar güzelliklerim. (Hızla yazdım, hatalarım olabilir. Kusura kalmayın :D)

//Gerçekler:// Neyi bilmediğimi bile bilmiyorum.

"Annemi aradınız mı?"

"Evet, içeride seni bekliyor."

"Sıçtın, Morruj. Annen, seni ters yatırıp düz bükecek. O bacaklarını kırıp, sağ bacağını soluk, sol bacağını yemek boruna sokacak. Polis Karakol'unda seni rencide edecek." diye yankılanan iç sesime dudak büzdüm.

Kapıyı kapattığım gibi, sağ taraftaki ana koridora değilde, sol taraftaki lavabolara doğru ilerlemeye başladım. Neden böyle bir şey yaptığımı bilmiyorum. Ama bildiğim tek şey; "Ölmek için çok gencim. Can benden başka kızlara bakacak. Dershane tatilini kaçıracak, olmam." Bu tek şey olmadı gerçi, baya şey oldu. Yaşanacak çok şeyim var, "Allaah'ım, ne olur çok kızmasın ne oluuur."

Sol taraftaki, küçük koridor virajını, kırk yıllık valeci gibi büyük bir titizlikle vücudumu kaydırarak geçtim. Ah, bir arabamız yokki onu kaydıraralım. Gerçi, arabam olsa başına bir şey gelecek diye sürmeye kıyamam. Ablam da öyleydi ilk zamanlar... Genlerimizde mallık var. Ondan böyleyim ben. Geçtiğim anda, kırmızı, elyaf elbesesinin tonlarını andıran, vücuduyla annemi gördüm. Siktir. Hemde ne kırmızı? Cayır cayır yanıyor annem. Birazdan benide yakacak.

"Sen beni salak mı sandın? Sen gelirken ben gidiyordum." dedi, tıslayarak.

"Çok gitmişsindir sen anne şimdi, gel otur dinlen." "En ciddi durumlarda saçmalama yeteneği" diye bir şey bulsalar, o yeteneğin kraliçesi olurum. Cidden salağım, vallahi bak. Annem, ilk baş afallamış olsada sonrada kendini toparladı.

"Saçmalamayı kes Morruj! Allah'ım, ben kızımı buralardan toparlayacak insan mıydım?!" dedi annem, iki elini de dua yapacak biçimde tutarak, havaya baktı.

"Sen insan değilsin anne!" dediğimde, annem ışık hızıyla başını, sinirli bir şekilde benim silüetimde gezdirdi. Yarım ağız gülümsedikten sonra devam ettim;

"Sen bir meleksin." Öhe artık. Hala yumuşamadı, tebessüm hissi bile vermedi. Cidden sinirlenmiş. Nasıl bir bok yediğimi şimdi daha iyi anımsıyorum. Birde kız şikayetci olsaydı? Vallahi, buradan beni spatula ile kazırlardı.

"Yürü, Morruj yürü. Evde görüşeceğiz seninle." dedi, işaret parmağıyla, sağ koridorun giriş tabelasını gösterirken. Başımı öne eğerek, biraz önce tırsıdan gidemediğim koridora doğru yavaş yavaş yürümeye başladım.

Cemreyi ortalıklarda göremiyordum, acaba onu unuttuk mu? Gelecek miydi ki? Annem sorsam ne olur acaba? "İşin ucunda ölüm yok ya, Morruj. Sor gitsin panpirikya." diyen iç sesime uyup, anneme soru sormak için bir hamle yapacaktım ki, panpirikya ne abi? Yok İtopya. Tövbe estağfurullah.

İç sesim bile geri zekalı. Sonra benden, "Fen Lisesi" falan bekliyorlar. Oldu canııımm. İç sesleriyle beni rencide ederler, haberlerim olmaz. Onların iç sesi ne derdi acaba? "İşin ucunda oksijensiz kalmak yok ya, Morruj. Sor gitsin, glikoziya."

Topuklarımın üzerinde, hızlı bir şekilde döndükten sonra anneme baktım. Adımlarını bir anda duraksattı ve bana, "Yine ne saçmalayacaksın, Morruj?" bakışı attı. Ah, biliyor kadın bu işleri.

"Cemre gelmeyecek mi?" dedikten sonra, annemin sinir sistemleri balık yumurtaları gibi çoğaldı. Bunu hissedebiliyordum. Şuanlık. Annem daha fazla delirdiği zaman, hiç bir his hassasiyetim çalışmayacaktı çünkü. Sorup soracağıma bin pişman oldum, bakışlarıyla komalık etti beni.

Başımı tekrar yere eğip, önüme döndüm ve aynı hızla çıkış kapısına ilerlemeye başladım.

//

Evin dış kapısını, hızlı bir şekilde açtıktan sonra, SüperStar ayakkabılarımı giriş kısmının kenarına fırlatarak hızla içeriye geçtim.

"Ayakkabılarını dolaba koy Morruj!"
"Tamam anne, tamam ya, tamam bekle biraz, tamam geliyorum, tamam bir dinleneyim." diye yüz elli tane bahane uydurarak, o ayakkabıları dolaba koymazdım. Ama şuan annem sinir olma kısmında yeni bir çağ açtı. Hiç kendimi tehlikeye atamayacağım.

Ayakkabılarımı fırlattığım yerden alıp, beyaz ahşap dolaba yerleştirdim. "Apaçi Ayakkabısı" olarak adlandırılıyor. Apaçi olmak bu kadar pahalı mı gençler? Popüler olmaktan pahalı vallahi, ben fame kızlar görüyorum, Allah günah yazmasın, belki durumu yoktur." demeyeceğim abi, 10 TL'lik ayakkabı giyiyor, 3.5 milyarlık fotoğraf makinasi ve 2.5 milyarlık telefon taşıyorlar. Siktirin gidin lan. Geri zekalılar. Neyse, sakinim. Tamam, kıskanmış olabilirim. Hem... Benimde akıllı telefonum var! Ama hala akıllı telefon aldığımdan emin değilim, akıllı telefon mu aldım, yoksa pirizin yanında arsa mı kiraladık belli değil.

Allah Kahretsinki, evimiz iki veya üç katlı değil. Kimseye görünmeden, merdivenlerden pıt pıt yukarı çıkamıyorum. İlla görecekler beni. Salonun, kenarlarında odalar var. Hangi, akla, mantığa, zekaya sahip bir vatandaş yapmış bunu? Duş alıyorum, bornozla salonun ortasından pıt pıt geçip, odama giriyorum. Ya da, o kadar çok misafirin ortasında, acayip derecede çok işeme isteğim geliyor, salonun kenrındaki odalardan biride malasef ki, lavabo olduğu için, utana - sıkıla lavaboya giriyorum. Düşünün artık. Sonra neden psikolejim bozuk?!

Yine, salonun ortasından geçerek, pıt pıt odama gidecektim ki, annemin gözüne çaprtım. Bildiğiniz çaprtım ama, ellerimle, Pembe Panter'in, dırıd - dırıd - dırırı gerilim melodisinin ritmini tutuyordum ki, annemin biranda karşıma çıkmasıyla, benim dolma gibi parmaklar annemin gözüne çaprtı.

Allah'tan, bir şey demedi. Üç yüz defa özür dilememin, hatırı da var tabii ki!

"Ben sana ne kadar laf söylesem az, gençliğini yaşa, bilmem ne yap diyoruz ama sen cıvıtıyorsun." dedi, annem bir anda. Aslında eve gelince böyle bir konuşma yapacağımızı tahmin ediyordum. Ama ne bileyim, annem şuan tam karşımda ve gözlerimin içine bakıyor. Hazır değilim. Hazır değildim.

"An-"

"Sus! Sözümü kesme... Bak, birde bu var tabii. Sözümü kesmeler, izin almadan çekip gitmeler falan. Ne oluyor sana? Ergensin dedik, atarlısın dedik ama bu kadarıda fazla Morruj Hanım. Sana cezaların en güzelini vereceğim. Dershane tatiline gitmeyeceksin." dedi ve krem rengi dolgu topuklu ayakkabılarını giyerek dışarı çıktı.

Bir şey için çok heyecanlısındır ve iptal olur hani... O duyguda ki, hayal kırıklığı, umut kırıklığı hiç bir dizi ve film de yok. Rüyalarımda bile o anı görüyordum ben. Cidden, kendim ettim, kendim buldum. Aferin bana.

En çok yaptığım yedi hata: Fazla güvenmek, fazla umursamak, fazla inanmak, fazla şans vermek, fazla iyi niyet, fazla hayal kurmak, fazla umutlanmak.

Bunlardan bir kaçını bile yapmasam, belki hayatım düzene girecek, belki hayal kırıklığına uğrayamayacağım. Ama suç tamamiyle bende. Bilmem gerekiyordu, ileri düşünmem gerekiyordu. Neyse, her şey de vardır bir hayır.

Hem... Zaten ben matematiğe inanmıyorum, mateistim ben. Matematik olmadığı için, tatilde olmayacaktı yani. Polyanna geni taşıyorum mübarek.

He, sen çok biliyonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin