Gerçeği saklamaktan sıkıldım, özlüyorum seni

32.3K 1.4K 74
                                    




Yine de, bir gün bana geri gelirsen, o tertemiz kalbin kabulüm.

OUZ-HAN

"Şimdi ne yapacağız?" dediğimde, ellerini karşıdaki şeye gösterdi. Ha-ha! Rüya görüyorum ben, şimdi uyanacağım. Dur kendimi çimdikliyim, "AHH" Allah kahretmesin, ben bunu hayatta yapamam!

"Eheh, şaka yapıyorsun değil mi? Ya gidip adam gibi konuşalım işte." Dedim masumca. Abi, ben nasıl atlarım oraya? Tövbe bismillah. Benim oraya atlamam imkansız gibi bir şey. Bir kere, beynime "Yapamam, kanks yia." Diye bir titreşimde bulunmuşum. Hayatta olmaz.

"Morruj, o kız kaç kilo tahmin edebiliyor musun? Bu sefer seni ezer ve bunu görevlerin önünde yapmaktan çekinecek bir tip değil." Dedi sertçe. Hımm, aslında bir nevi haklısın Cancığım, kurban olduğum. Ama ben buradan, oraya... Dur oraya olmadı, ta oraya nasıl atlayacağım kuzum?

"Kavgadan kaçmam ben." Dedim. Hee, nah kaçmam. Ezer o beni. Yere asfalt yapar, beton döker, üstüne de Milk Shake makinesi yerleştirir. Şaka maka da, hâlâ sırtım ve göğüs kafesim ağrıyor.

"Kavga eşitlik ister, dürüstlük ister ve biraz da merhamet." Dedi sakince. Allah'ım, hem zeki, hem cesur, hem güçlü, hem mantıklı, hem karizmatik, hem yakışıklı, hem gözleri güzel, hem... Seni anlatmaya kelimeler yatmaz yavrum. Ay, vallahi profesyonel sapığım ha. Can Abi bunları duysa, hiç umursamaz şuradan aşağı atlar valla. Ee, çocuk haklı. Benim yanımda durmak onun sağlığı için bir tehdit.

"Ben atlayamam oraya." Dedim ellerimi birleştirerek.

"Küçük Hanım'ın asıl istikrarsızlığı belli oldu." Dedi. Ayy, utandım. Beni artık korkak değil, combo korkak olarak bilecek. Daha elini tutamadan gitti aşkceğzim. Gerçi, koluna girdim. O sayılıyor mu?

"Hiçte bile. Gidelim diye diyorum ben... Yani... Şey... Kavgaya."

"Çok fazla kararsızlık var." Dedi tek kaşını kaldırarak. Ne kararsızlığı aşkitolam? Ben buradan, şu minnacık şeye atlasam, kesin hakkım rahmetime kavuşur. Daha günahlarım var benim, "-lar" üstelik. Bir sürü, bir sürü... Tüm cesaretimi toplayarak geriye iki-üç adım attım. Derin bir nefes alarak, yere yakın olan demirin üstüne koşmaya başladım. Kımon, Morruj. Koş, baby.

Tam atlayacağım sırada biri (Biri ne? Biri ne!? Birikim!? Öldürün lan beni. Pencerenin tümseğine çıkan 2 manyak olarak bu sadece Can Abi olabilir, öte yandan filmlerdeki gibi eski sevgilim evrim geçirerek, profesyonel ajan olmuş, üç yıl beni takip etmiş sonrada beni kurtarmış. Tabii, birinci seçenek daha mantıklı.) beni, -tam içtenlikle yazıyorum- HAYVAN gibi, belimden tutarak kendisine çekti. Beraber, kafalarımızı pencerenin sert tümseğine vura vura tümseğin kenarıyla bütünleştik. Üstüme niye düşmedin kanks sen? Hayır, niye yanıma?! Filmlerde böyle olmuyor ama. Bana ne, bana ne. Bir daha beni tut.

"Manyak mısın, kızım sen?! Dalga geçiyorum iki saattir seninle. Bunu yapacağını hiç düşünmemiştim." Dedi Can Abi, derin derin nefes alarak. Ulan harbi ya, ben hiç şaka olacağını düşünmemiştim. Kendimi, 07 Mores Rujnt sandım herhalde. Bu arada, küçükken ben James Bond'u, Antalyalı zannederdim. Küçükken de malmışım demek ki. Aksiyonun ortasındayken beynim durmuş anlaşılan. Ayy, ya beni tutmasaydı?! Ya tutmasaydı?! Kesin ölürdüm ben. Gazete manşetlerinde ilk sayfa: "Geri zekalı, M.R bebeğe yapsalar, bebeğin anlaya bileceği şakayı anlamayarak kendini o minicik şeye atacağını zannetti. Uzmanlar, kızın kafasının içinde beyin olduğundan şüpheli. Gerekli cerrahi işlemler tamamlandığında, ailesine bilgi verecekler." Olur mu? Olur.

"Öhm... Şey... Beni tutacağını biliyordum."

"Blöf yapıyordun sanıyordum, tutmaya bilirdim." Dedi hala şokun etkisindeyken. Ok.

He, sen çok biliyonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin