Yalnızlığı da aştım ben, bambaşka bir şey oldum

27.3K 1.3K 43
                                    




//Gerçekler//: Sözde kardeşiz ve özde kardeş olamadık.

-NARKOZ

"Annem seni görmesin, hayır!" diyerek onu ittim ve yürümeye başladım. Arkamı dönmeden bağırdım, "Sakın gelme!"

Hızlı adımlarla, hiç özlemediğim apartman bahçesinin içinde, hiç özlemediğim apartman kapısına doğru ilerlemeye başladım. Can'ın, bu tavrımdan sonra, sinirle nefes alıp verdiğini hissedebiliyordum. Ama annem? Ama annen Can? Ama kayınvaliden Can? Bunları unutmamak lazım bebeğim. Aa! Hep ben mi düşüneceğim, canım? Annem seni görse, ters yatırır; düz siker haberin yok.

Apartman kapısınına ulaştığımda, "Nilgün Ceylan" yazan yere abanarak bastım. Zil, dile gelip: "Yeter lan, babanın yayı mı?" derse, hiç şaşırmam. O derece. Zil, ritim değiştirdi adeta, Dırı-dırı yerine, Dırırırımrım-Dırırırıdırı demeye başladığ anda, dolma parmaklarımı zilden çektim. Küçücük ve dolmadan kalın parmaklarım var. Siz hayatınızda hiç böyle parmak gördünüz mü? 5 yaşındaki çocuğun, eli eşittir benim elim.

"Çabuk yukarı, Morruj!" diye tıslayan annemin sesini duyduğumda, benim kalbimdeki sıkışma daha fazla artmıştı. Kalbim, Bugs Bunny'in, hoşlandığı kızı gördüğü andaki gibi, 34 metre öteye gidip geri geldi.

O değilde, Türk Milleti olarak, megafondan, "Ben" lafını duyduğumuz anda, o kişinin kim olduğunu anlayabiliyoruz. Anneminkinler fazla fazla gelişmiş, ben demeden benim olduğumu anlıyor kadın. '16 yıldır benimle birlikte kadın, tabii zeki olacak!' diyerek egolarımı harekete geçirdim. Annem bu lafımı duysa, bana atacağı korkunç bakışların altında ezilir, büzülür, kıvrınır, minicik olurdum.

"Geliyorum, anneciğim." dedim. Sesim, ister istemez çatallaşmıştı! 'Hadi, ama Morruj. Sen bu kadar korkak mıydın bebeğim? Cesur ol biraz.' diyen iç sesime, "NAH" çekerek, apartmandan içeri girdim. "Sen korkmazsın tabii, içimdesin pislik! Konuşmak kolay oradan." dediğim anda hayat koptu bende. Korkaklık nelere denk Yarabbim?

İç sesime 'Defol git, imana gelicem ben.' dedikten sonra, ellerimi açıp dua etmeye başladım. "Allahım, nolur annem çok kızmasın. Bak, Altuğ'u ne kadar seviyorsun bilmem ama bende iyi insanım. Bende yardım ediyorum insanlara. Nolur bak, annemin beni karşıladıktan sonra felç kalırsam nasıl iyilik yaparım? Allahım çok tövbe. Bir daha bırakmıcam." diye dua ederek, merdivenlerden çıkmaya başladım. İnşallah, 12 Gb'lik bir oyun yüklersinde, %98'de elektirikler gider. Götünde siğil çıkarda oturamazsın inşallah Altuğ!

Merdivenlerin karşısındaki, bej renkteki duvar da, "4. Kat" yazısını gördüğümde, bilmediğim hatimi indirmeye başladım. Nasıl dua ediyorum ah, ah. Gören beni camiden çıkmıyor, namazdan kalkmıyor zanneder.

Kendi dairemize doğru ilerlerken, tam tahmin ettiğim gibi, sinirden kudurmuş bir Nilgün buldum. Kızarmış yanaklar, sinirden kast katı olmuş bir yüz ve o topuklu terlikler... Ha? Topuklu mu? İmdat! Adam topukluyorlar!

"Sana kırmızı çok yakışıyor." dediğimde, annemin yüz hatlarının gerçek anlamda daha çok kasıldığını hissettim. 'Tamam, espiritüel kızsın, tamam espirilerin komik ama neden cididi olan ortamda bunu yapıyorsun Morruj?! He? Niye? Ciddi olman gereken ortamda neden böylesin oğlum sen? Reaksiyon fakiri misin sen, ezik?' diyen iç sesime, 'Haklısın, abla." dedim.

"Morruj! Komşuların içinde seni rencide etmemi istiyorsan sorun yok! Senin bu sorum-" annemin lafını bitirmeden, kendimi dairenin içersine fırlattım ve kapıyı kapattım. Hıı, bu kapıda cam geçirmez kapı zaten. Hiç ses gitmiyor. Hele o duvarlar? Deprem olursa geberip gideceğiz vallahi. Yukarıdaki komşu kalem düşürse duyuluyor.

"Anne! Ben, Altuğ'u öldüreyim, sonra sen gel beni öldür." dedim, evin içerisini süzerken. Annem, Altuğ'u sevmediğimi biliyordu, ama bu kadar nefret ettiğimi bildiğinden emin değilim. Şuan çok pis depresyondayım. Sivilce kremim nerede benim? Kahvem, kitaplarım, müziğim ve çikolatalarım?Onu geçtim; Depresyona girdiğim zaman neden ailem tarafından yurt dışına gönderilmiyorum? Hı?!

"Altuğ ne alaka?" dedi annem, her zamanki gibi sakin olmaya çalışarak. Benim gibi bir çocuğa bakmakta çok zor. Benim böyle bir çocuğum olsa, çocuğumu çöpe atarım arkadaş.

"O doldurdu seni! Nefret ediyorum o şerefsizden! Ablam haberim olmadan ayarlamış! İstemiyorum yanında falan durmak, bak buradaysa dövüp kovacağım! Nerdesin, lan?!" sesim, evin ve tahmin ettiğim üzere apartmanın içerisinde yankılandı.

"Allahım, Yarabbim! İnşallah, bir gün seninde, aynı kendin gibi çocuğun olurda ne çektiğimi anlarsın! O zaman dersin ama, ben anneme neler çektirmişim diye. Çok geç olacak ama Morruj Hanım çok!" dediğinde, oldu benim suratım 3,5 karış.

"Anne, benim çocuğuma sen bakacaksın haberin yok, canım ya." dediğim anda, "He-he, ondan." bakışlarını üzerimde gezdrdi.

"Altuğ nerede?!" dedim, eski konumuza dönerek.

"Hastaneye götürdüm, yazık yazık! Böyle mi öğrettim ben sana misafir karşılamasını? Ayıp."

"Misafir, insan olur anne!" dedim, Ergen tripleri mod: "ON" şekline girerek.

"Çocuk dediğinde insan olur, Morrujcum! Sen bildiğin..." derken, benim tatlı kuşum, o minik popusunu kaldırıp, annemin kafasına kondu ve didiklemeye başladı. Bu demek oluyor ki, ben 'acıktım'

"Bak, bak bir köpeğimiz olsa böyle olmayacaktı."

"Sen varsın ya, uluyup duruyorsun her gün." Haha! Kadındaki espiri anlayışına bak ya?! Eee, kimin annesi. Ehe.

"Sen neden Altuğ'dan nefret ediyorsun?!" derken, siniri biraz daha gevşemişti. Beni anlıyordu.

"Biz... Yani... Onunla..."

"Sizin ergen deyiminizle çıkarken, ee?"

"İşte... Anne yea! Ben o boynuzlarla o kapılardan nasıl geçiyormuşum?!" Annem, istemsizce bir kahkaha fırtınası estirdi. He-he! Çok komik, anne çok! Benim burada gururum, duygularım sikilmiş sen gül.

"Neresi komik?" dedim, göz devirerek.

"Sana nasıl iki yıl dayandığını şimdi daha iyi anlıyorum." diyerek mutfağa geçti. Vaay! Oturup, şöyle sen çay ben kola içerken, Altuğ'a sövemezmiydik? İlla böyle mi olmak zorunda?

"Bak, dershaneden ne gönderdiler." dedi, telefonundaki mesajı gösterirken.

"Mesaaaj," dedim gevşekçe. Gözlerini devirerek bana baktı, "Kızım sen çok zekisin ya? Düz liselerde neden sürünüyorsun?" dedikten sonra, teknolojiyi katliam ederek, en sonunda mesajı açabildi.

"Sayın velilerimiz, sevgili öğrencilerimiz... 22 Haziran, tarihinde uygulanacak, "Tanışma ve Eğitim Kampı" etkiliğimizde, bütün öğrencilerimizi görmekten gurur duyarız. Dershanemize yeni kayıt olan, olmak isteyen ve eski kayıtlı öğrencilerimizin bir araya gelmesi için düzenlenen projeyi hayata geçirdik! Aynı zamanda, 5 saatlik etütlerimiz sayesinde, ön bilgi depolandırmayı şimdiden uygulamak istiyoruz. Sizide aramızda görmek isteriz!

Yer / Zaman: İzmir / Kemer - 22 Haziran Saat: 10.00 (Otobüs kalkışı)

Konaklama Otel: Limak Limra

Ücret: 350 TL

Ücret kısmını gördükten sonra, benim gözlerim oldu şaşı! Oha! Birde onun harçlığı var, al sana 600. Birde otel için masraflar, 800'e kadar yolu var.

"Oldu canım, hemen lavaboya gidip 350 tl yapıp geliyorum." dediğimde, annem suratına minik bir tebessüm oluşturdu. Ne yani? Gönderecek miydi?

He, sen çok biliyonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin