Bölüm 5

873 60 1
                                    

Liam'ın önerisinden sonra yarın Elvis'e gitmeye karar verdik. Tad gittikten sonra oda işi bırakmıştı.

Yemekten sonra herkes kendi köşesine çekilmişti. Kendime bir kahve yapıp bahçeye çıktım. Luke çoktan uyumuştu. Kendisi çok uykucudurda.

Peşimden gelen Zayn gerilmeme sebep oldu. Salıncağa oturdum ve oda peşimden oturdu.

"Öğrendim" dedi sadece.

"Öğrenmeni istediğim için öğrendin"

"Allison ne yaparsam yapayım onun yaşamaya hakkı vardı. Ve ayrıca bu kararı alırken banada danışmalıydın. O ikimizin bir parçasıydı" suratına baktım. Sadece baktım.

"Sen sevgilinle dünyayı dolaşırken seni arayıp 'Zayn biliyorum beni sevmiyorsun mutluluğunuzu bozdum ama ben hamileyim ve bebeği aldırmak istiyorum yinede sana danışmak istedim' diyemezdim kusura bakma"

"Allison ba-"

"Ben bu konuyu kapatalı uzun bir süre oldu. Yaptığım şeyi sorgulamana gerek yok. O geri gelmeyecek. Daha fazla konuşmak istemiyorum" dedikten sonra ayağa kalkıp içeri geçtim. Ona olan sinirim hala geçmemişti. Onu parçalasam yinede geçmezdi.

**************

Hep birlikte Elvis'in evine gelmiştik. Karısı evde olmadığını söyleyip göndermek istemişti fakat minik kızı bunun yalan olduğunu bize kanıtlamıştı.

"Geleceğinizi biliyordum"

"Hadi ya, keşke biz gelmeden sen gelseydin uğraşmasaydık. Kafayı yemeseydik" dedim alayla.

"Tad'in son isteği benim değil sizin gelmenizdi. Gelemezdim" ulan ihtiyar ulan ihtiyar!

"Herneyse Elvis, Tad son zamanlarda normalin dışında biriyle görüşüyor muydu?" Her zamanki babacık olayı sonuçlandırıcak konuya girmişti.

"Evet şehrin dışında bir eve gidiyordu. Ama ben eve hiç girmedim. Kiminle görüştüğünü bilmiyorum"

"Evin adresi bize yeter" Dedi Louis.

"Bir dakika hemen yazıp getireyim" Dedikten sonra içeri gitti. Kapıyı açıp ürkek bakışlarla içeri bakan minik kız beni rahatsız etmişti. Bebekler ve küçük çocuklar artık beni huzursuz ediyordu.

"Gelsene minik şey" dedi Harry. Minik kız Harry'nin yanına gitti. Kucağına alıp oturttu Harry.

"Adın ne bakalım senin?" Minik kız Harry'nin kolyeleriyle oynarken konuştu.

"Allison" yüzümdeki bütün mimikler donmuştu. Vücudum kaskatı kesilmişti. Herkesin bakışı bana döndüğü sırada Elvis içeri geldi.

"Ah, Allison içeri geçer misin prensesim" Babasının sözünü dinleyen ufaklık Harry'nin yanağına bir öpücük kondurup içeri gitmeye başladı. Kapıdan çıkmadan önce dönüp bana el salladı ve gülümsedi. Fakat benim bunu yapmaya cesaretim yoktu.

"İşte adres burası" Kağıdı Liam'a uzattı Elvis.

Kağıdı alıp direk olarak adrese gittik. Kapıyı tıklatıp bekledim. Açılan kapının ardından bir eli arkasında duran genç kıza baktım. Bir an bana benzediğini düşündüm. Neyse canım, insan insana benzer.

"Elindeki silahı bırak. Tad ile ne biliyorsan anlatacaksın" Dedikten sonra kıza doğru bir adım attım. Gözünün içine bakıp önümden çıkmasını bekledim. Bir kaç saniye sonra gözlerini kaçırıp kenara çekildi. Salona geçip oturdum. Pofuduk koltuklar ve bir televizyon vardı. Yeni taşınılmış bir ev olduğu çok belliydi.

"Geleceğinizi biliyordum"

"Herkes bir bok biliyormuşta bizim sürünmemizi istiyormuş resmen" diye mırıldandım.

Genç kız tekli koltuğa geçip oturdu. Kollarını bacaklarının üzerine koyup ellerini birbirine geçirdi. Kahverengi saçları yanlarından sarkıyordu. Mavi gözleri delici bir şekilde değilde masum bir şekilde bakıyorlardı.

"Bu kızın sana benzediği konusunda hem fikir miyiz?" Diye fısıldadı kulağıma Niall. Dudaklarımı birbirine bastırıp kafamı aşağı yukarı salladım.

"Prison'un elinde sizle eşit derecede olmasını sağlayacak bir şey var" Hepimizin dikkati ondaydı zaten, bu söylediğinden sonra daha da ciddileşmiştik.

"Ablam, Julia. Senin tıpa tıp aynın" derken bana bakıyordu. Kaşlarımı kaldırdım.

"Anlamadım?"

"Masanın üzerindeki zarfı açıp bakarsan dediğimi yeterince anlarsın" Gözüm masanın üzerine kaydı. Beyaz zarfı alıp açtım. İçinden çıkan fotoğraflar beynimden kurşun yememe sebep oldu. Dedikleri doğruydu. Bu Julia denen kız bana çok benziyordu. Aynaya bakmak gibiydi fotoğraflarına bakmak.

"2 sene önce buldular bizi. Londra'ya yeni taşınmıştık. Ablam okula giderken kaçırdılar onu. Ailemiz olmadığı için zar zor geçiniyorduk. Yüklü miktarda para teklif ettiler. Tabii işin bu raddeye geleceğini ikimizde bilmiyorduk. Seni kaçırdıklarında vücudundan alınan kan örneklerinden biri Prison'un eline geçmiş Allison. Kan örneklerin incelendi. Ve kopyası yapılıp ablama enjekte edildi. Oda aynı senin gibi insanları hipnotize edebiliyor. Refleksleri çok kuvvetli. Olayda kötü bir durum varsa önceden sezinliyor. Yıllarca dövüş eğitimi aldı. Silah eğitimi aldı. Ablamı değiştirdiler. O artık bir katil. Prison'u her şekilde yıkabilirsiniz. Ama iş ablama gelince zorlaşır. Bildiklerim bu kadar" Hepimiz ağzımız 5 karış açılmış onu dinlemiştik.

"Klaus kan örneklerini yok etmemiş miydi?" Diye sordum sinirle.

"Demek ki birini labaratuarda saklamıyorlardı. Hepsini ben doldurdum poşete. Yemin edebilirim tek bir tüp bile yoktu masanın üzerinde" derin bir nefes alıp verdim. Karşımda sadece bir Çete yoktu. Karşımda ben vardım.

"İki farkınız var, o mavi gözlü ve sesi değişik. Fiziki yapınız, hal ve hareketleriniz. Hepsi aynı"

"Sikerler böyle işi" Dedikten sonra kalkıp çıktım evden.

"Allison dur!" Adımlarımı yavaşlattım. Arkamı döndüm.

"Ne var?"

"Bir şey yok, sinirlisin kendine zarar vermeni istemiyorum" Ela gözlerine bakıp alayla güldüm. Gülüşüm kahkahaya dönüşmüştü.

"Kendime zarar vermemi istemiyorsun öyle mi?" Kahkahalara boğulmuştum. Sinirini bozduğumun farkındaydım fakat bu umurumda bile değildi.

"Bunda gülünecek ne var anlamadım"

"Cidden mi? Bana o kadar zarar verdikten sonra kendime zarar vermemi istememen saçma geldi kusura bakma kötü çocuk" Sağ yakasını elimin tersiyle silkip arkamı döndüm. Yürüyerek ana yola çıktım. Geçen taksiyi durdurup barın adresini verdim. Cebimden telefonu çıkartıp gelen bildirimlere baktım. Çeşitli sosyal hesaplardan gelen bildirimleri geçip gelen mesajlara baktım.

"Bu akşam konuşmamız gerek -Josh"

"Oraya geliyorum küçük cadı! Luke gelmiş ve bana haber verilmemiş! Canına okuyacağım senin! -Lilly"

"Mezarlıkta seni bekliyorum ikiz ;)" Son mesaj tanımadığım bir numaradan gelmişti. Londra'da onca mezarlık varken hangisine gidecektim ve bu ikiz de neyin nesiydi?

"Ablam, Julia. Senin tıpa tıp aynın"

"Tad'i Londra çıkışındaki büyük mezarlığa gömdük"

Bekle bakalım ikiz belalın geliyor...

Biliyoruum bölüm birazcık gecikti. Fakat sizde beni anlamaya çalışın. Bazen çok az bazen ise hiç yorum gelmiyor. Hikayeye yenilikler katmak için çabalıyorum fakat yorumlarınız olmadığı için ilham kaynağım olmuyor. Açıkçası beni motive eden sizlersiniz, yazma isteğimi getiren sizin yorumlarınız. Bu yüzden biraz olsun yorum yapabilir misiniz?

Çete 2 || Küllerinden DoğuşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin