Bölüm 29

545 47 19
                                    

Multi'de ki müzik ile okuyabilirsiniz. 

Yeni hikayem BANA AŞIK OLMA!'ya bakar mısınız?

-Allison Fleck-

Julia'nın cenazesinden sonra ortak bir kararla Julia'nın kardeşi olan Ameila'yı da yanımıza alıp eve geri döndük. Her ne kadar Julia'nın bana zararı dokunsa da ona bir borcum vardı. Ona istemeden de olsa acı çektirmiştim. İsteyerek başkalarına yaşattığım acılardan çok daha farklıydı bu. O acıları bende yaşamıştım ve onun ne kadar üzüldüğünü tahmin etmiyordum, emindim hislerinden.

Odama çıkarken Zayn'de yanımda gelmişti. Şu an ona karşı çıkacak gücüm yoktu ve yalnız kalmak istemiyordum. Ona ihtiyacım vardı şu anda fazlasıyla. Odanın kapısını benden önce açıp suratıma baktı. Gülümseyerek içeri girdim. Doktorun verdiği çipi cebimden çıkartıp duvardaki gizli bölmeye bıraktıktan sonra kapatıp geriye döndüm. Zayn yatağa oturmuş beni izliyordu. Yavaş adımlarla yanına gidip oturacakken beni durdurdu. Ayağa kalkıp yan taraflarımdaki saçlarımı tutup okşarcasına ellerini aşağı kaydırdı. Bunu yaparken de suratımdan başka bir yere gitmiyordu gözleri. Gözlerimi, âşık olduğum elalara çıkarttım. O kadar şefkat doluydu ki bu dünyadaki en sert insanı bile yumuşatabileceğine inanıyordum. Gözleriyle anlatmak istedikleri vardı onun... Susarak anlattığı birçok şey gibi yine anlatıyordu bana hayatı. Ben cahil, bilinçsiz bir öğrenci, o bilinçli ve bilge bir öğretmendi çoğu zaman. Ne zaman boşluğa düşsem tutup çıkartıyordu beni o dipsiz kuyudan. Seviyordum onu, seviyordu beni. Bazen yetmiyordu sevgimiz engellere karşı gelmeye fakat bu engelleri de yine sevgimiz sayesinde aşıyorduk.

"Seni seviyorum" Dedi gözleriyle verdiği ders bittiğinde. Derin bir nefes almayı denedim çünkü bu iki kelimeyi duymayalı yıllar oluyordu. Bu kadar derinden söylediği ilk andı. Gözlerimi kapatıp başımı göğsüne yasladım. Bende onu seviyordum, biliyordu. Bu nedenle diğer insanlar gibi bir cevap almak istemedi ve ellerini belime sıkıca dolayıp beni o mükemmel kokusuyla baş başa bıraktı. Ellerimi beline dolayıp daha da sokuldum ona olabildiğince. Birlikte geçirdiğimiz her saniye birbirimizi iyileştiriyorduk. Özelliklede o beni iyileştiriyordu.

"Gel yatalım" Dedikten sonra belimdeki elleri gevşedi. İstemeyerek de olsa kolları arasından çıkıp açtığı yatağa girdim ayakkabılarımı çıkartıp. Bir süre bana baktı. Bunu fark edip durunca beni süzdükten sonra tek parmağını kaldırıp 'bir dakika' işareti yaptıktan sonra dolabıma yöneldi. Ona karşı koyamayacak kadar güçsüzdüm. Dolaptan rahat bir eşofman ve tişört getirdikten sonra arkasını döndü. Gülümseyerek üzerimdeki kirli kıyafetleri çıkartıp temizleri giyindikten sonra uzanıp elini tuttum ve kendime çevirdim. Bana döndükten sonra elini elimden çekip üzerindeki ince tişörtü çıkartıp kenara attı. Kasları bana göz şöleni yaparken yutkunup geriye çekildim ve yatağa uzandım. Ayakkabılarını çıkartıp yatağa girdikten sonra belimden tutup kendisine çekti. Başımı göğsüne yasladım.

Uyumayı denedim fakat beynimdeki düşünceler ve her gözlerimi kapattığımda canlanan ölüm sahnesi uyumamı engelliyordu. Derin bir nefes aldım. "Zayn" Diye seslenirken tek kolum üzerine baskı uygulayıp yerimden doğrulmuştum. Gözlerini gözlerimle birleştirdi. "Efendim güzelim" Derken eli yine saçıma gitmişti. Saçlarımla oynamayı hep sevmişti ve hala bu alışkanlığından vazgeçmemiş olması beni sevindiriyordu.

"Bana bir hikâye anlat" Dudaklarını birbirine bastırıp gözlerini yere dikti. Aradığını bulmuş olacak ki gözleri beni buldu. Başımı göğsüne usulca yaslarken anlatmasını bekliyordum. Kadifemsi sesi odayı dolduruyordu.

"Rivayet olunur ki, kuşların hükümdarı olan Zümrüd-ü Anka, Bilgi Ağacının dallarında yaşar ve her şeyi bilirmiş. Kuşlar Anka'ya inanır ve onun kendilerini kurtaracağını düşünürmüş. Kuşlar dünyasında her şey ters gittikçe onlar da Anka'yı bekler dururlarmış. Ne var ki, Anka ortada görünmedikçe kuşkulanır olmuşlar ve sonunda umudu kesmişler. Derken bir gün uzak bir ülkede bir kuş sürüsü Zümrüd-ü Anka'nın kanadından bir tüy bulmuş. Anka'nın var olduğunu anlayan dünyadaki tüm kuşlar toplanmışlar ve hep birlikte Anka'nın huzuruna gidip yardım istemeye karar vermişler." Sesi öyle güzeldi ki bir an hikâyeye odaklanamayacağımdan korkmuştum. Bir ilah gibiydi. Etrafındaki herkesi etkisinde bırakacak güce sahipti Zayn. Ve ben bu güçten korkuyordum.

"Ancak Zümrüd-ü Anka'nın yuvası, etekleri bulutların üzerinde olan Kaf Dağı'nın tepesindeymiş. Oraya varmak için yedi dipsiz vadiyi aşmak gerekirmiş. Kuşlar, hep birlikte göğe doğru uçmaya başlamışlar. Yorulanlar ve düşenler olmuş. Önce Bülbül geri dönmüş, güle olan aşkını hatırlayıp, papağan o güzelim tüylerini bahane etmiş" Dedikten sonra alaylı bir ses tonu ile devam etti.

"Oysa tüyleri yüzünden kafese kapatılırmış" Kıkırdadıktan sonra devam etmesini bekledim.

"Kartal yükseklerdeki krallığını bırakamamış, baykuş yıkıntılarını özlemiş" Dediğinde lafını böldüm. "Sanırım bu hikâyedeki baykuş benim" Dedim sıkıntıyla. Büyük bir ciddiyet ile "Hayır" dedi ve daha sonra anlatmaya devam etti.

"Yedi vadi üzerinden uçtukça sayıları gittikçe azalmış. Ve nihayet beş vadiden geçtikten sonra gelen Altıncı Vadi Şaşkınlık ve sonuncusu Yedinci Vadi Yok oluş 'da bütün kuşlar umutlarını yitirmiş. Kaf Dağı'na vardıklarında geriye otuz kuş kalmış. Zümrüd-ü Anka'nın yuvasını bulunca öğrenmişler ki; Zümrüd-ü Anka aslında Otuz Kuş demekmiş.

Onların hepsi Zümrüd-ü Anka'ymış. Her biri de Anka'ymış. Zümrüd-ü Anka'yı beklemekten vazgeçerek, Şaşkınlık ve Yok oluşu da yaşadıktan sonra bile uçmayı sürdürerek, kendi küllerimiz üzerinden yeniden doğabilmek için kendimizi yakmadıkça, her birimiz birer Anka olmayı göze almadıkça bataklığımızda, tüneklerimizde ve kafeslerimizde yaşamaktan kurtulamayacağız.

Şimdi kendi gökyüzünde uçmak zamanıdır" Yatakta doğrulup gözlerine baktım. " Bu hikâyedeki yerin, Zümrüd-ü Anka'yı beklemekten vazgeçip onun peşine düşen ilk kuş, sen Zümrüd-ü Anka'nın ta kendisisin Allison. Ve sen yarın yeni bir güne başlayacaksın. Küllerinden doğuyorsun ama bunun farkında değilsin. Tabii ki önüne engeller çıkacak, seni yıldırmaya çalışacaklar fakat onların farkında olmadığı bir şey var" Lafını kesip dudaklarıma uzandı ve masum bir öpücük kondurup geri çekildikten sonra gülümseyerek devam etti.

"Sen güçleniyorsun çünkü Tad'in kızısın, ben yanındayım ve içinde yatan o Anka uyanma evresinde. Bu yüzdendir ki gücün hiçbir zaman seni bırakmayacak. Şimdi, kendi gökyüzünde uçmanın tam zamanı." 

Olaylar bu bölümden sonra başlıyor!

Çete 2 || Küllerinden DoğuşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin