Bölüm 2

1.1K 72 1
                                    

Beynim hala idrak edemiyordu. Tad nasıl olur da giderdi? Annem benden sonra çocukları da aramış olacak ki hepsi beni de aramıştı. Bir şaka bu kadar büyük olamazdı değil mi? Niall aradığında ağlıyordu. Louis ve Harry benim gibi inanamamıştı. Liam zaten Londra'da işlerle ilgileniyordu. Batmamıştık onun sayesinde. Tad'in bana giderken bıraktığı kitabı çıkarttım çantamdan. Ne zaman cevapsız kalırsan bu kitaptan bir sayfa aç demişti verirken. Sayfaları rast gele çevirip birisinde durdum.

Herşeyin bir sonu vardır. Bu kötüde olsa iyide olsa unutma, yeni bir şey başlayacak.

Yeni bir şeyin başlamasını istemiyordum. Tad bitemezdi. Yeri geldiğinde babam, yeri geldiğinde annem, yeri geldiğinde sevgilim, yeri geldiğinde arkadaşım kısacası her zaman her şeyim olan bu güçlü adam bitemezdi. Her şeyin bir sonu olduğuna inanırdım fakat Tad'in bir gün gideceğine inanmazdım. İnsan en sevdiklerini kaybetmek istemezdi. Bende bunu yaşıyordum. Kaybetmek istemiyordum ve açıkçası kaybettiğimi kabullenmek istemiyordum.

"Londra'ya gidecek 14.00 uçağımız pistte hazırdır. Yolcuların yerlerine gitmesi önemle rica olunur"

Anonsu duyunca oturduğum yerden kalktım ve piste doğru yürüdüm. Bedenim benden izinsiz hareket ediyordu. Beynim bütün bunları yapmasını emretmiyordu. Öyle olması gerektiği için oluyordu sadece.

-Londra-

Göz yaşımı elimin tersiyle silip valizimi elime aldım. Telefonumu yeniden elime alıp Tad'i aradım. Mümkün olabileceğine inanmıyordum.

"Aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor lütfen daha sonra tekrar deneyiniz" Telefonu sinirle kulağımdan çekip yürümeye devam ettim. Telefon elimde titreyince bir umutla ekrana baktım. Harry arıyordu. Kalbim defalarca kırılıyordu.

"Efendim Harry"

"Kapıdayız neredesin?"

"Geliyorum" Diyip telefonu kapattım. Onunda sesi benimki kadar kötüydü. Kapıya çıktığımda siyah araba beni bekliyordu. Arka tarafın kapısını açıp valizimi oraya bıraktım ve ön tarafa geçip oturdum. Harry'e bakmıyordum çünkü ona bakınca ağlayacağımı biliyordum. Oda bunu bildiği için hiç bir şey demeden arabayı çalıştırdı. Kafamı koltuğun başlığına yaslayıp dışarıyı izlemeye başladım. 2 Senedir görmediğim sokaklar, caddelerin şu anda hiç bir anlamı yoktu benim için.

Sonunda eve geldiğimizde kapıyı açıp eve koştum. Kapıyı tekmeleyip yumrukluyordum. Daha fazla dayanacak gücüm kalmamıştı. Kapı sonunda açıldı.

"Allis-"

"Çık şuradan Bob" Diyerek iri vücudunu itip içeri koştum. Salonun kapısını açıp içeri girdiğimde ağlayan insanlar ve siyah bir tabut ile karşılaşmak istemediğim bir sahneydi. Annem elindeki peçeteyi ağzından çekti ve dolu gözlerle bana baktı. Kıpkırmızı olmuştu gözleri. Yanındaki Niall ve Louis'in de gözleri kızarmıştı. Klaus gelmişti. Josh'da buradaydı. Peter ve Pattie'de buradaydı. O da buradaydı. Tabutun tam yanında elini üzerine koymuş öylece tabuta bakıyordu.

"Allison" Diyebildi annem zorlukla. Derin bir nefes almak istemiştim fakat nefesim kesilmişti. Hepsi bana dönmüş bakıyordu. Görüş alanım bulanıklaştı. Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum.

"Hadi ama! Hepimizi bir araya toplamak için yeteri kadar rol yaptınız! İhtiyar nerede? Bak tamam şakanın bokunu çıkartmayın sıkıldım ben. Tad!" Bağırarak evi dolaşıyordum. Alt kattaki bütün odalara bakmıştım. İçeriden gelen hıçkırık sesleri sinirimi bozuyordu.

"Hadi ama ihtiyar! Çocuk değilim çık artık eninde sonunda bulacağım seni!" Diyerek merdivenlerden çıkıyordum ki koluma bir el dolandı.

"Allis-"

Çete 2 || Küllerinden DoğuşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin