Julia'nın elini tutup bükerek omzumdan indirdim. Yüzündeki gülümseme gittikçe acı dolu bir ifadeye dönerken annem kolumu sıvazladı. "Bırak kızım işin sonunda o eli köpekler yiyecek zaten" Söylediği söz piskopat tarafımı tatmin ettiği için elini bırakmıştım. Elini aşağı yukarı silkerek acının gitmesini sağladı. Daha sonra yine o gülüşü suratına yerleşti.
"Kardeşimin karnında ki yarayı unuttum zannetme " Dedi suratıma bakarken. Başkasına göre bakışları korkutucu olabilirdi fakat bu bana işlemezdi. Bu olay bir nevi şöyleydi; Bir adam çok kıymetli ve dünyada tek olan bir oyuncak yapıyor. Herkesin dikkatini çeken ve beğeni alan oyuncağın çakmasını da, bir başkası yapmaya çalışıyor. Fakat orjinali gibi olmuyor. Evet kesinlikle durumumuz buydu.
"Sen önce dna'nın kabullenmekte zorlandığı dna'mı hallet. Sana benden çalınıp verilen, özelliklere hükmetmeyi öğren . Sonra kardeşine yaptıklarım hakkında hesap sormaya kalk, çakma Allison" Küçümseyici laflarımın altında kaldığını fark edince herkesin kullandığı kamuflajı kullandı. Kahkaha attı. Salondaki dikkat zaten bizim üzerimizdeyken dahada dikkat kesildiler.
"3 Senemi neye harcadım zannediyorsun? Çok canını yakacağım Allison. En sevdiğin kişilerin ölümünü izleyeceksin ve elinden hiç bir şey gelmeyecek" Bu sözlerinden sonra elim istemsiz olarak, hızlıca boynuna gitmiş nefesini kesmişti.
"Seni şuracıkta öldürsem kim ne yapabilir?" Diye fısıldadım kulağına doğru. Eli, boğazımdaki elinin üzerine gitti ve kurtulmaya çalıştı ama nafile. Vücudunun titrediğini fark etmem uzun sürmemişti. Etrafımdaki kimse bana veya ona dokunamıyordu korkudan. "Eğer beni bir daha tehdit etmeye kalkarsan o çok sevdiğin kardeşinin et parçalarını hediye paketi halinde evinde bulursun" Dedikten sonra onu ileriye doğru ittim. Logan denen çocuk hemen arkasında olduğu için Julia'yı hızla yakaladı.
Kokteyl'in geri kalanında diğer çetelerin başkanlarıyla konuşup muhabbet etmiştik. Genel olarak baş sağlığı dileyerek Tad'in ölümünün asıl nedenini öğrenmeye çalışmışlardı. Hatta bir ara birisi direk sormuştu. Cevabım ise 'Kafana tekmeyi geçirdiğimde beyin kanamasından gideceksin ve herkes asıl nedenini biliyor olacak' olmuştu.
Kapıdan girdiğinizde yerde uzanan kırmızı bir halı vardı. Halının sonu başka bir odaya, toplantı odasına açılıyordu. İşte bir kadın şu an tam olarak o kapının önünde duruyordu.
"Çete başları, lütfen toplantı odasına" Dedi oldukça sesli bir şekilde. Liam'ın kolunu tutum sıktım.
"Bir tek biz değil, oda senin yanında" Deyip yukarıyı gösterdim. Gergin olduğu her halinden belliydi. Gözlerini kapatıp açtı ve gülümsedi.
"Hadi kardeşim göreyim seni!" Diyerek Liam'ın sırtına vurdu Louis.
"Gider ayak ciğerini çıkartmasaydın çocuğun" Dediğimde herkes gülmüştü. Liam derin bir nefes alıp verdi ve içeri gitti. Biliyordum ki, bizi sonuna kadar savunacak ve elinden ne geliyorsa yapacaktı. Her sene olduğu gibi yine bir oylama yapılacaktı. Başta ki çete hangisi olsun diye. Kimse kendi çetesine oy veremiyordu. Bu nedenle Liam'ın iyi bir konuşma yapması gerekiyordu. 5 sene önceki iflası herkese unutturup, Tad'in ölümünden zarar almadığımızı göstermesi gerekiyordu. Tabii ki içimizde derin bir zarar vardı onun gidişi nedeniyle. Fakat bunu hiç birimiz çeteye yansıtmamıştık. Liam'a belli etmemiş olsam bile gergindim. Evet ona güveniyordum fakat gergindim işte. Prison ilk defa bize bu kadar kafa tutan çete olmuştu.
Julia'yı neden öldürmediğimi hepiniz merak ediyorsunuzdur. İşin eğlencesi varken, neden hemen öldürüp bu eğlenceyi bozayım ki?
Çete başları toplantı salonuna geçince kokteyl salonunda büyük bir sessizlik olmuştu. Fakat bu sessizlik çok kısa sürmüştü çünkü Julia bağırarak bana doğru geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çete 2 || Küllerinden Doğuş
FanficLondra'dan çok uzun bir zaman uzaklaşmış bir genç kız. Bir zamanlar şehir efsanesi olan bu genç kızı, en sevdiği şehirden ne uzaklaştırır? Aklınıza direk bu soru geldiyse eğer dostlarım, üzgünüm doğru soru bu değildi. Bir zamanlar şehir efsanesi ola...