Bölüm 3

935 67 3
                                    

3 Gün olmuştu. Koskoca 3 gün. Bar'da duramıyordum. Evde duramıyordum. Tad'in anısı her yerdeydi ve ben buna daha fazla dayanamıyordum. Anneme geri döneceğimi söylediğimde bir kaç gün daha durmamı istemişti.

Bir tek beni değil bütün herkesi bekletiyordu. Belki bir amacı vardı belkide uzun süredir bir arada olmadığımız için özlem gidermeye çalışıyordu. Fakat bu mümkün değildi. Hiç birimiz Londra'ya sığamıyorduk. Hepimiz babamızı kaybetmiştik. Herkesin dengesi bozulmuştu ve açıkçası herkes benim gibi boşluktaydı. Belki benim boşluğum daha büyüktü fakat bu karanlığımızı değiştiremiyordu.

Telefonumun yan koltukta titrediğini fark ettim. Arabayı yavaşlatıp sağa çektim. Koltuğa uzanıp telefonu elime aldım. Harry arıyordu.

"Ne var?"

"Ne olursa olsun şu telefonu açma şeklin değişmeyecek değil mi?" Sesi niye iyi geliyordu bu gerizekalının?

"Londra havası yaramıyor kıvırcık biliyorsun, ne oldu sen niye aradın?" Arkadan bir oflama sesi geldi.

"Şey y- Ya ver şu zımbırtıyı!" Harry'nin lafı bitmeden telefon Luke'a geçmişti.

"Luke?"

"Evet hayatım benim! Neredesin sen! Kızın peşinden Londra'ya geliyoruz ama kızı bulamıyoruz! Hemen eve geliyorsun kırıcam senin o çırpı bacaklarını!" Kıkırdadım. Belkide 3 gündür gerçekten güldüğüm tek an buydu.

"Geliyorum hayatım" Dedikten sonra telefonu kapatıp yan koltuğa fırlattım. Arabayı sürmeye başladım. Yan yoldan eve giden istikamete döndüm. 5 dakika sonra evdeydim. Bahçede onu gördüm. Telefonla konuşuyordu. Tek eli arka cebinde, sağ ayağı ile toprakla oynuyordu. Kafasını çevirince beni gördü. Kafamı çevirip eve doğru yürüdüm. Kapıyı tıklattım. 10 saniye içerisinde kapı açıldı ve biri belimden tutup beni kendisine çekti. Parfümünden bu kişinin Luke olduğu anlaşılıyordu. Sarı saçları yanağımı gıdıklıyordu fakat onu çok özlemiştim ve bunu aldırış etmeden kollarımı boynuna doladım.

Ona sarıldığım gibi ağlamaya başlamıştım.

"Şşş biliyorum, çok zor bir durumdasın. Ama sen neler atlattın ufaklık" Kafamı kaldırıp arkadaki çocuklara baktım. Hepsinin gözünde bir miktar merak vardı. Luke'a döndüm.

"Odama çıkalım mı?"

"Olur tabi" Luke ile konuşmak iyi gelecekti biliyordum. Aslında 3 gündür onu arayıp çağırmak istiyordum fakat bir oyuncuyu kolay kolay ayağınıza getiremezdiniz. Hele ki de bu kadar başarılı bir oyuncuysa.

"Anne Emma'ya söyler misin 2 tane filtre kahve getirsin odama" Annem kafasını salladı. Onu öpüp merdivenlere yöneldim. Luke'da peşimden geliyordu. Odama çıkıp dinlenme koltuğuna oturdum. Oda karşımdaki koltuğa oturdu.

"Gördüm pisliği" Diye tısladı sinirle. Acıyla gülümsedim.

"Onunla 3 sene önce tanışsaydın, yani biz birlikteyken. Dünyanın en mükemmel insanı derdin"

"İnsanların gerçek yüzünü daha çok severim Ally biliyorsun. Onun gerçek yüzünü görmek içinse 2 ay buradayım. Sana yaptığı kötülükle onu yargılamak istemiyorum. Biliyorsun bir oyuncuyum ve insanların rol yapıp yapmadığını çok iyi anlarım" Kafamı aşağı yukarı salladım. Tam 1 insan sarrafıydı kendisi.

"Şimdi gelelim asıl konuya-" Lafını bölen kapının tıklatılmasıydı.

"Gir" Elinde tepsiyle giren Emma ortamızda ki sehbaya doğru gelip kahveleri verdi. Yanında ikram olarak küçük tabakta çikolata bıraktı.

"Afiyet olsun"

"Saol Emma, çıkarken kapıyı kapatırsın"

"Peki" Dedikten sonra arkasını dönüp çıktı. Kapı kapandıktan sonra Luke öne doğru eğilip dirseklerini bacaklarına koydu.

"Aşağıda da dediğim gibi sen çok büyük zorluklar atlattın. Benimle ilk tanıştığın günü hatırlasana? Hastanede? Neler anlattın bize Ally. Çok büyük şeyler yaşadın sen. Ve biliyorum her acıda daha güçsüz hissediyorsun ama aksine, daha çok güçleniyorsun. Hayat devam ediyor ve sen her gün sokakta boş boş gezmekle hiç bir şey elde edemezsin. Evet seninde tutunduğun, bu acılara onlar için göğüs gerdiğin kişiler var. Bunların birincisi Tad'di. O sana güç veriyordu. Şu an yanında değil ama o hep içinde, tam sol tarafında. Onu hiç aklından çıkarmaman ve ayda en az 1 kere ziyarete gitmen senin için yeterli olacaktır. Yine ayakta kalma sebebin o olsun. Sen Tad'in kızısın hala. Onun aklında ve kalbinde olması senin için yeterli olmayacak biliyorum. Yeri geldiğinde eskisi gibi kollarında ağlamak isteyeceksin. Buda hayatın acı gerçeği olacak. Evet bir daha ona sarılamayacaksın. Evet bir daha ona seslenemeyeceksin. Evet bir daha bir babaya ihtiyaç duyduğunda onu yanına bulamayacaksın. Bunlar gerçek ve bunları şu ana kadar kimse yüzüne vurmadı biliyorum. İster ağla ister sızla ama bunlar gerçek ufaklık."

Söyledikleri mantıklıydı. Kahvemden bir yudum daha alıp sehbaya bıraktım. Mavi gözlerindeki beklenti karşılığını alacaktı.

"Haklısın, zaten dedikodular almış başını gidiyor. Ben Tad'in kızıysam herkesi susturup işlerin başına geçmem gerek. Değil mi?"

"İşte beklediğim Allison Fleck!" Ellerini birbirine vurup kahkaha attı. Güldüm bu haline.

"Ama nereden başlayacağımı bilmiyorum" Ses tonum düşmüştü.

"Tad giderken size bir görev bıraktı desem ne dersin?" İşte şimdi dikkatimi çektin Lucwood!

Çete 2 || Küllerinden DoğuşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin