-Alıntı-
O adam tetikte eli olan adamdı. O adam beni buradaki kötülüğe şahit bırakan, adamdı.
O adam uçurumdan düşmemi isteyen adamdı.
O Öktem Kandemir'di!
Zihnimin o ismi tekrarlamasıyla, düşüncelerim arasında aklımda yer edinen o kanlı sorularla ruhum kaskatı kesildi ve ben yutkunmaya çalıştım.
Adam vurulmuş muydu? Ölmüş müydü? Yaşıyor muydu? Ne yapacaktım? O adamı öldürmüş müydü? Bir cinayete şahit mi olmuştum?
Dudaklarımı aralayamadım. Vücudum öyle bir titriyordu ki daha önce böyle titrediğini hiç sanmıyordum. Gözlerim iri iri açılmıştı. Vücudumu kontrol altına almalıydım. Sakinleşmeliydim ama olmuyordu. Nefesimi düzene sokmaya çalıştıkça, daha fazla panikliyordum.
Bulunduğum bu ortamdan o kadar çok kaçmak, saatlerdir yaşadığım her şeyi arkamda bırakmak istiyordum ki bacak kaslarımın titremesinden harekete geçemiyordum.
İleride ki adamı göremiyordum. Bakışlarımı çevirmeye korkuyordum. Her şeyin kabus olmasını istiyordum.
"Bu işte ortağız, Doğanay!" Hiçbir şeyin kabus olmadığını ise kulaklarım onun sesini duyunca net bir şekilde anlamıştım. Yaşadıklarım bir kabus değildi. Her şey gerçekti! Ve dakikalar önce de o silah ateşlenmişti!
****
Yeni bölümü kısa sürede atacağım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZEVAHİR
General Fiction"Lütfen... Hayır," dedim adımlarım geri geri giderken. Buradan uzaklaşmalıydım. Silahtan, bağlı adamdan, karşımdaki gözü dönmüş adamdan... Hepsinden kurtulmam lazımdı. Başıma ağrı saplanmıştı ve başım dönüyordu. "Lütfen. Gitmek istiyorum." "Pekala...