Herkese tekrardan merhaba ^-^
Bölümüz diğer bölüme göre uzun. Yedi bin kelimelik bir bölüm ;) Bu bölümü neredeyse bir kısmını üç dört kere değiştirdim o yüzden bu sefer erken gelemedim. Ama şöyle bir şey var ki bizim bölüm günümüz yok önceden de belirtmiştim. Sadece haftada bir bölüm atmaya özen gösteriyorum o kadar. ^-^
Oy ve yorumlarınızı büyük bir sabırsızlıkla bekliyorum. Verilen emeğimin karşılığını vereceğinizi düşünmek istiyorum ^_^
İYİ OKUMALAR.
O T U Z
B E Ş
Kırıldı. Sarsıldı ve kırıldı.
Kırıkları ruhuma battığında anlamıştım. Külleri ruhuma konduğunda hissetmiştim. Çatlayan mavi buzların kalbime battığında kavramıştım. O sert kabuğunun altında oldu bunlar, biliyordum.
Göstermiş olduğum tavrı hiç beklememişti. Daha dün olanlardan sonra hem de hiç beklemiyordu. Bunu gözlerinde görmüştüm. Ben de kendimden beklemiyordum ama her şey birden bire olmuş ve ansızın gelişmişti. Elime bir fırsat geçmişti, ben de değerlendirmiştim. Tek yaptığım buydu. Yapmak zorundaydım. Öktem'in de beni anlamasını umuyordum. En azından anlamasını ümit ediyordum, böyle düşünmekten başka çarem yoktu.
"Bu kim?"
Abim bu soruyu sorduğunda bakkaldan aldığım su şişesini kendisine uzatıyordum. Kaldırımda oturuyordu ve yediği darbelerden dolayı kendine gelmeye çalışıyordu. Sorusundaki sorduğu kişi de Emre'ydi. Ben bakkala giderken abimin yanındaydı, geldiğimde de hala buradaydı.
Etrafımızdaki insanlar abimin 'Gösteri bitti, dağılın,' lafıyla dağılmış, pek insan kalmamıştı ama Emre gitmemişti. Sadece Öktem ile abimin ayrılmasında yardım eden arkadaşını yollamış ve sonra da yanımıza gelmişti. Hala buradaydı. Abimin sorusunu kendisinin de duyduğundan emindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZEVAHİR
General Fiction"Lütfen... Hayır," dedim adımlarım geri geri giderken. Buradan uzaklaşmalıydım. Silahtan, bağlı adamdan, karşımdaki gözü dönmüş adamdan... Hepsinden kurtulmam lazımdı. Başıma ağrı saplanmıştı ve başım dönüyordu. "Lütfen. Gitmek istiyorum." "Pekala...