Çabuk afişi inceleyin, ben bayılarak yaptım :D Sizce nasıl?
Herkese uzun bir bölümden merhaba. Yorumlarınızı satır aralarında bekliyor olacağım. Oy ve yorumlarınızı unutmayın, olur mu?
İYİ OKUMALAR
-20-
Titrekçe nefesimi dışarıya verdim ve aynaya biraz daha yaklaştım. Tepemde beyaz ışık yanıyor, renklerin birbirine karıştığı gözlerim aynadan bana bakıyordu.
Üç rengin karışımı. Çakır göz.
Öyle demişti.
Yıllarca karar veremediğim gözlerimin halini beni ilk gördüğü zaman anlamıştı. Karşılaştığımız yer o terkedilmiş otoparktı.
İkimiz konuşurken Sevil teyzenin eve girdiğini görmüştük. Gözlerim hakkında bir yorum da bulunmamıştım. Ne söylemem gerektiğini bilmiyordum. İlk defa normal bir şekilde konuşmuş olmamızın şaşkınlığını üstümden atamamışken bir de bana gözlerimle ilgili gerçeği söylemişti. Sessizlik yanı başımda dikilmişti. Sessizliği bozan ise kendisi olmuştu. Gideceğimizi söylemişti. Ziyaret buraya kadardı. Şimdi de burada, ailesinin lavabosunda dikiliyordum. Alt kattaki lavabodaydım. Ece ile Ebru'nun kaldığı koridordaki lavabonun aynasından gözlerime bakıyordum. Bana söylediği çakır kelimesini gözlerime bakarak inceliyordum.
Bugün çok fazla şaşılacak duruma şahit olmuştum. Hepsi de Öktem ile ilgiliydi. Ailesine karşı duruşu, Ece'ye karşı korumacı tavrı ve ahır da beni anlaması... Hepsi gösterdiği yüzünün tam tersiydi. Davranışları kafamı karıştırıyordu. Rahatsız hissetmeme kapı aralıyordu.
Geri çekildiğimde gözlerim parmağımdaki yüzüğe ilişti. İnce parmağımda ufak taşı parlıyor, alışmadığım bir şekilde tenimde hissediyordum.
Tuhaf bir histi.
Yutkundum.
Omuzlarımı dikleştirdim ve lavabodan çıkmaya karar verdim. Ece'nin annesiyle kaldığı odanın önünden geçtim, kapısı hafif aralıktı. Öktem'in nerede olduğunu bilmiyordum, salonda ya da annesinin yanında olabilirdi. Mutfağa doğru ilerlediğimde ise ansızın durakladım. Sesler geliyordu. Biri konuşuyordu, aslında ses Ebru'ya aitti. Normalde kimsenin konuşmasına kulak misafiri olmazdım. En son abimin konuşmasını dinlemiştim ama o konuda söylediği yalanları öğrenemeyeceğimi biliyordum. Ebru'nun sesi ise sorgularcasına çıkarken endişe kırıntılarını barındırıyordu. "Doğru mu Öktem?" diyordu. "Gerçekten restoranda biri mi dadandı?"
Dadanmak?
"Sana kim dedi?" diye sordu Öktem'de, itiraz etmek yerine.
İlgimi çekmemeliydi, çekmemesi gerekirdi. Koridordan geçmeli, salona ya da herhangi bir yere ilerlemeliydim ama ben koridorların başına bakarak kimsenin gelmediğinden emin oldum. Dikilmeye devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZEVAHİR
Narrativa generale"Lütfen... Hayır," dedim adımlarım geri geri giderken. Buradan uzaklaşmalıydım. Silahtan, bağlı adamdan, karşımdaki gözü dönmüş adamdan... Hepsinden kurtulmam lazımdı. Başıma ağrı saplanmıştı ve başım dönüyordu. "Lütfen. Gitmek istiyorum." "Pekala...