Episode~32

27.9K 2.4K 4.5K
                                    

Hatalarım varsa affola. İyi okumalar~

----------

"Ay, benim zeka küpüm gitti!"

Luhan ellerini dizlerine vurarak söylediğinde birkaç saattir sadece önümdeki kapıya odaklandığım için irkilmiştim.

"Ölmüş gibi konuşma. Doktor da dedi, ölümcül bir yara değil." Kyungsoo oturduğu yerde uyuklarken mırıldandığında Luhan atıldı. "Ya felç kalırsa? Ya omuriliğine gelmişse de böyle yamulursa? Ya özürlü gibi yürürse? Ay benim zeka küpüm!" Luhan hızlı hızlı konuşup aniden bağırdığında gözümü hiç çevirmediğim kapıdan çevirmek zorunda kalmıştım.

Tanrı aşkına, şu an ne kadar sinir bozucu olduğunu biliyor muydu?

Sürekli konuşuyordu. Sürekli, bir saniye dahi susmadan konuşuyordu ve başım şişmişti artık!

"Lu." O yanımdaki sandalyede otururken ben yere oturmuş, dizlerimi kendime çekmiştim. "Efendim papatyam?"

"Sadece sessiz olsan." Ağlamaktan kızarmış gözlerim yer çekimine meydan okurken kafamı yeniden kapıya çevirdim.

"Özür dilerim papatyam. Sen iyi misin? Üstün de hep kan olmuş." Luhan sandalyesinden kalkıp önüme çöktüğünde kös kös yüzüne baktım. "İyiyim."

İyi olduğum falan yoktu. Hatta berbattım.

"Niye gitmiştiniz ki siz oraya? Keşke gitmeseymişsiniz." Luhan oflayıp söylediğinde doğrulup yerine oturdu. Ben ise artık susmasını diliyordum.

Böyle yaparak beni sadece daha da mahvediyordu. Vicdan azabı içinde yanmamı istiyordu?

Gerçi, daha ne kadar yanabilirdim ki?

"Çocuğu rahat bırak." Kyungsoo gözlerini ovarak ayağa kalktı. "Ben kafeteryaya gidiyorum. Kahve isteyen var mı?" Kimseden cevap alamadığında bana bakmıştı. "Baekhyun?"

"Hayır, teşekkürler Kyung." Zorla gülümseyip söylediğimde kafasını yana eğdi. "Yemek yedin mi sen? Eğer yemediysen alacağım."

Yerimden kalkamamıştım ki, ne yemeğinden bahsediyordu?

Boğazıma yapışırdı o yemek.

"Yedim. Tokum yani." Gözlerimi çekmeden konuştuğumda gözlerini kıstı. "Ne yedin?"

Of, nereye gidiyorsa gidebilir miydi artık? Sadece oturup burada Chanyeol'ü beklemek istiyordum.

"Sandviç." Sessizce söylediğimde konuştu. "Neli yedin?"

Bunu ne amaçla soruyordu ki? Üstelik böyle bir zamanda.

"Sosisli." Kısaca söyleyip artık birilerinin çıkmasını beklediğim kapıya döndüğümde Kyungsoo konuştu. "Kafeteryada sosisli sandviç yok. Sandviç dahi yok."

Cidden, yemek yemediğimi öğrenmek için mi yapıyordu?

Karşımdaki beyaz ameliyathane kapısının biraz uzağında duran camdan gördüğüm fast food satıcısı ile söyledim. "Karşıdaki yerden aldım."

Kyungsoo baktığım yere baktı ve derin bir nefes vererek konuştu. "İyi bir yalancısın cidden. Ben gidiyorum çocuklar."

Kyungsoo merdivenlere doğru giderken ben ona bakmak yerine beyaz kapıya döndüm.

İçeride sevdiğim çocuk yatıyordu ve hala benimle anlamsız şeyler konuşuyorlardı.

Canımın ne kadar yandığından haberleri var mıydı?

Chanyeol'ün o hali gözümün önünden gitmiyordu. Belki de hatırladığım en net şeydi.

O bayıldıktan sonra ne yapacağımı şaşırdığımı hatırlıyordum çok net olmasa da. Telefonumu çıkarmış, hastaneyi aramıştım. Ardından da onu uyandırmaya çalışmıştım. O sırada da ambulans gelmişti işte.

Wrongdoer || BaekyeolHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin