Seth elindeki notları masaya bırakıp boş olan sandalyeye oturdu. Zack ve Dylan yine beyzbolla ilgili konuşuyordu. Evan ise telefonundaki saçma sapan oyunlardan biriyle meşguldü. Onlarla selamlaşıp kendisi de telefonuyla ilgilenmeye başladı ama aklında Cathleen vardı.
Son günlerde Josh denilen çocukla takılıyordu. Bunu kendisini kıskandırmak için yaptığını biliyordu ama bu yalnızca onu gözünde küçük düşürmeye yarıyordu.
Josh denilen çocukla bir alıp veremediği yoktu. Sadece o yokken basket takımının kaptanı olmuştu ve Seth bu sene tekrar takıma geri dönmek istiyordu. Koçla da konuşmuştu. Geri dönmesine sıcak bakıyordu koç ama Seth takım kaptanı olmazsa takımda olmak istemiyordu.
Bulunduğu ortamlarda lider olmayı seviyordu. Onun içgüdüleri bu yöndeydi hep. Zaten lider olmak için hiç ekstra çaba harcamasına gerek kalmazdı. Bu kendiliğinden gerçekleşirdi.
Tekrar takım kaptanı olabilmesi için Seth ve Josh arasında bir maç yapılmasını uygun görmüştü koç. Bu Seth'in işine geliyordu. Yapabileceğini biliyordu. Aslında sırf Cathleen yanlış anlamasın diye bu işten çekilmeyi düşünmüştü ki geri çekilmeyi asla kendine yediremezdi ama geçen sene giremediği final ve veremediği projesi yüzünden seneyi tekrar etmek zorunda kalmıştı. Tüm sene boş boş takılmak istemiyordu.
Ayrıca kimsenin ona korktu kaçtı gibi bir şey söylemesini sindiremezdi."Merhaba..."
Tanımadığı garip aksanlı sesin kime ait olduğunu görmek için başını kaldırdı. Esmer kısa boylu bir kızdı. Kızı umursamadan telefonuna geri döndü. Annesinin şirketle ilgili gönderdiği birkaç e-maili inceliyordu. Özellikle dedesi şirketle hep daha fazla ilgilenmesini isterdi. Seth ailesine çok değer verirdi.
"Ben Seth Levinson'la konuşmak istiyordum."
Aksanlı ses yine konuşmuştu. 't' harfine biraz baskı yaparak konuşuyordu ve Amerikalılar gibi 'a'ları 'e' diye telaffuz ediyordu. Kendi ismini duymak onu şaşırtsa da mailini bakmaya devam etti. Kızın kim olduğunu anlamış sayılırdı zaten.
"Ben Seth Levinson'ım." demişti Zack. Sesindeki alay barizdi.
"Hiç sanmıyorum Zack."
"Evet o Seth değil ama ben Seth'im." diye araya Dylan girdi. Kız onu tanımıyor olmalıydı ki bir an sessiz kaldı.
"Kızı rahat bırakın. Seth benim." Bu sefer Evan konuşmuştu. Ciddiyeti kızı inandırmıştı.
"Konuşabilir miyiz?" diye çekinerek konuşan kıza karşı daha fazla sessiz kalmak istemedi. Ayağa kalktı ve onun koyu kahverengi büyük gözlerine bakarak "Benimle gel." dedi. Telefonu cebine atarak yürümeye başladı.
Hayal Evan'a gözlerini kısarak baktıktan sonra arkasından gelen gülüşmeleri ciddiye almamaya çalışarak Seth'i takip etti. Komik duruma düşmüştü ve bunun tek sebebi Emily idi. Seth hangisi diye sormasına fırsat vermeden gitmişti.
Seth otoparkın oraya gidip arka cebinden sigara paketini çıkardı. Pakette sadece üç sigara kalmıştı. Hayal nedense o anda buna takılı kalmıştı.
Seth paketten bir sigara çıkarıp paketi tekrar arka cebine koydu. Bu sırada Hayal onu inceliyordu. Boyu kesinlikle Conner'dan uzundu. Ondaki egoyu hissedilir bir biçimde ortaya koyan dik bir yürüyüşü vardı. Saç rengini kıskanılacak kadar güzeldi. Başta kahverengi olduklarını düşünmüştü ama güneş ışığı altında aradaki altın sarısı ve kızıl tutamlar parlıyordu ve bu onda gerçek dışı bir görüntü oluşturuyordu. Daha çok kumral diyebilirdi saç rengi için ama bu da tam yerinde bir tanım değildi. Saçları kısaydı ve kirli sakalına rağmen kemikli ve sert görünüşünü saklayamıyordu. Aynı zamanda yüz ifadesi de yaratılışındaki sert kıvrımları daha da perçinliyordu. Bu duruş Hayal'in cesaretini kırıyor olsa da yine de konuşacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dipte Kalanlar
ChickLitÖlümüyle ardında bir yığın enkaz bırakan bir kız: Alaska Levinson. Birinin yıktığı her şeyi çıplak elleriyle, kendine sakladığı tüm umutlarıyla tekrar hayata döndürmeye çalışan bir kız: Hayal Kaplan. Birbirinden ne kadar farklı yollar izleseler de a...