Bölüm 41: SAKLI OLAN

23 5 72
                                    


"Sometimes i feel i've got to run away.
Bazen kaçmam gerektiğini düşünüyorum.
I've got to get away from the pain that you drive into the heart of me.
Kalbimin içine yerleştirdiğin acıdan kurtulmak zorundayım.
The love we share seems to go nowhere.
Paylaştığımız aşk hiçbir yere varacakmış gibi durmuyor."
Marilyn Manson- Tainted Love

Gün boyu takım elbise içinde olmaktan sıkılmış bir halde oteldeki odasına girdiğinde ilk işi ceketini çıkarıp yere atmak oldu. Hemen ardından önceden gevşettiği kravatını da çıkarıp attı. Bunalmıştı. İş yemeklerinden, insanların onu samimiyetsizce övmelerinden,  bitmek bilmeyen toplantılara tüm gün katlanmak zorunda kalmaktan bıkmıştı. Mini bara yönelik kendine viski doldurdu.

Üç gündür Singapur'daydı ve her geçen gün özlemi artıyordu. Henüz daha yeni tadına varıyorken bu küçük uzak kalma durumu canını sıkmıştı. Ondan ayrı kaldığı her an genç kızın vazgeçeceğini, cayacağını düşünüyordu. Bir an önce yanına gitmeli ve gerçekliğinden emin olmalıydı.

Cumartesi sabahı büyük ihtimalle Londra'da olacaktı. Uyumak falan ilk defa umrunda değildi. Tek istediği kızı kollarına almak ve nefessiz kalıncaya kadar öpmekti. Aslında en çok gizemini hala çözemediği kocaman siyah gözleriyle ona bakmasını istiyordu. Gözlerinde bir sır perdesi vardı sanki. İçindeki gölgelerde gezmek, karanlığa gömdüğü her şeyi görmek istiyordu.


Kendine sakladığı küçük bir dünyaydı sanki gözleri. İçeri kimseyi almıyordu. O gözlerde ne mutluluğu ne de hüznü görebilmişti. Bir boşluktan ibaretti. Ait olmak istediği tek boşluk.

Telefonu çıkarıp saat farkını umursamayarak genç kızı aradı. Londra'da saat daha erken olduğu için Hayal uyuyor olamazdı.

"Efendim." diyerek telefonu açmıştı her zamanki gibi. Sesini duymak bile aralarındaki tüm mesafeyi silip atmıştı.

"Nasılsın?" diye sordu. Onun gibi büyük bir özlem çekiyor muydu? Kalbinde rahatsız edici bir boşluk var mıydı?

"İyiyim, sen?"

"İyi sayılır." diye yanıt verdi.

"Sayılır derken?" diye sormuştu genç kız.

"Sıkıcı burası ve seni özledim. Sen pek özlemedin galiba?"
Seth pencerenin önüne geçip otelin büyük bahçesini izlemeye başladı. Büyük havuz etrafındaki ışıklandırmalarla oldukça güzel görünüyordu.

"Özledim tabi ki. Ne zaman geleceksin?"
Bir defter sayfasının çevrildiğini duydu.

"Haftasonu gelebilirim en erken. Bu arada doğum günün ne zamandı?"
Hayal'in bu soruyu garipseyeceğini biliyordu ama alacağı hediyeyi doğum gününde verebileceğini düşünüyordu. Belki de başka bir bahane ile verirdi. Pek fikri yoktu.

"On beş aralık. Neden sordun ki?" demişti kız.

"Öylesine." diye geçiştirdi. Daha önceden kutlayamamış olmak canını sıktı. Conner da ona bunun konusunu hiç açmamıştı. Bilmiyordu belki de. Onun yalnız bir doğum günü geçirdiğini düşünmek canını sıktı. O zamanlar kendisi de genç kıza karşı pek kibar değildi.

Dipte KalanlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin