Bölüm 36: ENGEL OLUNAMAYAN

18 5 55
                                    


"And with words unspoken
Konuşulmamış sözcüklerle
A silent devotion
Sessiz sadakat
I know you know what i mean.
Ne demek istediğimi bildiğini biliyorum.
And the end is unknown
Ve son bilinmiyor
But i think i'm ready
Ama bence hazırım
As long as you're with me.
Benimle olduğun sürece."
The XX- Angel


Genç kızın yumuşak ses tonu son kez duyulduğunda Seth oturduğu yerden kalktı. Onu germemek için arkalarda bir yerde oturmuştu. Bir an için gözlerini genç kızdan ayırmadan dinlemişti onu. İşin açıkçası sözlerinden çok hareketlerine dikkat etmişti. Bir müzikal izliyormuş gibi hissediyordu. Her hareketi melodikti. Bu dünya için fazla gerçekti.

Saçları her zamankinden farklı olarak kusursuz bir şekilde toplanmıştı. Gece mavisi gömleği ve dar siyah pantolonu üzerine tam oturmuştu. Gözüne fazla güzel görünmüştü. Bu kadar güzel olmasından hoşlanmamıştı nedense. Diğerlerinin onu fark etmesini istemiyordu. Sadece kendisinin keşfettiği ve kendisine ait bir mücevher olmasını istiyordu.

Profesör Visser'ın yanından uzaklaşan kızın hemen ardından gitti. Rahatlamış görünüyordu.

"Hayal."

Genç kız duyduğu erkeksi sesin kime ait olduğunu biliyordu. Arkasını döndüğünde onu görmüştü. Kalbi yine gerçek sahibini görmüş gibiydi. Kendisinden kopup gitmek ve ona ulaşmak istiyordu. Bunun başka açıklaması olamazdı.

"Sen burada mıydın?" diye sordu şaşkınlıkla.

"Evet. Arkalardaydım."

"Görmedim hiç. Nasıldım?"
Giydiği siyah topuklular sayesinde aralarındaki boy farkı azalmıştı. Daha sık giymeliyim diye düşündü. Ona bakmak için hala boynunu geriye atması gerekiyor olsa da eskisi kadar küçük hissettirmiyordu.

"Çok iyiydin. İşin yok değil mi?"
Samimi olduğuna inanmakta zorluk çekmedi. Başta fazla heyecanlı olsa da sonrasında heyecanını yenmişti. Profesör Visser bile "Beklediğim kadar kötü değildin." demişti. Sonuçta bu ondan duyabileceği en iyi sözdü.

"Ne için soruyorsun?"

Seth kızın suratına dikkatlice baktı. Dumanlı göz makyajı bir çukuru andıran gözlerini iyice ortaya çıkarmıştı. Saatlerce bakmak istediği bir tabloydu. Bir türlü benzerini çizemediği eşsiz bir şaheser.

"Dün beni ekmiştin. Borçlusun. Unuttun mu?"

Hayal gülümseyerek "Bu kadar çabuk mu tahsil edeceksin?" diye sordu. Onunla birlikte yürümeye başlamışlardı.

"Aynen öyle. Biri bana borçluysa onu her türlü alırım."
Sesindeki kendinden emin tını kızarmasına sebep olmuştu.

"İlk günkü borcunu hiç almadın ama."
Aklına ilk geleni söylemişti. Dün gece baştan sona onunla geçirdiği her anı düşünmüştü. Zihninde kendinden fazla yer edinmesi hiç doğru değildi.

"Ne borcu?"

Hayal onun hatırlamamasına çok şaşırmıştı. Pek unutkan biri değildi.

"Hatırlamıyorsun."

Gözlerini kısan genç adam "Hatırlıyorum." demişti.
"Tanıştığımız ilk günden bahsediyorsun. Onu daha özel bir şey için saklıyorum."

Hayal omuz silkti.
"Unutmuştun. İtiraf et. Senin için çok önemli olmadığını biliyordum. Neden öyle dediğini de hiç anlamamıştım."

Seth genç kızın ilk günkü o salaş halini hatırladı. Sinirlenmemek ve yanlış bir şey söylememek için çırpınışı hala gözünün önündeydi. O gün bile gözlerini fazlasıyla dikkat çekici bulmuştu.

Dipte KalanlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin