"I don't want you to give it all up.
Her şeyden vazgeçmeni istemiyorum.
And leave your own life collecting dust.
Ve hayatını tozlara bırakmanı da.
And i don't want you to feel sorry for me.
Ve benim için üzülmeni de istemiyorum.
You never gave us a chance to be.
Bize hiç şans vermedin."
The Hoobastank- Running AwayKrem rengi trençkotunun kemerini ince belini sıkıca kavrayacak şekilde bağlayıp evine gitmek için çirkinliklerini saklayan gecenin karanlığında yürümeye başladı. Barın arka sokağında köşe başından anlamsızca gülüşen sarhoşlar ve yalnızlıkları dışında hiçbir şeye sahip olmayan insanlar dışında kimse yoktu. Herkes yine boş bir geceyi atlatmıştı. Kimi elindeki paradan olmuştu, kimi para kazanmıştı. Bazıları şişelerin dibini görerek sızmıştı, bazıları ise içini kemiren düşüncelerle uykusuz kalmıştı. Bazıları ise kendi gibi henüz uyuyacak vakti bulamamıştı.
May de onlardan olmak isterdi. Evinin yolunu tutmuşken yorgun ve sıkkındı. Sahnedeyken bir anlığına gördüğü şeyin artık gerçek olmadığına emindi o anda May. Direk dansı yaparken okuldan birine yakalanmak hiç ama hiç istemediği bir şeydi. Bir keresinde onu Conner görmüştü ama o hiçbir şey olmamış gibi davranıp kendisini yoksaymıştı. Ya da onu cidden tanımıyor da olabilirdi.
İki sene önceydi. O zamanlar saçları doğal rengindeydi yani sarıydı. Siyaha boyadıktan sonra onu görse bile hatırlamazdı. Verdiği en doğru karar saçlarını siyaha boyamak olmuştu. Bu rengi kendine daha çok yakıştırıyordu.
"May'di değil mi?"
İrkilerek sesin geldiği yere baktığında onu görmüştü.
Arka sokaktaki araçlardan birine yaslanıp ona bu soruyu sormuştu. Doğru görmüş olduğunu anladı. Yanılmış olmayı ne çok isterdi. Oysa hiç böyle bir yere gelecek bir tip değildi."Ne istiyorsun?"
Elindeki sigarayı yere atıp doğrulmuştu. Seth Levinson'la ilgili düşündüklerini gözden geçirdi. Zeki, popüler ve kibirli. Çok fazla arkadaş edinip herkesle samimi olan popüler tayfadan değildi. Aksine soğuk bir kişiliği vardı. Popülerliği doğal olmuştu. Zengin, yakışıklı ve çok fazla kızla çıkmasından ileri gelmişti. Geçen sene kız kardeşinin intiharı büyük olay olmuştu. May genelde pek huyu olmasa da kız için gerçekten üzülmüştü. Sinir bozucu derecede tatlı bir kızdı. Tanımadığı halde her sabah ona gülümseyen, herkese karşı kibar ve iyi bir kızdı. Aynı zamanda güzeldi de. Görünüşte bir kızın isteyebileceği her şeye sahipti."Greg Walter'la ilgili ne biliyorsun?" diye konuya direkt giriş yapan Seth Levinson hakkında o günden sonra ne düşüneceğini bilmiyordu.
Bu gerçekten beklemediği bir şeydi. Greg Walter çalıştığı yerin sahibiydi. Buraya birkaç geldiği olmuştu ama onu pek tanıdığını söyleyemezdi."Pek tanımıyorum onu." demişti dürüstçe. Neden böyle bir soru sorduğunu anlayamamıştı. Seth Levinson'a yeni bir sıfat ekledi böylece.
Gizemli."Bu adam hakkında bir şey bilen yok mu?"
Cevaptan pek memnun kalmıştı Seth. Aynı şeyleri duymaktan sıkılmış olduğu belliydi.May için o an bazı şeyler anlam kazanmış oldu. Seth buraya sadece bilgi toplamak için gelmişti. Belli ki herkese sormuştu ama bir türlü kimseden hiçbir şey öğrenememişti. Kesenin ağzını açmış olsa bile öğrenemezdi.
"Öncelikle o buranın sahibi ama hakkında pek bir şey bilmeyiz. Bilse bilse Naya ve Theo bilir. Onlar da söylemez. Para falan da işlemez. Fazla sadıklar nedense." dedi genç kız.
"Yerini bilen yok mudur?"
Omuz silkti. Bunu nereden bilebilirdi ki? Greg Walter sanıldığından zeki biriydi. Ona çalışan kadınlar gerçekten güzel olmalıydı. Onlar sayesinde pek çok zengin ve ünlü kişiler hakkında kirli sırlar biliyordu. İşte onu koruyan da bu sırlardı. Bunları Seth'e bildiği kadarıyla anlatmaya çalıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dipte Kalanlar
Romanzi rosa / ChickLitÖlümüyle ardında bir yığın enkaz bırakan bir kız: Alaska Levinson. Birinin yıktığı her şeyi çıplak elleriyle, kendine sakladığı tüm umutlarıyla tekrar hayata döndürmeye çalışan bir kız: Hayal Kaplan. Birbirinden ne kadar farklı yollar izleseler de a...