Bölüm 50: ÖLÜM ESİNTİSİ

24 4 29
                                    


Guns n Roses- Knockin' on Heavan's Door

Gün ışığı ağaçların üzerine vuruyordu ve her şey aslında mutlu bir hikayenin atmosferine aitti. Londra'da güneş vardı. Etraf yemyeşildi. Ancak kulaklarda hüzünlü bir şarkının sözleri vardı. Hayal'in aklına o gün Alaska'yla yaptığı konuşma gelmişti. Birkaç saat sonra onun bileklerini kestiğini düşünmek acı vericiydi. Bir insan bunu nasıl yapabilirdi? Eline ufacık bir iğne bile batırmaya korkuyordu kendisi.

Ama her şeyden daha kötü olan şey geri kalanların yaşadığı acıydı. Buna değer miydi? Ailesini böyle göreceğine her acıya rağmen nefes alacağını düşündü. Aklına Alaska'nın tecavüze uğradı gerçeği gelince durdu. Bunu yapabilir miydi? Gözlerini kapatıp zihnini sorulardan uzak tutmayı denedi. Böyle bir şeyi düşünmek bile berbattı.

Ölüleri örten toprağın üzerinde duruyorlardı. Hayal insan topluluğuna bakarken bunalmıştı. Tanıdık bir yüze ihtiyacı vardı. Conner yoktu. Seth ise onca insanın arasında içindeki hüzünle yaşamaya çalışıyordu. Babası da hemen yanındaydı. Dün akşam babasının eve gelmiş olduğunu söylemişti. Alaska'nın ölümünün yıl dönemi için olduğunu söyleyince söyleyecek bir şey bulamamıştı. Ona durumu anlattığını da söylemişti. Ne kadar acı çektiğini biliyordu. Onu toparlamak için her şeyi yapmaya hazırdı ama eli kolu bağlı bir şekilde beklemek dışında yapabileceği hiçbir şey yoktu.

"Selam."
Evan'ın sesini duyana kadar boş bir şekilde insanlara bakıyordu. Fazla kalabalık bulmuştu alanı. Sonuçta bu bir ölüm yıl dönümüydü. Cenaze değildi.

"Selam." dedi hafifçe gülümseyerek.
"Geleceğini düşünmedim."

"İşim yoktu. Geldim." demişti sadece. Siyah bir takım elbise giymişti. Onu böyle görmeye alışık değildi ama normal haline zıt gelen bir tarzda giyinmiş olduğu için tatlı bulmuştu.

"Sence de çok kalabalık değil mi?"
Fazla insan vardı. Cathleen ve annesini de en sonunda görmüştü. Rachel ve Seth'in yanındalardı.

"Levinsonlara ve Goldensteinlara yalakalık yapmak için buradalar." demişti Evan etrafı incelerken.

"Rachel'ın üvey kızı olduğu için aslında bu kadar az kişi gelmiş. Normalde daha kalabalık olmalıydı."
Bay Anderson'ı gördü. Adam kendisini fark etmeden yanından geçip gitmişti.

"Kötü bir durum olmalı." diye mırıldandı Hayal. Seth de etrafındaki insanların aslında Alaska'yı zerre kadar umursamadıklarını biliyor olmalıydı. Kendisini de umursamıyorlardı. Tek dertleri paraydı. Bunu bilmek ve tüm bunlara katlanıp her şeye rağmen insanlara tahammül etmek gerçekten zor olmalıydı.

"Aslında Yahudilerin törenleri ilginç oluyor. İzlemesi zevkli."

Yahudilerle ilgili pek bir şey bilmiyordu. Sadece Seth bir keresinde sonradan Yahudi olmanın mümkün olduğunu söylemişti. Yahudiliğin de mezhepleri olduğunu bahsetmişti. Buna gerçekten şaşırmıştı. Sadece Yahudi bir anneden doğanın Yahudi olduğu doğruydu ama sonradan Yahudi olmak da mümkündü. Anne tarafında bu durum biraz sıkıntı olsa da eskisi gibi katı bir durum olmadığını söylemişti ama hiçbir zaman doğuştan Yahudi olanlarla aynı muameleyi görmediklerini de dile getirmişti. Bu konuda dayısını örnek vermişti.

"Ne gibi törenler?" diye sordu. Seth'in ona bazı bayramlarından bahsettiği de olmuştu. Şabat günü hiçbir şekilde ışıkları açmamaları ona ilginç gelmişti. Yemeklerle ilgili kuralları da vardı ama hepsinden bahsetmemişti.

"Bar Mitsva'sından bahsetmedi mi Seth?"
Evan'ın söylediği şeyi anlayamamıştı.

"Bar ne?"

Dipte KalanlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin