AZELYA KARACA
Hakan'ın kavradığım kolunu o kadar sert tutmuştum ki, bütün hırsımı kolundan almaya hazırdım. Nazan'ı istemek de ne demek? Kesin bu işin altında bir bit yeniği vardı.
Murat abi bana doğru koşarken Hakan kolunu kurtarıp kenarda ki aynaya kafasını sert bir şekil de vurmuştu.
Cam kırıkları etrafa gürültülü bir şekilde saçılırken telaşla Hakan'a döndük başını bize çevirmeden hızla kapıdan çıkıp gitmişti.
Hakan yine bana zarar vermemek adına kendine zarar vermişti. Her zaman yaptığı şeydi. Bize zarar vermektense kendine verirdi.
Kapının önün de ki boy aynası paramparça olmuştu, o kadar kalın kafası var ki aynada sağlam yer bırakmamıştı.
Gözlerim yukarısını bulunca kanı görmem an meselesi oldu. Küçük küçük sıçramış kan lekeleri.
Murat abi önümden geçip gidince ben de arkasından koştum. Merdivenlerden hızla inerken telaşla Hera önümde belirdi.
"Azelya! Abimin başına ne oldu?" derken gözlerinin feri atmıştı.
Abisinin başında fazla yaralar yetmezmiş gibi bir de yenisi eklenmişti.
"Ebesinin körü oldu, gel hadi." deyip dışarı çıktık.
Ona ne kadar kızgın olsam da canına zarar gelsin istemiyordum, çünkü yüreğimin bir parçası sızlıyordu. Bu sıradan bir sızı değil, sağlam bir binanın nedensiz çöküşü gibi.
Canan abla Hakan'ın kolundan tutmuş, başını inceliyordu. Onlara doğru ilerlediğimizde Hakan bizi görür görmez başını saklamıştı.
"Yeter abla!" deyip başını saklamaya devam etti.
Çilli abla Hakan'dan bir yaş büyüktü. Hakan saygıda kusur etmez abla derdi Çilliye. Severdi bir kere Çilli ablayı.
Canan abla koluna bir tane vurup suratını buruşturdu. "Kes sesini Hakan!" derken gerçekten çok sinirliydi.
Hakan'ın bu fevri hareketlerinden hiç hoşlanmazdı. Ayaklarım istemsiz Hakan'ın yanına gidip elim havaya kalktı.
Sanırım yaralı başını merak ediyordum, tam elim başını tutacaktı ki Hakan izin vermedi.
Elimi hava da yakalayıp sinirle yüzüme baktı. Adamlığına laf yapmıştım, çok koymuş belli ki...
Gözleri tekrar eskisi gibi olup sakinleşmişti. "Bir şey yok Azelya, hadi eve çıkın." dedi sakin sesiyle.
Hakan az önce benimle sakin mi konuşmuştu?
Elimi yavaşça indirip gözümün önünde ki saçımı geriye attım. O anda karşıdan Kadir abi ile Kenan abi gelmişti.
Kenan abi Hakan'ın başını görünce elinde ki tesbihi ceketinin cebine atıp kısık gözlerle yaraya baktı.
Kenan abi, "Ne oluyor burada. İyi misin Hakan." omzundaki ceketi sıkılaştırıp, "Büyütmeyin bu kadar birader. Geçti bile." deyip elini başına sertçe değdirip kanı sildi.
Ceketinde ki peçeteyi alıp sonra da büyük bir titizlikle elini temizledi.
Biz birbirimizi farklı severdik, farklı korurduk.
Hakan'ın sevme şeklide buydu, böyle becerebiliyordu. Bu kadarını başarabiliyordu.
Onun dünyasın da hayallerde yoktu, ya gerçek olacaktı yada gerçek.
Göz teması kuramadığım Hakan'a inceden baktım, O arada Canan abla gözlerini bana çevirdiğin de başımı eğip etrafa aptal aptal göz gezdirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahallenin Ağır Abisi (DELİKANLI)
General FictionBizim hikayemiz içimizden biri öldüğünde başlayacak. Ben Hakan Yılmaz. Öyle soyadıma bakmayın; çokta güzel yıkılışlarım olmuştur bu dünyada. Sağlam darbeler yedim çocuk yaşımda. Kanımın, yaralarımın arasında büyüdüm ben. Bir mahalle var içinde bir ç...