Upuzun yazdım bu sefer, küçük bir yıldızınızı alırım :))) veee bu bölümde size büyük bir sürpriz yaptım, okuyunca anlayacaksınız :)))
İçi içine sığmamak nedir bilir misiniz? Ben bilmiyorum. Şu anda içim içime sığmıyor mu benim? Nedir içimdeki bu tuhaf his? Mutluluk fırtınası mı diyorsunuz siz buna? Peki mutlu olmam gerekirken neden korkuyorum ben? Savrulmaktan mı? O fırtına elimdekileri alacak diye mi bu kadar endişeliyim?
Masum bir olayın ortasındayım ya da çıkmaz sokağı olan hislerimin arasında sıkışıp kalmışım. Bedenim artık beni taşıyamaz olmuş; içimdeki acılar ona da zarar veriyormuş. Daha ne kadar sırtımda dolup taşan yükleri taşıyacağım? Nereye kadar? Daha ne kadar içimden çıkmak için bana yalvaran çocuk yanımı saklayacağım?
Ben Hakan Yılmaz...
Ankara'nın küçük bir mahallesinde yaşıyorum; tabi buna yaşamak denirse. Gözü yaşlı bir ailem var benim, her an kapıda kötü bir haber aldı alacaklar. Bir de en güzelinden, en merhametlisinden, en vefalısından sevdalı olduğum bir kadın var. Kocaman ela gözleri var, o koca ela gözleri arasında kırptığı uzun kirpikleri. Kitap gibi dalgalı saçları, dik ama küçük bir burnu var.
Dostlarım... Onlar aldığım sancılı nefes. Onlar hayatla aramda olan çekişmeli kavganın tek hediyeleri.
Murat en küçüğümüz; Kendini bana her saniye borçlu hisseden, bana hata yapmayacak, güvendiğim tek adam. Her hareketimin anlamını bilen, yüreğimdeki acıları yüklenmek isteyen küçük kardeşim. En kıymetlimiz, en masumumuz.
Kadir en ağır başlımız; tehlikeye her an hazır olanımız, gözü karamız, deli fişeğimiz ama en dertlimiz. Bizim en vefalımız, en fedakar olanımız. Hem birazdan bize kendini siper edecek, kurşunların önüne atlayacak. Kapalı kutumuz ama en büyük sevdalımız. Muhtemelen kahvenin önünde Asiye'nin pazardan gelmesini bekliyordur.
Kenan en duygusalımız; hem dokunsan birazdan bir yerlere çekilip ağlayacak ama en neşelimiz hazır ol birazdan kahkaha atacak. En dobra, en açık sözlümüz; Az sonra iki cümle kuracak, doğduğumuza pişman olacağız ama ne olursa olsun hep doğruları söyleyecek.
Mesela size hiç babamdan söz etmemişimdir. Söz edilecek bir adam değildi. İçimdeki yaraların tek sebebi. Bana ağır bedeller ödeten tek suçlu. Bir kaç yıl içinde değişti, tanıyamaz olduk. Gurur duyduğum adam, utancım, korkum oldu. Öldü benim babam. Kız kardeşim yıllar önce çekip vurdu; sırf ben ölmeyeyim diye. Babam mahalledeki en delikanlı adamdı; yardıma muhtaç olana yardım eden, düşmanına bile gerektiğinde dost olandı. Masmavi gözleri vardı, bizi o mavi gözleriyle seven. Dedim ya; Babam bize dokunmaya kıyamazdı. Babam mert adamdı; annemin saçlarına dokunmaya kıyamazken bir anda o saçları yerlerde süründürmeseydi. Babam iyi adamdı; küçük kız kardeşime vicdan azabı bırakmasaydı. Babam hakikatli adamdı; ensemde sigara sönükleri bırakmasaydı. Babam vefalı adamdı diyeceğim ama kimse inanmayacak; çünkü benim babam kötü bir adamdı...
Düğün günü bir evlenme teklifinde bulunacağım. Çıkacağım karşısına seviyorum kızım seni, biz iyisi mi evlenelim diyeceğim. Belki ağır bir tokat ile karşılaşırım, belki de yumuşak bir sesle evet kelimesini duyarım. Hayat bu oğlum; seni ummadık bir tokadıyla perişan eder. Sokaklara düşürür, bir bakmışsın acıdan yerlerde sürünüyorsun. Öyle vicdansız, öyle de merhametsizdir hayat.
Kenan'ın son konuşmasından mıdır nedir anlamadım ama başıma bir balyoz yemişimde aklım başıma gelmiş gibi hissediyorum. O son cümleleri hala içimde bir yerde kulaklarımı tırmalıyordu. Azelya'nın bir başkasını sevme ihtimali beni adeta aklını kaybetmiş bir deliye çeviriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahallenin Ağır Abisi (DELİKANLI)
Ficción GeneralBizim hikayemiz içimizden biri öldüğünde başlayacak. Ben Hakan Yılmaz. Öyle soyadıma bakmayın; çokta güzel yıkılışlarım olmuştur bu dünyada. Sağlam darbeler yedim çocuk yaşımda. Kanımın, yaralarımın arasında büyüdüm ben. Bir mahalle var içinde bir ç...