Delikanlı adamı sırtından vururlarmış...

27.9K 1.5K 330
                                    

İyi okumalar... Erken geldim yeap :)) Hadi küçük yıldızımıza basın... Kısa oldu ama çok değerli bir bölüm...

Ormanın derinliklerinde rüzgarın fısıltısı ve bir adamın yaşadığına dair kalp atışlarının şiddetli sesi vardı. Kapkaranlık gecenin ortasında bir adam sanki dikenlerin üzerinde yatıyormuş gibi hissetti. Ciğere dolan derin nefesler. Kaburgayı kıvrım kıvrım kıvrandıran acı. Gözünün sancılı dakikaları ve bacağına giren kramp. Bunun ormanın ıslak toprağı bile hissederken, adam hissetmiyordu. Bedenin o muazzam değişikliğini henüz hissetmemişti. İçinin acısı bunu fark etmesine izin vermiyordu. Gökyüzüne doğrulan kanlı yuvarlak yüzünü seslerin geldiği tarafa hareket ettiremedi. Kulağına gelen tanıdık sesleri duyabiliyor, ama bir tepki veremiyordu. Şiş gözünün arasından bir yaş yanağına doğru süzüldü; Sıcak ve kana karışmış bir göz yaşı.

Ellerini bir taşa sürttü. Acı çekmek istiyor, az önce duyduklarını unutmak istiyordu. Yüreğinin sızlayışına katlanamıyor, sanki bir ateşin üzerinden yürürmüşçesine hissediyordu. O kadar yorgundu ki, o kadar mutsuzdu ki buradan kalkmaya mecali yoktu; Buna zaten yaralı bedeni izin vermezdi.

Hakan arabanın ön kısmına yasladığı adamın boğazına yapıştı."Lan bu saatte bir adamı buraya ne diye bırakırsın? Aklını ekmek peynir ile mi yedin sen?" Sol yumruğunu havaya kaldırıp arabanın üzerine vurdu. Derin soluklar alıyor, kaşlarını çatmaktan çekinmiyordu.

Kenan ise sağa sola bakıyor, bağırıp çağırıyordu."Kado! Neredesin kardeşim." Sesi boş yolda yankılandı. Cevap bekledi ama gelmedi. Seslenmelere devam etti.

Murat taksiciyi arkadaşının elinden kurtarırken içine doğan büyük sıkıntıyı üzerinden atmaya, belli etmemeye çalışıyordu.

Taksici zar zor nefes alıp gözlerini süreklilikle kırptı."Buraya bıraktım abi, kendisi istedi. Telaşlı bir hali vardı ormanın içine girişini gördüm." İşaret parmağını kaldırıp ağaçların fazla olduğu tarafı gösterdi. Hakan yakasını bıraktıktan sonra hızla arabasına binip oraya bir daha gelmemek üzere uzaklaştı.

Üç arkadaş, az önce giden adamın tarif ettiği taraftan girerek koşmaya başladılar. Arada sesleniyor ve etrafa dikkatli gözlerle bakıyordular. Hakan aradıkları arkadaşını bulamayınca daha çok sinirleniyor, daha çok geriliyordu. Belinden çıkardığı uzun fiyakalı namluyu ileriye doğrulttu; birini gördüğü anda vuracaktı.

Murat hızla koşarken ayağının bir şeye takıldığını anladığında kendini dengede tutamayıp tepe taklak yere serildi. Sırtına yerdeki taşlar batınca acı içinde inledi. Elini beline atıp başını geriye doğrulttu."Siz gidin ben size yetişirim." dediğinde Kenan öfkeyle başını sallayıp arkadaşına doğru geri adımlar attı. Hakan yere serilen arkadaşını kontrol ederken kenardaki kıpırtıyı fark etti."Kado?" diye seslendi.

Murat başını çevirdiğinde Hakan'ın baktığı yerde kanlar içinde olan arkadaşını gördü. Yutkunurken başını eğdi. Yerden kalkarken ayağının neye takıldığını o an anladı: arkadaşının yumruk şeklinde olan eline bakakaldı.

"Burada. Kadir burada." dedi Murat kırık sesiyle. Kenan gözlerini o tarafa çevirdiğinde çaresizlikle geri çekti. Bakamadı arkadaşının tekrar yüzüne. Elindeki silah yere düşerken dizlerinin üzerinde olduğunu daha yeni fark etti. Yüzünü avuçlarıyla kapattı. "Kardeşim." derken Hakan koşup Kadir'in yanına çömeldi. Silahı bir kenara atarken, diğer eliyle arkadaşının yüzündeki kanları silmeye çalıştı. Başının üzerine dokununca içi burkuldu. Kasıldı. Geriye doğruldu. Kadir'in gözü şişkinlikten kapanmıştı ama diğeri hala açıktı. Bilinci hala yerindeydi, her şeyi duyabiliyor görebiliyordu.

Hakan inatla arkadaşının gözlerinin içine baktı."Kafana tüküreyim. Ulan sen kalktığında ben seni dövmez miyim? Buralara gelip bize haber etmediğin için seni tokatlamaz mıyım?" Sözleri kızgınlıktan çok, endişeyle dilinden dökülüvermişti.

Mahallenin Ağır Abisi (DELİKANLI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin