Gerçek dostlar kocaman dalları ve yaprakları olan bir ağaç gibidir, sen nereye gidersen git o sana her zaman bir kalkanmışçasına gölge olur...
GİRİŞ
Bizim hikayemiz içimizden biri öldüğünde başlayacak. Ben Hakan Yılmaz. Öyle soyadıma bakmayın; çokta güzel yıkılışlarım olmuştur bu dünyada. Sağlam darbeler yedim çocuk yaşımda. Kanımın, yaralarımın arasında büyüdüm ben.
Bir mahalle var içinde bir çok yaşantının olduğu; İhanet, aldatmak, yaralamak, sevmek, çok sevmek, fedakarlık ve en kötüsü de birini öldürmek. Birini kurban etmek. Ben bu olayların tam ortasındayım.
Bir çarelere kollarını açan, ölümleri tek tek izleyen, düşleri ayıklayan, kimsesizlere yuva olan, en cömert dostlara tanıklık eden, yürekli delikanlılara yol gösteren dipsiz bir kuyuyum. Ben Ankara'nın batağıyım, İncirli'nin sokaklarında umutlarımı ceketimin cebinde, sevdamı yüreğimde taşıyan ayaklı bir belayım. Bir aşığın hayatına çökmüş lanetim ben. Önce sevdiklerimi, sonra tek tek ölümü kucaklayanım.
Ben aslında namlunun ucuyum...
Sen. Evet evet sen. Etrafa iyi bak. Artık sen de bu mahallenin içindesin. Beni görebilir, hissedebilirsin. Mahallenin eskimeyen o parkına bak, bak hadi; Belki gecenin yarısı orada banka oturmuş acılarını gizleyen bir adam görebilirsin. Mahallenin yokuşunu çık. Tam orada dur. Bekle. Nefesimi hisset. Koşuşu mu hisset. Hissettin mi? Acımı hisset. Çırpınışlarımı hisset, beni hisset. Damarımdaki kanın deli akışını dinle. Belki yol kenarında koyu bir kanın süzülüşünü acı içinde izlediğimi görebilirsin. Belki olur ya, insan oğlusun yüreğin sızlar.
Ayrıl oradan hemen karşındaki ara sokağa gir. Bir evin çatısına bak; Bir adam gördün değil mi? Atlayacak mı sence? Günaha girecek mi? Ya da sevdiği kadına kavuşacak mı bu dünyada?
İndir gözlerini. Kokuyu takip et, burun kıvırma hemen; bu kimsesizlerin kokusu, yalnızlığın kokusu. Bir çöp konteynerı olacak oralarda. Gördün mü? Üstü başı yırtık gençler var değil mi? İşte onlar ailesinden mahrum kalmış insanlar, onların gözlerine iyi bak; onlar en masumları. Onlar bir ekmek kırıntısına değil, onlar bir sevgi kırıntısına muhtaç olanlar.
Şimdi oradan uzaklaş. Siren sesleri kulağını delip geçebilir. Kaç oradan. Biri vurulmuştur muhtemelen. Kaçtın mı? Kaçarsın tabi, kim kalır ki burada? Kim bu büyük vicdansızlığı baştan sona izleyebilir?
Hemen sol tarafında uzunca bir yol var, o yolu bitirmen gerekiyor. Bitirdiğin an karşına sarı bir bina çıkacak. Korkma. Elinle kapattığın o kulaklarını sonuna kadar aç. Korkunç sesler duyuyorsun değil mi? O sesler mideme inen tekmelerin sesi. Kız kardeşim birazdan yardım çağıracak ona yardım et...
Etrafına baktın mı? Beni bulabildin mi? Görebilirsin. Şöyle etrafını güzelce bir süz. Ben belki köşe başında canımdan çok sevdiğim dostlarımla beraberim, belki bir köşe başında gelmeyecek olan birini bekliyorumdur. Bak. Bir erik ağacının altına bak. Belki sevdiğim kadına yıllar sonra kavuşmuşum. Belki bir mezarın başında oturmuş, sadece susuyorum.
İyi bak beni hisseden; Belki de yıllar sonra Ankara'nın çıkmaz sokağında bir düşmanla kanlı bıçağım, belki de sadece karanlık bir gölgeden ibaretim.
Hikayenin başını ben değil, buradaki esas kadın anlatacak. Sabırlı olun. En başından hepsini teker teker anlatacak.
Yaşantıdan esinlenmiştir, maalesef gerçek kurgu ve kişilerle alakası vardır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahallenin Ağır Abisi (DELİKANLI)
Ficción GeneralBizim hikayemiz içimizden biri öldüğünde başlayacak. Ben Hakan Yılmaz. Öyle soyadıma bakmayın; çokta güzel yıkılışlarım olmuştur bu dünyada. Sağlam darbeler yedim çocuk yaşımda. Kanımın, yaralarımın arasında büyüdüm ben. Bir mahalle var içinde bir ç...