Ablamı sevecekse bu koca yürekli adam sevsin dedim...

26.9K 1.3K 404
                                    

Arkadaşlar çoğunuz beni takip etmediği için profilde yaptığım duyurulardan habersizsiniz. Yeni bölümü siliyorum ve duvarıma yazıyorum silindiğini ama çoğunuz  bundan habersiz olduğu için mesaj atıp soruyorsunuz. Siz de diğer okuyucularım gibi haberdar olmak istiyorsanız profilimi takip edebilirsiniz. İyi okumalar...

Multimedya; Tabiki de küçük Hera'mız :)))

Azelya Karaca

O gün cumartesi günüydü okul yoktu. Çünkü Hakan evdeydi. Çok iyi hatırlıyorum. Mevsimlerden yazdı. Dışarıda kavurucu bir hava vardı. Delice oynar aç ve sussuz kalana dek sokakta kalırdık. Aslında zamanımızı o kocaman boş arazide geçirirdik. Ortasında epey büyümüş olan erik ağacının gölgesinde oturur oyunlar oynar, korku hikayeleri anlatırdık.

Bunları size neden mi anlatıyorum?

Her şey şimdi anlatacağım o yıl başlamıştı. O karanlık bizi kendine çektiğinde tamamen o yılın arasında sıkışıp kalmıştık. O kuyunun bizi içine çektiği gün. Kara gün.

İşte o gün ne oldu hepsini size teker teker anlatacağım, sabırlı olun her ayrıntısına kadar anlatacağım. Daha saklamanın bir anlamı yoktu.

Çocukların manav önünden alıp getirdiği boş meyve kasalarının üzerinde oturmuş, canı pahasına futbol maçı oynayan bizimkileri heyecanla izliyorduk. Hakan ayağının altına aldığı topu sert bir şekilde kaleye gönderdiğinde sevinç çığlığıyla ayağa fırlayıp olduğum yerde dönmeye başladım.

Murat abi toz kalkan yerde koşuşturup Hakan'ın sırtının üzerine atlayıp sarıldı. Yere düştüklerinde kahkahalar eşliğinde zaferin tadını çıkarıyorlardı. O gün Hakan'ın son içten kahkahasını gördüğümün farkında değildim...

Sokak karanlığa bürünmüşken ancak eve yetişmiştik. Kapının önüne geldiğimizde Hera'nın yüzündeki korkuyu tüm benliğimle hissettim. İliklerime kadar. Oyuna dalmış, bugün Fırat amcanın eve erken geldiğini unutmuştuk. O an çocuk olduğuma rağmen içimi kötü bir his kapladı. Bir şeyler olacağını fark ettim. Kötü bir şey.

Hakan'ın surat ifadesinde gergin bir hal vardı. Hera tişörtünün ucunu sıkıp abisinin koluna sığınırcasına tutundu. "Abi dua edeyim mi? babam belki uyur." Hakan gülümsedi. Haddini aşar bir gülümsemeydi. Anladım ki içimdeki kötü his sadece bana özel değildi. Herkes bunu fark etmişti.

Kolunu Hera'nın boynuna dolarken merdivenleri yavaş yavaş çıkmaya başladık. Sanki merdivenleri yavaş çıkınca her şey düzelecek gibiydi. Sanki Fırat amca eski haline geri dönecekti.

Fırat amca.

Reis derlerdi mahallede. Lakabı gibi reis bir adamdı. Hakan'ın ondan yana olan iyi huylarını aldığı, bir zamanlar çok sevdiği gurur duyduğu babası. Eskiden olsa çok saygı değer bir adamdır derdim ama bir süre sonra artık reis değil, rezil olmuştu. Rezil bir adam. Karısının saçlarına dokunmaya kıyamayan adam bir zaman sonra o saçları yerden yere sürttü. Çocuklarına kral gibi davranan o baba gitmiş; yerine onlara köle gibi davranan sahipli gelmişti.

O Reis dediğimiz adam niye gitti? Neden böyle canavar bir adama dönüştü bilmiyoruz ama onun tamamen bambaşka bir adam olduğuna bizzat kendim şahit oldum. Hakan'ı nasıl tokatladığını kendi gözlerimle görmüştüm. Tekmelerini, kemerini çıkarıp sırtına nasılda acımasızca vurduğunu anlatmaya basit cümlelerim yetmez.

Kapının önüne geldiğimizde Hakan saksının arkasındaki anahtarı alıp yuvasına yerleştirdi. Çevirmeden önce çocuklara baktı. "Siz eve gidin Kenan, Şerif abi merak etmesin." Kenan abi itiraz edeceği sırada Hakan onun cümlesini kesmişti. "Gidin. Bir şey olmayacak." Diyerek ona muazzam bir güven hissi bıraktı. İnandık. Bir şey olmayacağına. Halbuki çocuk olmasaydık inanmazdık, her çocuk gibi kandırıldık. Olacaktı.

Mahallenin Ağır Abisi (DELİKANLI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin