Bana kızmayın lütfen, çok beklediniz, çok üzüldünüz ama bana kızmayın... hepiniz öpüldünüz iyi okumalar... 🖤
Kasvetli odanın içinde mırıldanırken artık hastanede olmadığını fark etmişti. Karın bölgesi herhangi bir hareketinde, feci bir şekilde ağrıyordu. Ferhat tarafından vurulduğunu hatırlıyordu ve bu ona çok fazla yük oluyordu. O adamdan gerçekten korkuyordu. Saçının okşanması onu bir hayli rahatlatmıştı, bir süre öylece gözlerini açmadan durdu.
Acı artık Azelya'nın ruhuyla bütünleşmişti. Ne yapacağını bilmiyordu, konunun ne kadar ciddi olduğunun ise farkındaydı. Sanırım her şeyi düzelteyim derken daha da berbat bir hale getirmişti. Ne olacaktı? Şimdi Ferhat hangi adımını kullanacaktı? Azelya düşündükçe gerildi, gerildikçe korktu. Bu kadarı onun için çok fazlaydı, bu kadarı herkes için çok fazlaydı.
Kederli havayı Hakan'ın kalın sesi bozdu. "Sana neden sürekli git dediğimi sanıyordun? İşte tam olarak bu... Korktuğum şey buydu Azey." Koca bir iç çekti. Elleri saçlarında gezinirken onu sanırım ilk defa gerçek anlamda anlayabilmişti.
Kirpiklerini oynattı. "Biliyorum beni herkesten sakındın."
"Azelyam..." Koca elleri yanaklarını kapladı.
Gözlerini açıp onunkilerle buluşturdu. Yanağını okşadı bir süre. Azelya hayattaydı ve şuanda tek düşündüğü şey bunların nasıl olabildiğiydi. Ferhat'tan şüphe ediyordu fakat o yapsa arar diye akıl etmişti. Kafasını kurcayalan onca soruyu bir kenara fırlatıp, yatağın ucundan kalktı. Köşedeki su şişesi dikkatini çekti.
Az önce Baran buradaydı ama bir an kaybolup gitmişti. Hakan meraklı bakışlarını odada gezdirirken kapının açık olduğunu, açık olan kapının ardından Baran'ın öfkeli suratını görür gibi oldu. Temkinli adımlarla ayaklanıp kapının eşiğine yaslandı. O sırada Azelya'nın bir şeyleri anlamaması için onunla sohbet halinde kaldı.
Baran telefonun ucunda, kaşlarını çatarak tuşlara öfke halinde basıyordu. Sanki tuşlar onun düşmanıymışçasına kasılıyor, gözlerini ekrana doğru kısıyordu. Hakan neler döndüğünü ilk başta tabii ki de anlayamamıştı ama sonradan her şeyi en ince detayına kadar bilecekti.
****
O karanlıkta kaç saat kaldım tam olarak bilmiyorum ama kendime geçmişimi hatırlatmak epey uzun sürdü... Ne çabuk unutmuştum o günleri? Acı dolu anları, geçmeyecek yaraları, bir ömür taşıyacağım yaraların izleri.
Geçmişime dair kendime sorular sormak ne kadar kabuk bağlamış yaralarımı kanatsa da, bana kim olduğumu hatırlatmıştı. Elbette her şey bu kadar kolay değildi, bir acıyı öyle aniden unutamazdınız. Sadece hüzne bir süre ara verirdiniz.
Sanırım size bir şey söylemek isteseydim, şunu söylemek isterdim: "Geçmişe bakmadan geleceğinize koşun, ona takılırsanız; sizi bir bataklık gibi içine çekmeden durmayacaktır."
Baran'ın kaldığı o bodrum katından çıkıp yürümeye başladım. Burnumdan aldığım o derin nefes öfkeme yenik düşeceğimin bir kanıtıydı. Yol bana mantıklı bir fikir sunabilirdi, ama hayır ben dinlemedim. Sanırım kafamda ne kurduysam onu yapacaktım.
Bir hafta önce Azelya'yı tekrardan annemin evine bıraktıktan sonra, onu vuranın, onu incitenin Ferhat olduğunu öğrenmek pekte zor olmadı. Komik olansa Baran'ın beni eskisi gibi koruyacağını sanmasıydı.
Ferhat öyle bildiğiniz, kafanızda kurguladığınız;o çok kötü adam rolünde değildi. Ferhat çok değişik bir karakterdi. Hayatı boyunca sevilmek isteyen, sevmek nedir bilmeyen adamlardandı. Sevmek hakkında en ufak bir fikri yoktu. Ayrıca bahsettiği sevdiği kadın, onun yanında asla hiç bir zaman kendi isteğiyle durmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahallenin Ağır Abisi (DELİKANLI)
General FictionBizim hikayemiz içimizden biri öldüğünde başlayacak. Ben Hakan Yılmaz. Öyle soyadıma bakmayın; çokta güzel yıkılışlarım olmuştur bu dünyada. Sağlam darbeler yedim çocuk yaşımda. Kanımın, yaralarımın arasında büyüdüm ben. Bir mahalle var içinde bir ç...