Okuyan herkes buraya okuduğu saati bıraksın..
Sessiz ama bir o kadar da gürültülü. Havada bir koku var; ekşi ama katlanılmaz. Burnu delip geçen koku, tanıdık bir koku. Hastane kokusu; burnunun direğini yakandan. Hasta başına çokça darbe almış, sadece önlem olarak yoğun bakımda önemli bir yarası yokmuş, öyle dedi doktor bey. Tabi yüzünden bahsetmezsek. O kişi Murat abi; günahsız, hiç bir suçu olmayan melun bir adam. Arkasından habersiz çullanan adamları tanımıyor, neden saldırdıklarını bile bilmiyor. Sağ bacağı kırık. Parmaklarında ezik var, kol dirseği ve çenesi çatlamış buna rağmen gülmüştü. Anlayacağınız haşat etmişler ama bundan zarar gören kişi yaralarını pekte dert etmiyor.
Akşamdan sabaha kadar hastanede kalmıştı. Annelerimizin haberi yok, dün akşam erkenden uyumaları yararımıza olmuştu. Murat abi iyice tembihlemişti, haberleri olmayacaktı ama nereye kadar saklanırdı bu durum?
Uyuyor. Belki de ilaçların etkisidir bilemem ya da yatak rahat geldi. Hemen yatağın ucunda oturan kişi Hera'ydı. Başını Murat abinin koluna yaslamıştı arada kokusunu içine çekiyor daha sonra alnından öpüp geri yattığı yere siniyordu. Hakan'ın onları görecek korkusu onun içine değil adeta benim içime dert olmuştu.
Kapı duvara çarpılarak açıldı. Bir an Hakan geldi sandım fakat içeriye uzun boylu, hafif açık tenli ,kısa saçlı bir kadın girdi. Ağlıyordu.
"Murat!" diye haykırdı. Hareketleri çok tutarsızdı. Kaşlarımı çatarken yüzüne dikkat kesildim. Hiç sevmediğim birine acayip bir şekilde benziyordu.
Kolundaki yuvarlak doğum lekesini gördüğüm an kim olduğunu şak diye anlamıştım. Nevin. Nazan'ın tek kız kardeşi, bir aralar yakın dostumuzdu şimdi bir hainden farksız.
Tam Murat abiye sarılacakken Hera buna engel oldu. Kolunu tutup kenara çekiştirdi. "Aç bakayım o kafanı beyin var mı? Kör müsün? Uyuyor." Hera iğneleyici laflarıyla onu yerin dibine sokmaktan beter etmişti.
Sanki biraz haklıydı da. Sonuçta uyuyor ve hiç iyi değildi; ayrıca sevdiği adama sarılmak üzere olan bir kadın vardı ve durdurma gereği duymuştu.
Nevin tuhaf kızdır. Biraz duygusaldır, yani arkadaşımızken öyleydi. Ablası gibi değil diyeceğim ama son anda arkadaşına armağan ettiği süslü kazık bizi hayal kırıklığı içinde perişan etmişti. Murat'a sonradan aşık olarak dostu Hera'yı kaybetmişti. Daha doğrusu sırnaşarak.
"Ama Hera çok merak ettim." Öyle masum bir role bürünmüştü ki, yüzündeki samimiyetsiz ifadeyi bir tek biz kızlar görebiliyorduk.
Hera başını eğip güldü. "Burada masum rolü oynayacağın adam uyuyor bak, bence gerçek yüzünü ortaya çıkar." deyip elini Murat abinin alnının üzerine koydu. Nevin'in kızarıp bozardığını gördüm.
Yumruklarını sıkmıştı haspam; sanırsın insanların sevdiği adamı elinden alan o değilde Hera'ymış gibi. Bir insan ne diye dostunun sevdiği adama göz diker anlayamam...
Hastaneden dönüşümüz biraz zor olsada başarmıştık. Hera onu bırakıp gitmek istememiş ama abisi buna izin vermemişti. Eve gitmemizi söylemişti; tabikide yanımızda Kenan abi olmak şartıyla. Bu mahalleye, bu insanlara, bu hain sokaklara güvenmiyordu.
Omzum şiddetle sarsıldı. Sanki dünyam tersine dönmüşte, ben farkından değilmişim gibi. Hatta bir ara yere düşeceğim derken Kenan abi son anda kolumdan tutup dengede kalmama yardımcı oldu.
Kıvırcık uzun bir saç, gözlerinde yuvarlak küçük gözlük ve al al yanaklar. Bana çarpan kişi genç bir adamdı, ellerini bana doğru yaklaştırdığında Kenan abi durması için elini göğsünün üzerine koydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahallenin Ağır Abisi (DELİKANLI)
Ficción GeneralBizim hikayemiz içimizden biri öldüğünde başlayacak. Ben Hakan Yılmaz. Öyle soyadıma bakmayın; çokta güzel yıkılışlarım olmuştur bu dünyada. Sağlam darbeler yedim çocuk yaşımda. Kanımın, yaralarımın arasında büyüdüm ben. Bir mahalle var içinde bir ç...