Azelya ortaokul yıllarında spor yaparken ayağından sakatlanmış ve bacağındaki bir sinir damarı zedelenmişti. Ne kadar tedavi görmüş olursa olsun, hiç olmadık anlarda bir ağrı tutardı bacağını. Şimdiki hali geçen seferki gibi yalan değil, gerçekti.
Gülten'in evinden çıkmış, sadece eski oturdukları binayı görmek istemişti. Köşe başında top oynayan Hakan'ı, dört gözle izleyen küçük Azelya'yı görmek istemişti. O sadece... Sadece hatırlamak istemişti işte. Ne yazık ki unuttuğu bir şey vardı, Mahalle öyle değişmişti ki bazı binaları yıkılıp yeni, yeni binalar yapılmıştı. Belkide Hakan ile beraber koşarak merdivenlerden çıktığı sarı bina da yıkılmıştı, kim bilir?
İçindeki merakı gidermek için karanlık sokağa çıkmış, fakat her şey umduğu gibi gitmemişti. Hem binayı bulamamış, hem de bacağına şiddetli bir ağrı girmişti...
Hakan şaşkın ve bir o kadar sinirle karşıdaki ikiliyi soğuk bakışlarıyla kesti. O anda cebinde aralıksız çalan telefonu bir hışımla açıp, kulağına götürdü.
"Buldum, eve geliyoruz." derken arayan Kenan'ın konuşmasına izin vermeden soracağı soruyu cevaplamış ve suratına kapatmıştı. Ardından cebine atıp bir türlü erimeyen buz gibi bakışlarını sürdürdü.
Hakan'ın nefretle baktığı Baran, bu bakışları hiç umursuyormuş gibi gözükmüyordu. Hakan Azelya'nın beline kaydırdığı gözleri seğirdi. Azelya o seğirmeyi göremeden sokak tamamen karanlığa büründü, İncirli de elektrikler kesilmişti. Hakan endişeyle Murat'ın ismini fısıldarken, Azelya ağrıyan bacağını unutmuştu bile."Murat abi" dedi kimsenin duymayacağı bir şekilde.
Karanlık sokağın ortasında ikisinin gözleri birbirine değdi. Hakan iki adım atıp, Baran'ı göğsünden kenara itti. Hızlı bir hareketle Azelya'nın ayaklarını yerden kesti. Kucağına alırken Baran'a attığı öfke dolu bakışlar "Sonra hesaplaşırız." der gibiydi...
Arkasını dönüp, Murat'ın uyuyor olmasını diledi. Sadece uyuyor olmasını... Kucakta duran Azelya, hiç ses çıkarmadan Hakan'ın gömleğinin yakalarını sıkıca tuttu. Hızlı ve duyulacak kadar çarpan kalbin sesi Hakan'a aitti. Murat'ın küçüklüğünde yaşadığı travmayı, bir kez daha yaşamasını istemiyordu...
Kenan ve Kadir kızları almış evin önünde olanları tartışıyordu. Bu olanlara oldukça kızgındılar ama Azelya'nın Hakan'ın yanında olmasına karşın yüreklere soğuk sular serpilmişti.
Siniri geçmeyen Kadir evin önünde yürüyerek sinirlerini attı. "Ya abi bir şey söyliyeyim mi? Bu kızlar İncirlinin çamurlu tarafını görmediler ondan bu rahatlık." diyerek kaşlarını çatıp, Canan'ın ona attığı kızgın bakışlara rağmen söylenmeye devam etti. Onun kadar en az Kenan'da sinirliydi, fakat kızları daha fazla üzmemek için kısa kesti.
"Kardeşim olan olmuş, sen böyleysen Hakan'ı düşünemiyorum. Hera'yı eve getirdik, ben de Canan'ı bırakayım. Sen Hakan'ın yanına dön, ben geleceğim." arkadaşını sakinleştirmeye çalıştı. Hera gönül rahatlığıyla binanın içine girecekken Kenan'ın sesiyle durdu.
"Esmer!" diye hitap etmişti bu sefer. Keten pantolonunun cebinden çıkardığı anahtarı, Hera'nın görebileceği bir şekilde salladı.
"Murat uyuyor, birazdan uyanır. Dün yaptığın sarmaları al ona götür." yavaştan anahtarı Hera'ya doğru fırlattı. Anahtarı havada yakalayan Hera, itiraz edemeden Kenan arkasını dönüp yürümeye başladı. Canan ise el sallayıp, cesaret verircesine gülümsedi.
Hera avucunun içindeki anahtara bakıp heyecanını dizginlemeye çalıştı. Merdivenleri sessizce çıkarken kendi anahtarıyla evin kapısını açtı. İçeri girdiğinde hemen mutfağa gidip, dolaptan annesinin saklama kabına koyduğu sarmaları kolunun altına aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahallenin Ağır Abisi (DELİKANLI)
Ficción GeneralBizim hikayemiz içimizden biri öldüğünde başlayacak. Ben Hakan Yılmaz. Öyle soyadıma bakmayın; çokta güzel yıkılışlarım olmuştur bu dünyada. Sağlam darbeler yedim çocuk yaşımda. Kanımın, yaralarımın arasında büyüdüm ben. Bir mahalle var içinde bir ç...