Hadi bu bölüme 700 oy gelsin, iyi okumalar 😇😇
Mahalleli soğuğa aldırış etmeden koştular. En önde Hakan ve dostları, hiç durmadan koştular. Her zaman geçtikleri bu yol, bu sefer çok uzun gelmişti. Sadece nefes alış veriş sesleri vardı.
Yakından gelen duman kokusu ve sokağın başını olağanüstü aydınlatan turuncu renk ciğerleri yaktı. Hakan gördüğü manzara karşısında dizleri üzerine çöktü. Helal para kazandığı mekanı cayır, cayır yanıyordu.
Yangın öyle bir alev almıştı ki, durdurmak imkansızdı. İncirli mahallesi ne mi yaptı? Her eline geçen su dolu kovayı alıp, alevlerin üstüne döktü. İmkansıza karşı duruşları böyleydi işte.
Mahalleli Hakan'ın burayı açmak için ne emekler harcadığını biliyordu. Dostlarıyla inşaatlarda ter döke, döke kazanmıştı. Öncelikle oto yıkamayı Kenan için açmıştı, tam Canan'ın çalıştığı yerin karşısına. Kıramamıştı arkadaşını, kahvehaneden sonra oto yıkama işine girmiştiler.
Kadir'in değişik tavırları herkesi korkutmuştu. "İtfaiye nerede kaldı?" diye bağırdı oto yıkamaya çaresizce bakarak. Murat ise kovayla su taşımayı bırakmış daha fazla dayanamayıp içeri doğru adımlarını atmıştı. Bazı amcalar engellemeye çalışsalarda başaramamıştılar.
Hakan boş boş baktığı yerden doğrulduğunda, gözleri Murat'ı buldu. Alevlere yakın olması onu fazlasıyla tedirgin etmişti. Bütün gücünü kaybetmişken tekrardan ayaklandı, Murat'a doğru koşup kollarından yakaladı. Kendini kaybetmiş gibi bir hali vardı. "Gitti kardeşim. Bütün Güzel emeklerin, fedakarlıkların gitti." diyerek sessizce mırıldandı. Onların derdi oto yıkamanın yanışı değil, Hakan'ın emeğinin yanışıydı.
Ardından koşar adım sesler ve seslenişler. Gelen kızlardı, Azelya yürüyüşünü yavaşlatıp, kızarmış gözlerle alevlerin içine baktı. Kendini hiç bu kadar çaresiz hissetmemişti, elinden bir şey gelmemesi kaburgalarını sıkıştırıyordu.
Kenan ceketini çıkarıp, başının üstüne attı. Alevlerin içine bakarken, hiçte mantıklı görünmüyordu. Canan bu durumu fark etmiş, yanlış bir şey yapmaması için pijamalı haliyle Kenan'a doğru koşmuştu, fakat Kenan ondan önce davranıp bir anda içeri daldı.
Canan duraksarken eli titreyen ağzına gitti. "Kenan! Kenan içeri girdi. Kenan!" diyerek alevlerin üstüne yürüdü, Kadir elindeki su kovasını bir kenara fırlatıp Canan'ın omuzlarından yakaladı.
"Ne diyorsun Canan! Kenan nerede?" diye sesini yükselttiğinde Hakan ve Murat arkadaşına kulak kesildi. Kenan ortalıkta yoktu.
Canan'ı ilk defa ağlarken gören Hakan bir şeylerin ters gittiğini anlamıştı. Gözleri etrafı taradı. Herkes buradaydı, biri hariç. Gözlerini sımsıkı kapatıp, tekrar açtı.
Murat ile aynı anda anlamıştı. Murat'ı kenara itip, ceketini çıkardı. Tam alevlerin içine dalacağı sırada, Kenan kararmış yüzü ve yorgun bedeniyle ondan önce dışarı çıktı. Elindeki çerçeve ile karşısındaki insanlara baktı, sonra gözleri kaydı. Bedenin yere hızla yığılmasıyla, herkesin yüreğini ağzına getirmişti.
Herkes Kenan'ın başına toplanırken, itfaiye görevlileri ise alevlere odaklanmıştı. Ambulans ise her zaman ki gibi hala gelmemişti. Hakan Elindeki ceketi yere atıp, dostunun tam yanına geçti.
Sol yanağındaki yanık içini sızlatmıştı. Elindeki ve parmak boğumlarındaki yanıklar ise Murat'ın gözlerini sulandırmıştı. Kadir içindeki yangını yutup, yere düşen çerçeveyi eline aldı. Yıllar önce kızlarla birlikte çektirdikleri tek fotoğraf, yetimhaneden sonra mahalleye gelişlerinin ilk mutluluğu, Hakan ile tanışmalarının ilk heyecanıydı. İlk dostluk, ilk kareydi o çerçeve.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahallenin Ağır Abisi (DELİKANLI)
Ficción GeneralBizim hikayemiz içimizden biri öldüğünde başlayacak. Ben Hakan Yılmaz. Öyle soyadıma bakmayın; çokta güzel yıkılışlarım olmuştur bu dünyada. Sağlam darbeler yedim çocuk yaşımda. Kanımın, yaralarımın arasında büyüdüm ben. Bir mahalle var içinde bir ç...