Bana bir şey olursa abim ölmez sizi öldürür...

32K 1.5K 327
                                    

Buğulu pencerenin önünde oturmuş, sıcak kahvesinden aldığı yudumlarla önündeki zarfı inceledi. Azelya dışarıdaki güzelliği izlerken, aldığı zarfı Hakan'a nasıl açıklayacağını düşünüyordu. İçindeki az buz bir para değildi. Tam sekiz bin lira. Baran, Hakan'ın arabasını sattığını biliyordu. Kahvedende öyle pek para kazanmıyorlardı. Baran bunu bildiği için, şimdilik aralarındaki buzları eritmişti. Sonuçta aynı mahallenin çocuklarıydı. Yardım eli uzatmamak racona ters bir hareketti.

Azelya elindeki bardağı sehpanın üzerine bırakırken, karşısındakilere heyecanla baktı. "Buldum!" dedi ayağa kalkarak. Ardından onunla birlikte kızlarda kalktı. Gerçekten güzel bir fikir bulduğuna inanmışlardı.

Canan sinirle gözlerini Azelya'ya çevirdi. O parayı aldığı için kızgındı. "O parayı hiç bir şekilde kabul etmeyecek." derken gözlerini yere indirdi. Kimsenin minnetini almak istemedikleri belliydi, ama şimdilik durumlarıda ortadaydı.

Hakan iki aileye bakıyordu, ne annesinin ne de kızların çalışmasına izin vermiyordu. Ailede dört erkek varken, kızların çalışması onlar için pekte mantıklı değildi.

Azelya'nın bütün umudu Canan'ın sarf ettiği cümleyle kaybolmuştu. "Of Canan abla!" dediğinde Canan koltuktan kalkıp, Azelya'ya yaklaştı.

"Of ne? Of ne? Hakan'ı bizden çok sen tanıyorsun. O parayı sokaklarda sürünse almaz. Onda her şeyden önce gurur geliyor bilmiyor musun Azelya?" derken artık sabrı tükenmişti. Asiye ve Hera ağzını açıp konuşmuyordu, bu tartışmaya girmek istemiyorlardı.

Azelya pişman gözlerle etrafa bakındı. Haklıydı, ne diyebilirdi ki? Hakan'ın gururunu biliyordu. Bunu bile bile o zarfı alması büyük hataydı.

"Canan abla yemin ederim orada düşünemedim. Hakan sizin düğün işi için çabalayacak, bir yerlerden para kazanmaya çalışacak. Bunları düşününce aldım ben de." diyerek masum yüzüyle savunmaya geçti. Aslında doğru söylüyordu. Bunları düşünüpte almıştı o parayı. Zor durumda kalacaklardı.

Sobanın içindeki odunların çatırdamasından başka ses gelmedi. Canan susma hakkını kullandı. Sonuç ne olacak çok iyi biliyordu. Azelya, uzun taba rengindeki hırkasına sarıldığında ayaklarının üşüdüğünü hissetti. Bileklerine inen kalın tüylü çorapları dizlerine kadar çekti.

"Tamam parayı geri teslim edeceğim. Yeter ki surat asmayın." elindeki zarfı koltuğun arkasına sakladıktan sonra tekrar yerine oturdu. Bu durum çok sıkıcı bir hal almaya başlamıştı. O zarfı geri verip kurtulacaktı.

Salonun kapısının açılmasıyla bütün kafalar o tarafa odaklandı. Gelen Hakan'ın annesi Nur idi. Güzel bir gülümseme ile kızlarına baktı. Oto yıkamayı az da olsa unutmuştu.

"Sofrayı kurun, Hakan'lar birazdan gelir." dedi elini önlüğüyle silerken. "Çok acıkmışlar, bugün Hasan ustanın yanında çalışmışlar. Eski ustaları varya hani, arka sokakta yapılan inşaattalarmış. Gündelik maaş almışlar, çocuklar kızlar dışarıdan bir şey istiyor mu diye sordu. İstiyor musunuz?" diye nefessiz sorarken, Hera ayağa kalkıp heyecanla, "tatlı, tatlı alsın abim." deyince Canan koltuktan uzattığı eliyle Hera'nın bacağına vurdu.

"Heh! Abin ilk kazandığı parayla tatlı alsın. Aferin senin o kafana." dedi kısık bir sesle. Hera sıkıntıyla oturup, derin bir nefes aldı. "Yada almasın, kendileri gelsin yeter anne." Hayal kırıklığı içinde kalmıştı.

Annesi usulca başını sallarken, kızlar peşinden mutfağa doğru ilerledi. Azelya eline pilav tabağını alarak masayı kurmaya gitti. Canan salatayı aldı, Asiye ise su sürahisini. Hera boş kalmıştı. Annesi bunu görmüş ve eksik olan bir erzak aklına gelmişti.

Mahallenin Ağır Abisi (DELİKANLI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin