Ben geldim bebeklerimmm! Sizi hiç bekletmek istemiyorum yazarınıza motive olsun diye küçük yıldızımızı ve yorumlarınızı benden eksik etmeyin... En azından bunu hak ediyorum. Çoğunuz oy vermekten çekiniyorsunuz ama böyle yaparsanız ben ve kitabım hiç bir yere varamayız. Hepinize kocaman kucak dolusu sevgiler❤️
Bambaşka bir dünyadaymış gibi hissettiğiniz oldu mu? Benim ilk defa oluyor ve bu o kadar huzurlu ki... İnsan yerinde duramıyor, içindekileri kontrol altında tutamıyordu. Hakan'ı sevmek o kadar kolay değildi, kolay gözükse de bu hiç kolay olmadı.
Onun inadına karşı onu sevmek, onun aksiliğine, öfkesine karşı onu hiç pes etmeden sevmek nedir, asla bilemeyeceksiniz. Sadece ve sadece ömrümün sonuna kadar, bunu yalnız ben bilecektim. Onu sevmenin çocuksu yanını, sevgisinin eşsizliğini maalesef siz bilmeyecektiniz. Ne büyük kayıp...
Elini tuttuğum adam, göz ucuyla topladığı valiziyle, beni bilmediğim bir yere götürüyordu ve bundan asla şikayetçi değildim. Çocukça heyecanına katılıp onunla birlikte kıkırdayarak koşmaya devam ettim.
İşlek bir caddeye çıktığımızda, Hakan gözlerini etrafta gezdirdi. Daha önce hiç görmediğim siyah bir araba, selektör yapınca Hakan o tarafa doğru koşturdu ve peşinden ben de sürüklendim.
Arka kapıyı açıp binmemi istedi, hiç bekletmeden oturdum. Şoför koltuğunda oturan kişi arkasını döndüğünde, şaşkınlıktan ağzım aralandı.
"Ablam." dedi içtenlikle uzun zamandır yüzünü görmediğim Aslan. Onun burada ne işi vardı? Ne dolaplar dönüyordu artık merak ediyordum? Yanındaki koltuktan kafasını çıkaran Yiğit gülümsedi. "Ben de buradayım."
İyice şaşırdım. "Hayırdır çocuklar?" Beni duymamazlıktan gelip suskunlaştılar. Hakan yanımda bittiğinde kapıyı kapattı.
Yalnız demiştim... Hakan'ın yalnızlıktan anladığı şey umarım bu değildir. Kolunu hafiften çimdikledim. Kolunu ovalayıp acınır gözle baktı bana.
Sessizce fısıldadım. "Çocuklar neden burada?"
Hakan dişleriyle dudaklarını ısırdığında bir haltlar döndüğünü anladım. "Şahitlerimiz..."
"Nee?"
Ağzımdan çıkan bütün kulakları sağır etmişti.
"Evleniyoruz..." ellerimi sımsıkı tuttu.
Yüreğim ağzımda atıyor, ne söyleyeceğimi, ne yapacağımı bilemiyordum. Bu beni epey heyecanlandırmış, bir süreliğine sersemleştirmişti. Uzun yıllardır hep bunun hayalini kurmuş, şimdi haberim olmadan gerçekleşiyordu.
Evleniyorduk ve bir acayiptir başımıza bir iş gelmiyordu. Sesim soluğum kesilmiş, başım ateşler içinde yanıyordu, hemencecik Hakan'ın göğsüne sığındım. "Çok mutluyum Hakan."
Yüzümü avuçlayarak gözlerimin içine baktı. "Öleceksek beraber, yaşayacaksak da beraber demiştik." gülümseyip alnıma bir öpücük kondurdu.
Bunun nasıl bir his olduğunu anlatamamak o kadar kötü bir duyguydu ki... Bir yandan sessizce ağlarken, bir yandan Hakan başımı göğsüne yaslamış alnımı okşuyordu.
Sanki şu an ben değil de, o eski küçük kız çocuğu Hakan'ın kucağına sığınmış, mutluluktan ağlıyordu. Bazı duygular beni alıp başka yerlere götürürken, gözlerimin uykuya hasret kaldığını ancak kapanınca anladım.
****
Mahalle ertesi gün sessiz ve sakinliğini korurken kaçak ikiliden herkes habersizdi. Güneşin arkasına saklanan bulutlar, yağmurun habercisiydi. Hava epey serin, soğuk, teni titretecek kıvamdaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahallenin Ağır Abisi (DELİKANLI)
Ficción GeneralBizim hikayemiz içimizden biri öldüğünde başlayacak. Ben Hakan Yılmaz. Öyle soyadıma bakmayın; çokta güzel yıkılışlarım olmuştur bu dünyada. Sağlam darbeler yedim çocuk yaşımda. Kanımın, yaralarımın arasında büyüdüm ben. Bir mahalle var içinde bir ç...