"Gel buraya Gelincik, hemen dellenme, şaka yaptım ya, neden bu kadar kızıyorsun ki.
Senden sevgili olur mu.. baksana daha küçüksün, büyüyeceksin, serpilip genç kız olacaksın, ondan sonra.
Tabi ben o zamana kadar hala bekarsam. Eh seni de beğenirsem belki o zaman sevgilim olursun."
Salağa bak, bende seni beklerdim sanki. Ukala, megalo.
Adam hem gelincik deyip duruyor, sonra da sevgilisi olamazmışım.
Ben, bu sırıktan birazcık, minnacık hoşlanıyorum galiba. Yoksa neden kafama takayım ki, söylediklerini. Yok be, bu ara çok sık gördüm de ondandır.
"Hey, kızıl kafa, düşünmeyi bırak da arabaya gel. Hani birini arayacaktın. Her şeyi böyle analiz mi edersin sen, analitik kafa.
Bazen işleri oluruna bırak, koy ver gitsin."
Ya, ben, sesli mi düşünüyorum bu sırığın yanında. Yoksa, yüzümde benim göremediğim HD yayın yapan ekran mı var?
Arabaya binip, hemen Rengin ablanın numarasını aradım ilk çalışta açtı. "Canım iyi misin sen, gelmeyince babanı aradım, bir şeyler söyledi ama! Nasılsın yarın için sana bir randevu ayarlayayım?"
"Tamam, iyi sayılırım, bir nefes al ablacığım. Endişelerini anlıyorum şimdi daha iyiyim."
Keşke demez olaydım. Rengin ablanın o inanılmaz yumuşak ve huzur veren sesini duyunca, içindeki tüm birikmişler dışarı çıktı ve hıçkırarak ağlamaya başladım.
Öyle ki kendimi durdurup konuşamıyordum. Rıza elimden telefonu alıp bir şeyler söyledi sadece, *tamam* dediğini anladım.
Sonra tekrar bir arama yaptı birisiyle veya birileriyle konuştu yine *Tamam *dedi. Bu adam ne çok tamam diyor böyle.
Sinirlerim iyice bozuldu, bu defa kahkahalarla gülmeye başladım, yine kendimi durduramıyorum. Karnım, kasıklarım ağrımaya başladı.
Araba acı bir frenle durduğunda, bu bana daha komik geldi, daha çok gülmeye başladım .
Öyle ki, artık hönküre ,hönküre gülüyordum. Çıkardığım acayip seslere de gülüyordum.
Rızanın, kucağındaydım. Bir yere yatırınca, Rengin ablayı gördüm. Gülmekten* selam*yerine ağzımdan garip sesler çıktı.
Ufacık bir şey battı, o da komikti. Sonra sessizlik ve gerisi yok.
Uyandığımda yatağımdaydım. Babam her zaman ki gibi saçlarımı okşayarak bizim şarkımızı mırıldanıyordu.
Tekrar uyudum, daha uykuya dalmadan,
*ya da ben öyle sanıyorum* yatağın içinde doğruldum, "Babam işe geç kaldım neden uyandırmadın. Şimdi Giray abiye hesap ver."
*Adam, bize hiç kızıp bağırmadığı halde, hepimiz ondan oldukça çekinip hatta korkarız.*
Karşımda dikilen Rızayı gördüğümde, gözlerim boyoz gibi açıldı. Bir babama, bir Rızaya baktım.
"Tamam kınalı kuzum, Rıza bey halletti iş yerini, sağ olsun, seni de eve o getirdi. Hadi dinlen biraz zor bir gün geçirdin .
Yarın her şey daha iyi olacak. Kınalı Mercanım, yavrum benim."
"Babam ne oldu ki.. bana, kaza falan mı geçirdim! Ben bu gün Ren g i .."
Şalter yeniden atıyor gibiydi, babam beni, kollarına alıp daha yüksek sesle şarkımızı söylemeye başladığında derin ve huzur dolu bir uykuya kendimi teslim ettim.
KİRPİKLERİNİN GÖLGESİ GÜLLERLE BEZENMİŞ
RABBİM YARATIRKEN ONU BİR HAYLİ ÖZENMİŞ
AH BİR NOKTASI VAR GAMZELERİNDE O DA BENMİŞ
RABBİM YARATIRKEN ONU BİR HAYLİ ÖZENMİŞ
Beste:Saadettin Kaynak - Güfte:N.Rüştü Bingöl -Makam Nihavent
RIZA DİNLİYOR:
"Gel oğlum, sana bir çay demleyeyim. Bu gece, benim için biraz uzun olacak. İstersen çayını içtikten sonra fazla oyalanma, evine git istirahat et.
Bu gün bizim için fazlasıyla yoruldun."
"Olur mu öyle şey ,Salih usta. Sadece, olanları anlamlandıramıyorum.
Böyle genç bir insan, ne kadar kötü şeyler yaşamış olabilir ki!"
"Ah ,Rıza bey oğlum, sana başından beri olanları anlatayım. Bu kadarını bilmeye hakkın var.
İşin içine girdin bir kere. Ama, bunu bildiğini, Mercanım bilmesin lütfen. O gerekirse size anlatır.
Zaten her şeyi bende tam olarak bilmiyorum ve kuzum üzülmesin diye soramıyorum. Ne zaman konuyu açsam, ya dalıp gidiyor, yada konuyu değiştiriyor."
Çayları doldururken yukarıdan gelen çığlıkla ikisi de bir an dondu. Kendisini ilk toparlayan Rıza oldu.
Koşarak yukarı çıktığında, Mercanı yerde cenin pozisyonunda yatarken ve *yapmayın yalvarırım yapmayın, dokunmayın almayın onu benden. Baba babacığım yardım et, imdat.. kurtar beni.* derken buldu.
Hemen incitmeden yerden kaldırıp kucağına aldığında,
"şii ,sakin ol, tamam, bak güvendesin. Hadi şimdi uyu geçti, hepsi geçti."
Salih usta, gördüğü manzara karşısında önce telaşlandı, sonra sevindi ve hüzünlendi. Çünkü, kınalı kuzusu ilk defa, yabancı bir kucakta sakinleşmişti.
Rızanın yüzüne baktığında, onun bile farkında olmadığına emin olduğu, göz yaşlarını gördü. Öyle ki ,sicim gibi iniyordu.
Ve bir karar verdi." Evet, kızımın ilacı bu genç adam. Ona, isterse bu konuda sonuna kadar destek vereceğim."
Omuzuna dokunduğunda, hafifçe sıçrayan Rızaya,
" Hadi, yatırda gel, çaylarımız oldu. Artık uyanmaz," dedi.
Aşağıya indiklerinde, "Biliyor musun, kızım ilk defa kendisine dokunan bir yabancının kucağında huzur buldu. Sağ ol evlat. Her ne yapıyorsan sağ ol. Kızımı incitmeyeceğine eminim."
SALİH USTA ANLATIYOR:
"Ben, İnşaat fakültesini bitirip, mühendis olduktan sonra,-babamın zoruyla o bölüme girdim-mesleğimi hiç yapmadım.
Ha ,bu arada, bana Usta denmesi ustalığım dan değil. Bizim soyadımız Usta ondan. Babamın bir Nalburiye dükkanı vardı, bilirsin işte, bunun yanı sıra boya badana işlerini de yaptırdığı bir ekibi vardı.
Varlık bir aileydik. Yedek subaylığımı, okuldan arkadaşım dostum-siz ne diyorsunuz şimdi ha kankim-Gürol'la birlikte Eğirdir komando okulunda yaptık.
Ne hayaller kurardık bir bilsen. Gerçi, çoğunu da, hayata geçirdik. Askerden gelince babamın işini devir aldım.
Gürol'la beraber bir yapı market açtık. Market dediysem harbiden market, bir kaç sene içinde de şubeler açmayı planlamıştık.
Turgut beyle de o zaman tanıştık. Onların ürettiği boyalara, bayilik yapmaya başladık. Babam durumdan fazlasıyla memnundu. Eeee ,biricik varisi şirket sahibi olmuştu ya, ona göre çok önemliydi.
Neyse, çok çalışıyorduk, ama mutluyduk. Tabi, her ananın rüyası torun büyütmek ya, anam bana kız arayışlarına başlamıştı.
Komşumuzun kızı, Nurhayatı beğenmiş. Bana gösterdiğinde şimdi, Allah var, endamlı, kara kaş karagöz, beyaz tenli, oldukça güzel bir kızdı.
Beğendiğimi söyleyince hemen isteme, söz, nişan falan derken evlendik.