Yaz başı, hava harika, tebrikler Giray abi, harika bir yer seçmiş. Taksiye parasını verdim, baktım el sallıyor.
Koşup, tokalaştım. Hani, çekinmesem, boynuna atlayacağım.
"Siparişler hazırlanıyor. Yedikten sonra konuşuruz. Malum, karnı guruldayan konuşamaz."
"Bende, babamın siparişini vereyim, giderken hazır olsun."
"O da tamam ufaklık. Salih ustayla, konuştuk, sen heyecanda unutursun diye beni aradı."
Uzatmadım,*seni ,onun için aramamıştır. Sorguya çekmiştir * demedim. Sağdan soldan konuşarak yemeğimizi yedik.
Asıl konuya girsin diye bekliyorum, ama konu bir türlü açılmıyor.
*Her halde sabrımı sınıyor,* diye düşünürken, "Sana iyi haberlerim var."
"Hadi abiii, çatlayacağım meraktan!"
"Biliyorum, onun için uzatıyorum. Seni kıvranırken görmek hoşuma gidiyor. Yüzün, renkten renge giriyor.
Alt dudağını dişliyorsun, saçlarının uçlarını çekiştiriyorsun. Ha ,birde gözlerini sanki, biraz daha büyümesi mümkünmüş gibi, daha da kocaman açıyorsun.
Aynı kız kardeşim gibi. O da, çok sabırsızdır, meraklanınca ve heyecanlanınca senin gibi davranır."
"Abi lütfen acı bana."
"Tamam İtalya'ya gitmek ister misin?."
"Neee, şakamı bu..! "
"Hani, geçen gece, seninle konuşurken, *neden canın sıkkın ,demiştin ya. Anlatayım, benim kız kardeşim, bir İtalyanla evli, çokta mutlu.
Ama bir sorunları var. Ela'nın dört yaşında bir kızı var. Buse( Anita), eşi Gabriele bir çocuk daha istiyor, -gerçi Ela da sıcak bakıyordu-, ama işleri çok yoğun, vakitleri kısıtlı.
Buseyi zor büyütüyorlar. Neyse uzatmayayım Elacığım hamile, doğuma üç ay kaldı , fakat işlerini emanet edecekleri güvenilir birini bulamadılar.
Sende, gitmek istiyorum deyince, önce onlarla konuştum. Kardeşim de eşi de, en kısa zamanda gidersen çok sevineceklerini söylediler."
"Abi ,bu harika bir haber de! Babam, ne der, o kadar uzağa bilemedim.
Hem öyle kolay mı ,oraya gidip, çalışma ve oturma izni almak."
"Sen onları dert etme Gabriele'nin, ailesinin çevresi çok geniş. Sen he de iki, bilemedin üç ay içinde her şey hazır olur."
"Ben zaten he dedim. Babamla hemen konuşacağım. Bir ricam olacak, eğer olur da gidersem, Lütfen aramızda kalsın Mert'e dahi, nerede olduğumu söyleme bu benim için çok önemli."
"Sen istemediğin sürece kimse bilmez meraklanma. Ya, sen işi bile sormadın?"
"Bu ülkeden, buradaki sevmediğim insanlardan uzakta olayım da, iş önemli değil. Ne iş olsa yaparım."
"Torino da üç katlı bir mekanları var. Giriş katı cafe, orta kat Po nehrine bakan, nefis manzarasıyla otantik tarzda döşenmiş, son derece şık bir restoran, üst kat, gece kulübü, bar.
Yani bizim mekan gibi. Orası da ,son derece elit ve şık bir yer. Otuza yakın -yanılıyor olabilirim biraz az, ya da çok olabilir- elemanları var.
Sen hem çalışan, hem denetleyen olacaksın. Elanın, işini devir alacaksın ki.. o da, çocuğunu gönül rahatlığı ile büyüte bilsin."
"Nerede kalacağım peki."
"O işler sonra. Önce, seni misafir etmekten çok memnun olacaklar, kardeşim insan aşığı biridir.
İnan seni kardeşi gibi sevecek. Sonra, şehre, işe ve oradaki yaşama alışacaksın. Ev işi hallolur.
Eğer, yok ben yapamadım, buraları sevmedim, falan dersen hiç sıkıntı yok. Hemen dönersin. İzmir, de de tanıdıklarım var sana yardım ederler."
"Abi, sen hangi gökten düştün!?"
"O ne demek öyle..."
"Hani, benim tepemdeki gökten yalnızca taş düşüyor da ondan. Bu kadar, iyi bir insanla daha önce hiç karşılaşmadım.
Masal gibisin. Nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum. Akşam babamla konuşup gece gelince bildiririm."
"Hadi bakalım, bırak bunları da, balık soğumadan eve götür."
Eve adeta uçarak döndüğümde daha babam gelmemişti.
Hemen odama çıkıp giysilerime baktım. *Bunlar gidecek bunlar kalacak*, diye ayırmaya başladığımda o kadar heyecanlanmıştım ki.. sanki yarın yola çıkacağım.
*Sakin ol Mercan daha üç ayın var.*
Tamam, sakin ol da, olamıyorum. Bir an önce babam gelse de, konuşsam.
"Olmaz gidemezsin," derse ne yapalım, bende, biraz göz süzer, dudak titretirim, o da olmazsa İzmir'e giderim.
Oh be, bu insanlardan kurtuluyorum ya daha ne isteyeyim.
İyi dayandım iki yıl. Babamı bıraka bilseydim! Neyse.
Telefonum titriyor ,aaaaa , sessizi almıştım konuşmamız bölünmesin diye. Telefonu açınca üç arama ,ikisi babamdan biri Simin'den , yedi mesaj, kimden?
Mesajlara öncelik verdim hepsi de Rızadan. Hayret neden bana mesaj atsın ki.. bu adam
"Şu anda, Paris deyim." St. 15.03
" Keşke sende burada olsaydın!" St.15.05
" Sana alışmışım gelincik." St.15.30
"Ben şimdi kiminle uğraşacağım." St. 15.32
"İki hafta zor geçecek." St. 16.01
"Sana her zaman telefon edebilir miyim?St.16.04
"Galiba , senden fazlasıyla etkilendim. Gök mavisi, koca gözlü güzel kız. St. 17.00
Sende beni ararsan ne iyi olur, ama inadından aramazsın değil mi?" St. 17.04
Deli mi ne! Sevgilinle oyalan desem, bu sefer cevap yazar işler uzar en iyisi sessiz kalmak.
Ben babamı arayayım önce, sonra da Simini ararım.
"Aloooo babam. Telefonu sessize almıştım kusura bakma evdeyim."
"Kuzum deli mi edeceksin sen beni. Giray beyi aradım en sonunda."