"Sedatifleri ve analjezikleri kestik,mayinin içinde sadece vitamin takviyeleri var.
Artık, zamana ihtiyacı var. Ruhundaki yaralarda, düzelirse hayata tutunur.Daha çok genç."
Bu sesler,öyle sakin öyle dinlendirici geliyordu ki kulağıma, hiç gözümü açmak istemedim.Sanki, fonda da klasik müzik çalıyordu.
"Heyyyy uykucu,artık aç şu koca gözlerini de, biraz konuşalım."
"Off, baba ya, uykum var, çok yorgunum."
"Baban değilim, ama baban olacak yaştayım. Benim de senin yaşında kızım var.
Bir de,bize adını bahşedersen çok seviniriz. Kızıl kafa demekten bıktık."
Babam değil, peki kim!? Gözlerimi kocaman açıp, baktığımda sanki, daha önceden görmüşlüğüm olduğunu düşündüğüm, beyaz gömlekli amca, gülerek bana bakıyordu.
Doğrulmaya çalıştığımda, karnıma giren ağrıyla yüzümü buruşturdum.
"Dur bakalım, güzel gözlü kızıl kafa. Hemen kalkmak yok. Karnın, biraz acıyacak, orada ufak bir kesi var.
Seni ameliyat etmek zorunda kaldık. Geldiğinde çok kanaman vardı ve şoka girmiştin.
Göğsünde biraz acıya bilir, iki kez, seni, hayata döndürmek için elektro şok uyguladık."
"Ben neredeyim ve buraya nasıl geldim!?"
"Tabi ya ,hatırlayamazsın ,haklısın kızım. Neyse, biraz daha toparlan, daha detaylı anlatırım.
Şimdi seni servise çıkaracaklar. Ama, senin doktorun yine ben olacağım. Benden öyle kolay kurtulmak yok.
Ha.. birde şimdiden anlaşalım, ani hareketler, yemek yememek, kalkıp uzun uzadıya dolaşmak yok. Daha yeni toparlanıyorsun."
Odama çıkardıklarında, tekrar uykuya daldım.
"Yemek zamanıııı, hadi bakalım güzel kız, bunlar bitecek.
Tepsiyi almaya geldiğimde, içinde kalan yemek görürsem, seni bir güzel pataklarım. Hasta falan dinlemem. Tamam mı?"
"Şey.. abla sıkıştım, be ,be ,ben tuvalete nasıl gideceğim kolumda bu var."
"Tamam şekerim dert ettiğin şeye bak. Hatice buraya gel kızıl kafanın, çişi gelmiş."
"Abla ya ,bağırma, herkes duydu."
"Amaaan kim duyacak, burası özel kat, herkesin odasının kapısı kapalı."
Hatice ablanın yardımıyla ,işlerimi halledip, yemeğimi yedim. Çok acıkmışım.
"Uykucu , kızım sen ne tembel çıktın ya. Kalk muayene saati."
"Saat kaç oldu ki?"
"Sabah oldu güzellik, kan alınacak, sonuca göre serumunu çıkaracağız. Şimdi söyle bakalım, önce adın varsa soyadın."
"Tabi ki var. Mercan Usta,22 yaşındayım. Bu yııııl, me me mezuuu.."
Her şey bir anda aklıma hücum etti! Çığlıklarım, Fırat ve Büşra'nın konuşmaları ve bebeğiiim. Ağlama ve gülme krizlerime o zaman, sahip oldum.
Süreyi tam hatırlamıyorum, ama hem ağlayıp hem güldüm. Bir süre sonra ,hemşire serumdan bir şeyler verdi sanırım, uykuya teslim oldum.
Uyandığımda hava kararmak üzereydi. Yine yemek geldi, tuvalet ihtiyacı, tekrar uyku.
Yemeğimi bitirmemiştim, ama kimse bir şey demedi.
Uyuşturucu bağımlısı olmadığıma hala şaşıyorum. Durmadan uyuttular bu deli kızı başka türlü zapt edemiyorlar ki.
"Kalk bakalım, bak seni birisiyle tanıştıracağım. Bu bayan, hastanemizin, psikiatri departman şefi Büşra hanım."
Şaka, kesin şaka! Dalga geçiyorlar değil mi! Bir Büşra dan kaçarken, diğer Büşra dan yardım görmek.
"Ben, kaç gündür buradayım?"
"Bu gün tam sekiz oldu. Kimin, kimsen var mı? Haber versek, merak etmişlerdir."
"Bebeğime ne oldu?"
"Bebeğini kaybettin, ama sen yaşıyorsun, bu bizim için daha önemli.
Onun hiç şansı yoktu kızım. Aldığın darbeler bebeğini kaybetmene neden oldu. Rahimin de, de biraz hasar oluşmuş, ama zamanla toparlar genç olman çok işimize yaradı."
"Bir daha, bebeğim olacak mı?"
"Tabi ki, neden olmasın. Biraz zamana ihtiyacın var. Kimi aramamı istersin?
Sen Büşra hanımla konuşurken, ben haber vereyim, ha.. birde polisler ifadeni alacaklar, sen ne zaman istersen.
Oyaladım zaten bu güne kadar. Kendini iyi hissedince söylerim gelirler."
Onlara, Mert'in telefonunu verdim, tek başına gelmesini ve kimseye bir şey söylememesini tembihledim.
Doktor hanımla, yüzeysel bir konuşma yaptıktan sonra, polislerin, ifade için gelebileceklerini belirttim. Sanki ne söyleyeceksem!
"Olay nasıl oldu, yüzlerini hatırlıyor muyum, kaç kişiydiler, bunun gibi bir çok soru ve bir yığın kağıt.
Sonra herkes gitti. Serumu çıkarttıkları için tutuna tutuna odanın içindeki tuvalete gidip elimi yüzümü yıkamak istedim.
Aynaya baktığımda, hasarı daha iyi gördüm. Sekiz gün sonra bile, yüzüm bu haldeyse, geldiğimde kim bilir nasıldım!
"Ay, ben bir kahve daha alacağım. Bebeğim ya, neler yaşamışsın sen, sana bir kez daha hayran oldum, canım kardeşim."
Ela ,kahve almak için gittiğinde, yaşadıklarımı beynimden çıkardığım için, daha rahat, daha dingindim.
İyi ki, Ela ısrar etmiş, bende anlatmıştım. Artık hiç bir şeyin, eskisi gibi olmayacağına, anıların, beni fazla rahatsız etmeyeceğine inanıyordum.
Bu arada buraya geldikten sonra bir kaç kez daha Rengin ablayla görüştüm.
Onu buraya davet ettim ama kibarca geri çevirdi. Şu anda onu ne kadar özlediğimi anladım. Aslında geride bıraktığım sevdiklerimin hepsini özlemiştim.
Fakat artık dönülmez yoldaydım ve hayatım buradaydı.