Gözlerimi açtığımda yanımda Lorenzo ve Matteo vardı.
"Ne oldu, neden buradayım."?
"Sokağın başında bayılmışsın, seni bu iki hanım görmüş, hemen ambulansı aramışlar. Seninle buraya onlar da gelmiş.
O sırada, telefonun çalmış, arayan Gabiele, hanımlar durumu anlatınca o da beni aradı. Birazdan gelecek. Bizi çok korkuttun shortie .(-ufaklık-)"
"Peki neyim varmış?"
"Tahlil sonuçların çıkınca anlayacağız. Ben hanımları göndereyim."
Doktor, elinde dosyayla içeri girdiğinde, Matteo, İtalyanlara özgü telaşlı müzikal sesiyle adamı sorguya çekmeye başladığında doktor,
"Bayanın kocası siz misiniz," diye sordu? Evli olduğumu nasıl bildi diye soran gözlerle Matteo'ya baktığımda elimi işaret etti.
Sol elimin yüzük parmağındaki geniş Cartier alyansı görünce sustum.
"Kocası şimdi gelir ben abisiyim," dedi.
O sırada Lorenzo ve Gabriele birlikte içeri girdiler. "Kocam," diyerek Lorenzo'nun elini tuttum.
"Sevinçli bir haber, bebeğiniz olacak. Karınız on haftalık hamile."
Ben dahil herkes bir anda bir birimize baktık. Kendini ilk toparlayan Matteo, gülerek, bana sarılıp " Ufaklık, yaşasın, yeni bir hayat geliyor, "diyerek sarıldı.
Ardından kendini toparlayan Lorenzo ve Gabriele de, sarılınca ,içimden bir ağlamak geldi ki..
Ellerimi, yüzüme kapatıp hıçkırarak ağlamaya başladım. O sırada, doktor Lorenzo'yu yanına çekip, hararetli hararetli bir şeyler anlatıyordu.
Biraz yatışınca, "Hadi evimize gidelim, böyle hassas zamanların daha çok olacakmış. Kendini yormak yok ve çok iyi besleneceksin."
Benim iyi dostlarım. Aslında, her şeyi Giray abiye borçluyum. Ona, ne kadar teşekkür etsem azdır.
"Bu günden sonra ve bebeğimiz büyüyene kadar, buraya taşınıyoruz. Hep birlikte, mutlu bir bebek büyütüp, ona babasının eksikliğini yaşatmayacağız."
Matteo 'dan bunları duymak, duygu katsayımı iyice yükseltmiş, tam yine ağlamaya başlayacakken, Lorenzo beni kollarına alıp,
"Bak ufaklık ağlarsan çok sinirlenirim. Ne yani mutsuz ve huzursuz bir bebek mi doğurmak istiyorsun."
"Babasına söyleyecek misin," diye araya giren Gabriele bakıp, kafamı olumsuz anlamda, sağ sola salladığım da, hiç bir şey söylemedi.
Bu habere, en çok yeni anne Ela sevinmiş, "Abimi arayıp haberi vereyim," demişti. Onu zor ikna ettim.
Önce benim, bu durumu sindirmem ve aileme haber vermem gerekli. Bir bebeğim olacak bu mucize gibi, yaşadığım onca kötü olaydan sonra, gerçekten mucize.
Hem de, Rızamın bebeği. Tabi ki ona hiç bir şey söylemeyeceğim.
Zaten ne evlilik, ne de bebek istemediğini yeterince açık bir dille söylemişti.
İstemsizce, karnımı okşamaya başladığımı fark ettiğimde, yüzüme mutlu bir gülümseme yayıldı.
"Tanrım bana bir bebek bağışladığın için sana sonsuz teşekkürler. Bundan sora Rızamın sayesinde ruhumu askıdan indire bilir.
Gerçekten çok mutlu olabilirim. Rızasız, bir yanım hep eksik olsa da, bebeğim ondan bana armağan. Sen bizi koru."
Aslında ruhumu askıdan kim alacak diye hiç düşünmemiştim. Bu gerçekten mucize! Bunca yıl askıda rüzgarın estiği yöne doğru savrulmuştum. Sonunda Rızaya savruldum bu bir mucize, mucize!
Dedikleri gibi, ertesi gün eve taşınmış ve tüm ev işlerine el atmışlardı.
Tabi bu arada bana iş yaptırtmamak içinde her gün düzenli gelen bir yardımcı ayarlamışlardı.
İşime, her zamanki gibi düzenli gidip çalışıyor, hatta daha disiplinli ve dikkatli çalışıyorum. Çalışmak bana her zaman iyi gelmiştir.
Bu arada babamı arayıp, haberi verdiğimde çok şaşırdı önce, ne diyeceğini bilemedi telefonun öbür ucunda sessizce bekledi sonra,
" Nasıl oldu, hani sen gerçekten evli değildin?" dedi.
"Babam, size bir hafta sonraya uçak için bilet ayırttım. Lütfen, itiraz etme sizi çok özledim, buraya gelince sana anlatmak istediğim bazı önemli şeyler var.
Telefonda anlatılacak şeyler değil. Gelirken Siminde bir dosyam var, onu da getirirseniz sevinirim."
Neyse ki babam, fazla üstelemedi, bunda ,Rezzoşun da büyük payı olduğuna inanıyorum.
Şu anda benden mutlu insan yok. Ama hep dediğim gibi ,bir yanım biraz kırık. Bu kadar bile mutlu olabileceğimi düşünmemiştim.
Babamları hava alanından alma işi Matteoya düşmüştü. Akşam Elalar ve biz hep bir arada olacaktık, bu gün pazartesi.
Aslında insanların hiç sevmediği bir gün, ama ben çok seviyorum.
Eve geldiklerinde Matteo bana, babamın ona çok kızgın baktığını söyledi.
"Alışırsın aldırma," dedim. Ne kadar özlemişim, babamın boynuna soktuğum burnumu orada ne kadar tuttuğumu bilemiyorum.
Kokusuna doyamıyorum. "ö höö.. biz de varız her halde, kocamı rahat bırak küçük hanım."
Rezzan anneye bakıp, dilimizi bilmediklerinden ne olduğunu anlamayan, bizimkiler. Ters ters bakmaya başlayınca, katılarak gülmeye başladık.
Akşam Ela ve eşiyle tabi, çocuklarla tanıştılar. Yemek, neşe içinde geçti, ama, ben biraz yoruldum.
Devamlı konuşmaları çevirmek zorunda olmam, çeneme kramp girmesine yaradı.
Bunu babama söylediğimde, "Tanrım, bu günleri de mi görecektim sana şükürler olsun. Çocukken susturamıyordum.
*Başım şişti senin çenene kramp girmedi*dediğimde,
* koca başlı baba* diye dalga geçiyordun ya, bak, gör bakalım, çeneye nasıl kramp girermiş,"
diyerek Ela ve bizi güldürdü. Yine ötekiler anlamadan baktılar ama es geçtim.
Babam evi görünce hayretle bana bakıp, "Kızım bu evde nasıl kaybolmuyorsunuz?" dedi.
Babam da Rezzoşta benim böyle güzel bir yerde güzel insanlarla yaşadığımı gördüklerinde sanırım daha da huzurlu olmuşlardı.