ROMA
Lorenzo, bizim için bir süit oda ayırttırmış .Her şey mükemmel, otel gerçekten çok güzel buraya bayıldım.
Bence, her yıl gelmeliyiz. Bir saat dinlendikten sonra karnımızı doyurup, kendimizi sokağa attık.
İlk önce Piazza Navona meydanına gitmemizi öneren Matteo'ya uyup meydana gittik.
Burada, sokak ressamları, çalgıcılar, kafeler oh, Tanrım, burası gerçekten görülmeye değer.
Azir en çok, havuzu ve fıskiyelerdeki figürleri beğendi. Lorenzo, buradaki tarzın barok olduğunu, bu yapıların yüz yıllardır aynı şekilde korunduğunu ve daha burayla ilgili o kadar çok şey anlattı ki hayranlıkla etrafı izlemekten, çok azı aklımda kaldı.
Bir yandan da gözüm, Matteo ve havuzun kenarında arabasıyla oynayan Azirdeydi.
Bir ara oğlumu gözden kaybettim panikle, Azir, diye seslenince, bir yabancının kucağında ağlıyordu.
Matteo'ya bakındım sokak ressamlarından biriyle konuşuyordu. Oğlumu almak için uzandığımda..
"Gelincik" dedi adam, o anda, her yana kiraz çiçekleri yağmaya başladı. Dünya, bir anda pespembe bir renge büründü.
Oğlumu kucaklayınca, kaçmak istedim, Azir, bana hiç aldırmadan, "Anne bak baba, anne yesim baba bak," demez mi , ne yapacağımı şaşırdım!
Lorenzo ve Matteo , hemen yanıma gelip, durumdan duydukları şaşkınlığı, gizleme gereği duymadan, bana bakıyorlar, tepkilerimi ölçmeye çalışıyorlardı.
Onlarda, resimdeki adamı tanımış, benim tepkimin ne olacağını merakla bekliyorlardı!
Cırtlak bir ses, beni geri döndürdü,
"Hadi ama Rı zaaa...ben acıktım, yoruldum, otele döneli, sevgilim."
Kız ,gerçekten çok güzel, ama konuşmasa daha iyiydi. Bu güzelliğe bu ses. Durum, aslında bana komik gelmeye başladı kıkırdadım.
Duruma bak, benim düşündüğüm şeye bak! Gülmeye başladığımda kimse ne olduğunu anlamadı, Rızadan başka!
Azir'i kucağımdan alıp yere indirdi. Oğlum, ağlamaya başladı.
Sesler yeniden kayboldu, her yere buzlar düşmeye başladı, üşüdüm, çok üşüdüm titremeye başladığımda, İtalyanca bazı sözler duydum gibi, hala gülüyor muydum bilmiyorum!
Tanıdık, o , güven veren güzel koku, beni sıcaklığı ile sarmaladı, bir el saçlarımı okşayıp, "sevgilim benim, güvendesin," dedi sanki ,birden her yer karardı.
"Çocuğuma dokunmayın bırakın oğlumu AZİİİİİR", kendi sesimle uyandım, nerede olduğumun ayırdına varmaya çalışırken ,o koku "Sevgilim," dediğimi sandım.
"Efendim," sesini bile özledim. Sesli söylediğimi anlayınca, yataktan fırlayıp, oğlumu aramaya başladım.
Herkes şaşkın bana bakıyordu, kuzum yerde sakin sakin arabasıyla oynuyordu.
Beni görünce, "Annem, ağlama, annem uf oldu öpimmm," boynuma sarılınca, cennetteyim dedim.
Kapıya dayanmış bana bakan üç çift gözü gördüğümde, neler olduğunu daha iyi anladım.
Rıza'ya dönüp, "Rıza bey, bu kocam Lorenzo, bu, canım abim Matteo, tanıştırayım, "dedim.
Rıza dişleri sıkılı bir halde," Memnun oldum," dedi.
"Bu da ,bizim küçük pandamız Azir, ama, siz zaten tanıştınız!"
Azir, kucağımdan fırlayıp, Rızanın bacaklarına sarılınca, yere çömelip, yanına oturdu.
"Gel bakalım küçük adam. Sen, ne kadar akıllısın. Annenin, ufunu öpünce hemen geçeceğini nasıl biliyorsun? O, arabayı çok mu seviyorsun?"
İçimden, ne olur konuşma oğlum, diyorum, ama çenesi açıldı bir kere, susturamayız artık. Anansına çekmiş.
"Gel, bir tanem baban seni gezmeye götürecek. Hem, amcayı bekleyen var, fazla meşgul etmeyelim.
Teşekkür ederiz Rıza bey. Gününüzü berbat ettik, kusura bakmayın."
"Anne, bak resim baba, ben oturucam, gitmiycem."
"Eeee.. anlat bakalım küçük adam, çocuktan al haberi başlasın. Annen, beni hemen sepetlemeye kalkıyor.
Bilmemi istemediği ne var, sen söyle bakalım. Resim baba kim?"
"Senn, senin resim benim odamda, annem, yatarken anlattı bana, sen çok yaşlaşıklı, çok iyi dedi."
"Sen Türkçeyi mi, iyi anlıyorsun İtalyancayı mı?"
Olan biteni sessizce seyreden, benim ikili, bir birlerine bakıp ,İtalyanca konuşan Azirin her iki dili de çok iyi konuştuğunu söylediler.
Azir, Bir anda Lorenzoyu görünce dikkati dağıldı ve bu sefer, Matteo ya dönüp, "Babaaa "diye bağırarak kucağına alması için bacaklarına sarıldı.
Bu durumun şaşkınlığı Rızanın yüzüne öyle komik bir ifade oturdu ki! Gülmemek için kendimi zor tuttum.
"Bu çocuğum, kaç babası var yaa. Her önüne gelene baba diye sarılıyor.
Biraz, konuşalım Mercan lütfen. Hatırım için, üç yıl seni aradım, sanırım bu kadarına hakkım var."
Bizimkilere bakınca, bir şey anlamadıkları öyle belliydi ki! Canlarım benim, şu üç yıldır hep sevdiler kolladılar. Karşılığında, sadece sevgi ve huzur istediler.
"Otelinize dönün. Sonra nişanlınızla gelip bize katılın, hem henüz tanışmadık!"
Rıza kızı aradı, sessizce ona bir şeyler söyledi.
"Rıza bey nişanlınızı bekletmeyin lütfen."
Bana bir bakışı vardı ki, içim acıdı. Aziri gidip kucağına aldı.
"Aynı annen gibi kokuyorsun."
"Anne miş miş koku."
Lorenzo ya yaklaşıp içeri dedim. Yatak odasına gidince ona,
"Bu, o."
"O kadarını anladık. Zaten, Azir her şeyi söyledi de.. senden ne istiyor?
Dahası sen ne istiyorsun? Seni, hiç bir şeye zorlayamaz biliyorsun değil mi? Yasal olarak hala karımsın ve Azir'in babası benim."
"Sadece, anlamaya çalışıyor ve konuşmak istiyor."