Azir'i alıp restorana inmeleri biraz olaylı oldu. Oğlum, " Resim, baba" diye tutturunca, ikna etmek yine Rıza'ya kaldı.
Aslında, son derece uyumlu ve sakin olan Azir'e, bu gün yaşadıkları fazla geldi.
Hepsi benim suçum. Oğlumu hiç düşünmeden, bencillik ettim.
Rıza, kızı arayıp bizim otelin restoranına gelip onu beklemesini söyledi ve onun ne dediğini dinlemeden telefonu kapattı.
*Evlenince Rızaya çektirecekti anladığım kadarıyla. Köprüyü geçene kadar meselesi!*
"Heyy, gelincik, yine düşüncelere daldın. Bırak, düşünmeyi de ,bana bir açıklama borçlu olduğunu unutma."
"Be, be, ben, gerçekten özür dilerim. Olayların böyle gelişeceğini düşünmemişti. Burada evleneceğimi, oğlumu, hiç planlamamıştım."
"Neden Mercan ,neden beni aniden terk ettin, ben onu duymak istiyorum.Sana karşı hissettiklerimin hiç mi değeri yoktu."
"Sen ,bana karşı ne hissettiğini hiç söylemedin ki!? " Sadece, "takılıyoruz," dedin.
Ben nereden bileyim ne hissettiğini!"
"Sana, birlikte oturalım, benimle yaşa dedim. Bu benim hayatımda bir ilkti."
"Ama, ben bunu da bilmiyordum ve senin metresin olmayı, kabul edemezdim.
Asla, babamı böyle bir şey için üzemezdim. Senin ünün, hiçte bazı şeyleri ilk yaşıyormuş gibi değildi."
"Bekle dedim, seyahatten gelince, tüm bunları konuşurduk. Sen ne yaptın, kaçtın, Mercan, benden kaçtın .N E D E N?"
"Bana bağırma, çünkü ,BEN SANA AŞIK OLUYORDUM BE ADAM."
"Benim de ,seni seveceğim hiç aklına gelmedi mi?"
"Hayır ,sen sadece takılırsın, ne demiştin, *Sadece takılalım nereye kadar giderse,* ben, o gittiği yerden, dönülemeyecek yere gelirdim.
İkinci, Fırat vakasını kaldıramazdım. Kaldı kiii, sana hissettiklerim, o zaman hissettiklerimle kıyaslanamaz bile.
Benim, o zaman aşk zannettiğim şey bu kadar derin değildi."
"Hamile kaldığını ne zaman öğrendin? Onun için mi, o İtalyan la evlendin? Sana dokunmasına nasıl izin verdin?
Hani bana aşıktın? İçin nasıl aldı. Benim gibi mi öptü seni, benim gibi mi sahip oldu sana, yüzüme bak , Mercan cevap ver?"
"Benim evliliğimden sana ne. Hem Azir, Lorenzo'nun oğlu. Sen kendine bak. Nişanlına da bana sarıldığın gibi sarıldın mı? Sana doyamıyorum dedin mi?
Ön balayı nasıl gidiyor? Araba kullanırken onunda bacaklarını okşayıp haydi otele dönelim diyor musun. Sen de cevap ver Rıza.
Üç koca yıl geçti ve sen bana hesap mı soruyorsun! Beni sevdiğini bilseydim sana dönerdim."
"Evet, tabi, onun için ,çocuk her önüne gelene," baba" diyor. Resim baba ne demek!? açıklar mısın."
"Bunların hiç biri seni ilgilendirmez, konuşma bitmiştir güle güle Rıza bey.
Bu gün yaptıklarınız için, çoook teşekkürler. Hayatımı alt üst etmeyi iyi biliyorsunuz."
"Şuna bak ya, ben mi senin hayatını alt üst ettim, sen benim, üç yılımı çaldın bee.
Seni aramadığım gün, seni çağırmadığım gece kalmadı. Babanın evinin önünde, köpek oldum. Belki çıkar gelirsin diye."
O sırada telefonu çalınca bakmak zorunda kaldı.
"Patlama ya, kendin ye yemeğini, ben mi istedim bu seyahati, sen istedin, şimdide kendin gez, işim var benim...seni ilgilendirmez."
"İşte, bir süre sonra, benden sıkılınca bana da böyle davranacaktın ve ben buna katlanacak kadar onursuz değilim.
Sen, sıkılınca kadınlarını aşağılıyorsun. Daha önceki sevgilinde de gördüm aynısını."
"Kendini, onlarla nasıl aynı kefeye koyarsın sen, inanamıyorum!
Onların hiç birinde, senin masumluğun, içtenliğin ve doğallığın yok. Onların aldıkları nefes bile hesaplı."
"O kadarını bilemem, şimdi, güle güle sana evliliğinde mutluluklar."
"Bunca yıldan sonra, seni bırakacağıma ve gerçekleri öğrenmeyeceğime inanmazsın değil mi?"
"Lütfen ,beni birazcık sevdiysen, rahat bırak, bunca zaman sonra, askıda kalan ruhumu, önce sen indirdin, sen gidince oğlum indirdi. Şimdi daha huzurluyum."
"Oğlumuz ve biz ,daha mutlu olacağız ,sana söz veriyorum gelincik, beni bir kere daha yalnızlığa bırakma."
"O benim oğlum bizim değil."
"Onun için mi adını Azir koydun. Terste oku Riza.
Azir'in anlamını biliyorum Gelincik ,senin yaranın izi olmak istemiyorum seni, tamamen iyileştirmek istiyorum.
Aynı zamanda özür dileyen olduğunu da biliyorsun değil mi? Kimden özür diliyorsun, oğlunun gerçek babasından mı?"
"Hayır, yok öyle bir şey, hadi şimdi git. Birazdan gelirler, oğlumun uyku saati."
"Bak, sana bir şey anlatayım. Ben küçükken, yazların çoğunu babaannemin o beğendiğin evinde geçirirdim.
Onu, çok kızdırırdım, yaramaz bir çocuktum. Abim, nispeten daha usluydu. Bana çok kızınca "Sana, Azir ismini koysalardı, belki anlamını bilir ona göre davranırdın," diye bağırırdı.
O zamanlar anlamazdım ve bana Azir, diye seslendiğinde çok kızardım. Sence de bu anlamlı değil mi?"
Sonra gözlerime bakıp, gitti.
(Başıma gelecekleri bilmeden) Gittiği için sevinmiştim. Bir yanım ağlıyor, bir yanım gülüyor. Şaka gibiyim şu anda. Hem gitsin, hem kalsın olur mu ?
Oğluma sarılıp güzel bir uyku çektim, mi? Rüyamda, Rızanın dediği gibi, hep beraber parkta gülüp oynuyorduk, birden Fırat ve Büşra çocuğumu kaçırıyorlar.
Rızanın eski sevgilisi de kollarımdan tutuyor gitmemi engelliyordu. Bağırarak uyandığımda, oğlum minnacık elleriyle yanağımı okşuyordu.
Üç yıl başara bilmiştim Rızasız olmayı. Şimdi onu gördüm, kokusunu, sıcaklığını hiç kaybetmemiş gibi her zaman benimleymiş gibi yaşadım bana sarılınca.