22

76 5 0
                                    


*Bütün gün, üzgün gönlüm kaygılardan azade*,  beni ilk götürdüğü tepeye gittik. Yine omuzuna yaslandım beni sevdi, kokladı.

Bende onun kokusunu doyasıya içime çektim.

"Akşam, seni güzel bir yere götüreceğim, daha önce ailemle birlikte gittiğimiz, çok özel bir yer. Şimdi eve gidelim, üzerini değiştir."

Neden itiraz edeyim ki, şunun şurasında sayılı gün, bu adamı doyasıya yaşamam gerek. Acaba gideceğimi söylesem mi. Aman boş ver, gidince bakarım.

Hasretine dayanamazsam çağırırım gelir. Aaa, ama ben orada evleneceğin. 

Söylersem hayatta göndermez. Dargın ayrılmayalım.*Bu günü yaşa Mercan, çok düşünüyorsun.*

"Ne düşünüyorsun yine. Senin sorunun, bence, fazla düşünmen. Anı yaşa. Bir öpücük, işte böyle."

Eve geldiğimde, duşa girmek için yukarı çıkarken, aniden kucağına aldığında, çığlıklarım ve ne olduğunu anladığımda, attığım kahkahalar yüzünden karnıma ağrılar girdi.

Nasıl razı olduğumu anlamadan duşta beni yıkamaya başladı. Aynı nadide bir çiçekmişim gibi yavaşça sabunlayıp, saçlarımdan şampuanı okşayarak akıtırken, daha fazla dayanamadım.

Dudaklarına arsızca uzandığımda hiç duraksamadan, askıdan aldığı havluya vücudumu sarıp odaya taşıdı.

Böyle sevilmeyi unutmuşum. O kadar içten, o kadar, sevgi dolu ki. Ben bu adamı bırakıp nasıl gideceğim.

*Bunca zaman sonra, neden şimdi çıktın karşıma .Daha önceleri nerelerdeydin sevgilim.*

*Heyy ,sen, ne arsız kız oldun öyle, sözlerine dikkat et Mercan, sevgilim mi?*

"Gelinciğim, yine nerelere daldın. Hani fazla düşünmeyecektin."

"Şey... çok mutluyum, onu düşünüyordum. Bana, yeniden mutlu olmayı öğrettiğin için teşekkürler."

"Tek isteğim, o güzel gözlerinin şimdi olduğu gibi parlaması ve gülmesi. İnan Mercanım gözlerinde kayboluyorum.

Gözlerindeki, o, mutluluğun yok olmaması için her şeyi yaparım. Lütfen bu sözlerime inan. Ben öyle romantik bir adam değilim, içimden nasıl geliyorsa öyle davranırım.

Bazen seni istemeden, farkında olmadan, üzersem veya kırarsam lütfen bana söyle."

"Tamam, ben acıktım ,hadi gidelim. Biraz, daha oyalanırsak, evden çıkamayacağız.

Senden ayrılmak istemiyorum. Bir öpücük daha. Çok, arsızım değil mi? "

"Senin için sevgi dolu, buna arsızlık demezler, gel buraya, sarıl bana ,ne dendiğini tatbiki olarak göstereyim."

"Of Rıza gerçekten acıktım. Ne giymem gerekir. Tulum olur mu?"

"İstersen böyle gel. Masaya yatırıp, seni yerim."

Evden çıkmakta biraz zorlansak ta, açlık ağır basınca, üzerime dün aldığım, kalem etek ve derin dekolteli ipek bluzumu giydiğimde. Rızanın gözleri, fincan gibi açıldı.

" Nasıl yani! Bu bluzla mı gideceksin? Kızım, benim olan her şey ortada, millet tatlı niyetine seni yer valla. Başıma iş açmadan daha düzgün bir şeyler giysen."

"Saçmalama ya, hani bir birimize karışmayacaktık. Hem o kadar açık değil. Hadi çıkalım. Bak seni yerim haaa."

Gidene kadar bir eli direksiyonda bir eli bacaklarımı okşuyordu. Eline vurdum.

"Sapık mısın sen acaba? Az önce ellenmedik yerim kalmadı zaten!"

"Ne o gelincik, memnun kalmadıysanız hemen eve dönüp memnun edene kadar içinizden çıkmam. Şu sapaktan dönüyorum."

" Karnım aç olmasa eve kadar bile beklemem ama neylersin ki, aç ayı oynamazmış."

"Burada ayı ben mi oluyorum!?"

"Saçmalama, teşbihte hata olmaz derdi edebiyat hocamız."

Bir daha bu kadar mutlu ve huzurlu bir günü ne zaman yakalaya bilirim acaba! Veya yakalama şansım olur mu? Gidince bu adamı özleyeceğim kesin.

Gittiğimiz yer, şehrin biraz dışında, gerçekten özel bir yerdi. Herkes, çok şıktı. Bizim için ayrılan masaya oturduktan sonra, elime aldığım menü beni çok şaşırttı.

Rıza, bana bakıp şaşkınlığıma gülerek," Böyle bir menü beklemiyordun değil mi?"

"Gerçekten, böyle şık bir yerde, pastırmalı kuru fasulye, kuru domatesli nohut, çok şaşırdım. Belli ki, çok lezzetli yemekler var. Yoksa neden bu kadar dolu olsun. Ne kadar çok çeşit var."

"Ev yapımı şarabı tadar mısın? Çok leziz."

"Beni ,sarhoş etmek ve kötü emellerinize alet etmek istiyorsanız, tamam içelim."

Harika bir akşam geçirdik, beni eve bıraktığında saat dokuz olmuştu. Teşekkür edip eve girdiğimde, içimde bir pişmanlık oluştu.

Keşke, çalışmadığımı söyleseydim, gece, ona sarılarak yatmak ne güzel olurdu. Bu sefer de neden işe gitmediğimi sorgular. Uzun iş, neyse hadi yatağa.

Sabah, babamın telefonuyla uyandım. "Babacığım, beni unuttunuz sandım. Bende rahatsız etmemek için aramadım."

"Kınalı kuzum, seni nasıl unuturuz. Burada her yerden telefon çekmiyor. Arayalım dediğimizde de senin iş saatin, uyku saatin, eh birazda savsaklıyoruz.

Canım kızım seni çok özledim, iyi misin? Mertleri görüyor musun?"

"Babam daha gideli üç gün oldu. Mert'in sınavları, Siminin işleri, daha görüşemedik, ama telefonlaşıyoruz. Babam, Rezzoş nasıl? Hayatından memnun mu? "

"Dur telefonun mikrofonunu açayım da öyle konuşalım."

"Mercanım, beni duyuyor musun güzel kızım. Biz çok iyiyiz. Otelimiz çok güzel, hayatımda ilk defa böyle güzel bir tatil yapıyorum, hem de yanımda kocamla. Benden mutlusu yok."

"Kıkırtılardan da ,anlaşıldı, her şey yolunda. Allah, mutluluğunuzun bozulmasına izin vermesin. Canlarım benim.

 Babam sana söylemen gereken bir şey var. Aslında gelince söyleyecektim ama, şimdi bil daha iyi."

"Ay ,dur mikrofonu kapatın da siz, baba kız konuşun."

"Şimdi çok kırıldım Rezzoş. Artık, bizim ayrımız gayrımız mı var. Biz bir aileyiz. Sen bizi tamamladın."

"Beni ağlatma. Çok duygulandım. Teşekkürler kızım. Artık gönül rahatlığı ile kızım diye bilirim."

"Tamam Rezzan hatun, duygusallık yok. Söyle kınalı kuzum."

Babama olan biteni anlattım. Evlilik mevzusu ve Rıza hariç sadece dinledi.

Aradan biraz zaman geçti ben heyecandan öleceğim tam, "istersen gitmem "diyecekken..

"Sen nerede mutlu olacaksan kabulüm. Sadece seni çok özleyeceğim. Gelince daha detaylı konuşuruz. Seni seviyoruz kuzum. Hoşça kal, Allaha emanet ol kızım."


ASKIDA KALAN RUHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin