"Babam , ben bir koşu Aynur ablaya gidip saçlarımı toplatacağım.
Makyajımı da, ona yaptırırım. Balonun, en güzel kızı, ben olmak istiyorum!"
"Kınalı kuzum, sen zaten bu dünyadaki en güzel kızsın. Ama kendini daha iyi hissedeceksen, tabi ki istediğini yaptır. Ha! bu arada elbiseni göremedim daha."
" Eve gidip, onu alacağım, sonra Aynur ablaya gidip, güzelleşeceğim, hazır vaziyette sana kendimi göstereceğim."
Babama, sıkıca sarılıp sulu sulu öptükten sonra, ayağımda şıpıdık terliklerim altımda kot ve sarı gömleğimle evden fırladım. Hava ,daha tam kararmamış olduğu için, salına salına gidiyorum."
"Yeni eviniz yakın mı?"
"A! tabi ya ,söylemedim, Fırat, hem annesine hem de, babama yakın olsun diye iki sokak aşağıda yeni bir binanın üçüncü katındaki daireyi tutmamızı söylediğinde, gidip baktık.
Hepimiz evi beğendik. Sonuçta yeni bina, ilk biz oturacağız. Kirası da uygun.
Tek dezavantajı, başka bitmemiş inşaatların olması. Sokak tam inşaat sahası.
Onun için, benim Hafizeyi almadım. Yanımda, evin anahtarları ve elli lira para var. Eve girip kapıyı açtığımda içeriden gelen sesler beni korkuttu,
*Eyvah daha oturmadan hırsızlar mekan tutmuş? diye düşünerek sessizce içeri yöneldim."
"Sendeki de ne cesaret ama! Mercancığım. Ben olsam, korkudan çığlık çığlığa kaçardım."
"Eh, Elacığım cahil cesur olur derler ya, başıma gelecekleri bilmediğim için, gençlik deliliği ile yavaşça içeri süzüldüm.
Sesler, yatak odasından geliyordu, kapı aralık olduğundan yaklaşınca daha net duydum."
"Fırat, sevgilim ne zaman söyleyeceksin ya, kız, düğün falan, iyice kendini kaptırdı. Aptal kız ,hala anlamadı da.
Neredeyse bir yıldır birlikteyiz , salak aşk sarhoşu. Bak Fırat, yakında karnım iyice belli olur, o zaman, ben ne diyeceğim evdekilere valla abimler, seni de, beni de yaşatmazlar."
"Off, amma sık boğaz ediyorsun Büşra, tamam dedik, bir hal çaresi bulacağım. Zaten sende farkındaysan son dört beş aydır oyalıyorum. Yavaştan alıyorum, hani sorar da söylerim diye.
Ama hala anlamıyor bir de bölüm birincisi, zekası kıt. Sadece, iyi inek ondan birinci oldu. Seni ne kadar çok sevdiğimi biliyorsun değil mi? Gel bakalım yavru kuşum."
"Iğğğ bu iğrençliğe daha fazla dayanamayıp ŞEREFSİZLER....diyerek sokağa fırladım. Göz yaşlarımdan ve yaşadığım şoktan nereye gittiğime bakmadan koşarken birden bir şeye çarptım.
"Bakın burada kimler varmış, ooo, piliç ,tamda ,ağzımıza layıksın. Heyyy.. çocuklar bakın ne buldum. İlk önce bulan yer."
"Üç kişiydiler, yaşları sanırım on altı, on sekiz arasıydı ve leş gibi tiner kokuyorlardı.
Deli gibi bağırıp kaçmaya çalıştım. Ben hangi yöne gidersem önümü biri kesiyor bana kaçış bırakmıyorlardı.
Bu arada birisi sinirlendi, "Bizi beğenmedin mi yavru kuş." demez mi.
"Panik dalgası, her yerimi sardığında kaçışımın olmadığını anlayıp yalvarmaya başladım."
"Hamileyim, lütfen bırakın gideyim."
"Benim bu sözlerim üzerine, ilk beni yakalayan, kolumdan tutup beni savurdu. "
"Biz onun çaresine bakarız güzelim," diyerek, üzerime yürüdü ve beni yere itti.
İşte, ondan sonrasını ,hayal meyal hatırlıyorum. İlk darbe karnıma geldi ellerimle karnımı tutup cenin pozisyonuna geldim, ama nafile, karnım, kafam, belim, artık nereye denk gelirse ,tekmeler peş peşe geliyordu.
Bir ara birisi pantolonumu çıkarmaya çalışırken öbürü gömleğimi yırtmış üst kısmımı mıncıklamaya çalışıyordu.
Sanırım bir yandan da beni, inşaatın içine çekiyorlardı. Son avazım la, "Babam yardım et" dediğimi hatırlıyorum."
Gözlerimi açtığımda duyduğum ilk şey,
"Oh be, nihayet, doktor bey kendine geliyor yaşasın," ve alkışlar. Tabi ki ne olduğunu anlamadım, nerede olduğumu da!
"Ah be çocuk, bizi çok üzdün. Eğer, sana bir şey olsaydı, seni kurtaramasaydık, bu gördüğün ekip uzun süre kendine gelemezdi."
Karşımda, babam yaşlarında, hafif göbekli , sevecen bakışlı, bir beyaz gömlekli ve etrafında onun gibi, dört tane daha beyaz gömlekli ile iki hemşire vardı. Sadece baktım sonra tekrar uykuya teslim oldum.
Hiç bir şey hissetmiyordum. Ne bir acı, ne üzüntü nede korku. Sanırım şuur yitirilmesi buna deniyor. O anda bir bitki kadar umarsızdım.