Ekip gidince, eve girip, buyur ettim mecburen. İkiletmedi bile, tabi adam, sabahtan beri beklemiş mükafatını alacak.
"Benim, mesajlarıma ve aramalarıma, cevap vermemenin özel bir nedeni var mı ufaklık?"
"Şimdi ufaklık mı olduk! Dün gece öyle demiyordun ama.
Telefonumu, çalışırken sessize alıyorum, kural bu, sonrada açmayı unutmuşum.
Hesap vereceğim kimse olmadığından, sahilde ve AVM de oyalandım biraz. Babam yokken, evde olmaktan pek hoşlanmam. Aldıklarım Hafize de kaldı. Gidip alayım."
Paketleri taşırken gözleri açıldı. "Hepsi senin mi?"
"O dediğin şarkı, ama merak ediyorsan söyleyeyim babamın ve Rezzoşun da var. Yine de çoğu benim."
" Senin, tulum ve şapkadan başka giysi kullandığını bilmiyordum."
" Hakkımda, bilmediğin daha çok şey var bay sırık. Ama, benim, sana öğretmeye ne gücüm, ne de vaktim var.
Şimdi izninle, duş alıp, işe gitmem gerek.*Külliyen yalan artık iş yok ,senin bunu bilmene de gerek yok.*"
"Yani kovuldum mu?"
"Hayır, hayır, olur mu öyle şey, sadece kapıyı gösteriyorum. Ha, sabahta dışarıda işlerim olduğundan, eve ne zaman geleceğim belli olmaz.
Hani, yine buralarda bekleme diye söylüyorum. Müsait olduğumda seni ararım. Sen de istersen bu arada sevgilini ihmal etme.
Bu devirde sevgili edinmek öyle kolay mı? Ah pardon ya , o, sıradan insanlar için geçerli, sizin için değil. Siz istediğiniz kadar, kızı, birlikte idare edebilirsiniz."
"İki şey soracağım, bana dürüst cevap vereceğine inanıyorum. Sonra gideceğim ve seni bir daha rahatsız etmeyeceğim.
Bir de, şunu bilmeni isterim ki, seni gerçekten istiyorum. Seni görmeden veya sesini duymadan geçen her saat, seni özlüyorum.
Bana inanman ve güvenmen için her şeyi yaparım."
"Bana biraz zaman ver, kötü şeyler yaşadım, atlatmam zor oldu. Bildiğin üzere daha da, tam atlatmış gibi durmuyorum. Şimdi, sana tüm samimiyetimle cevap vereceğim."
"Peki benden hoşlanıyor musun.?"
"Evet" *aptal adam hem de fazlasıyla*
"O zaman bana niçin kötü davranıyorsun?"
"Haaayır ,sana kasten kötü davranmıyorum. Daha doğrusu kötü davranmıyorum. Seni üzmek veya peşimden koşturmak , gibi bir niyetim yok.
Sadece benim çekincelerim var. Biliyorsun işte."
"Neden yaşayıp ne olacağını görmüyoruz. Sadece takılıyoruz. Bir birimizden hoşlandığımıza göre, sorun ne ?
Vaatler yok, kandırmaca yok, giderse devam ederiz , gitmezse arkadaşça ayrılırız."
"Sevgilin ne olacak? Bilmem gerek."
"Ah gelincik , seninle çok uğraşmam gerekecek. Tabi ki, senin gibi, bende tek eşten yanayım. Sen benimleysen, başkasına neden ihtiyacım olsun."
"Madem her şeyi konuşuyoruz. Öyle hesap sorma, karışmak yok, güven en önemlisi. Birimiz çekip giderse sorgulamak yok. Bitmişse bitmiştir. Neden ,niçin yok."
"Tamam tüm şartlarını kabul ediyorum beni istediğin sürece yanındayım. Şunu da bil isterim, sen istemediğin sürece, seni bırakmam."
"Bir şey daha, biliyor musun , biz seviştik ve korunmadık. Aman Allahım, ne olacak şimdi!"
"Ben, sen korunuyorsun zannettim. Olaylar, öyle birden oldu ki, benimde sormak aklıma gelmedi.
Ertesi gün hapları için geç kaldık. Hamile kalma aralığında mısın? Of ne can sıkıcı bir şey."
"Sen beni ne zannettin ya, her önüme gelenle yatmıyorum beyefendi. Kusura bakmayın. Onun içinde, korunmuyorum .
Ayrıca , bu konularda, sizin kadar tecrübeli değilim. Canınızı sıktığım için üzgünüm ama, ben bu işi tek başıma yapmadım.
Benim adetlerim düzenli olmadığı için de hangi aralıkta olduğumu bilemiyorum."
"Tamam, kusura bakma birden panik oldum. Aslında bu konuda çok dikkatliyimdir. Dediğim gibi her şey, birden oldu, ikimizde bir birimize öyle hasretmişiz ki , onun için düşünemedim.
Neyse zamanı geldiğinde bir hal çaresi buluruz."
"İyi ,şimdi git. İyi geceler. Yarın ararım."
Rızayı gönderdikten sonra, kapının dibine çöküp ağlamaya başladım. Bu benim, kaderim her halde, hiç anne olamayacağım. Tanrım, ya hamile kalırsam, bunu babama nasıl anlatırım.
Onun biricik kuzusu, babasız bir çocuk dünyaya getirirse kahrından, utancından ölür.
Ya Rızaya ne demeli, daha olmamış çocuğu aldırmaya çalışıyor, gerçekten hamile kalırsam, göz yaşıma bakmadan beni masaya yatırır.
Adam, çocuk evlilik, çiçek böcek yok diye baştan söyledi. Haklı, daha çok sevgilisi olacak hayat ona güzel , neden tek kadına bağlanıp çocuk ağlaması çeksin.
Geceyi, yarı uyur, yarı uyanık kabuslar içinde tamamlayıp , sabahın beş buçuğunda uyandım.
Duşta, baya oyalandım. Karnımı sevdim, olmayan bebeğimle konuştum, üç kez sabunlandım, çıktığımda, bana uzun gelen zaman on beş dakikaydı.
Çay suyunu koyup, telefonumu arka cebime yerleştirdim, kulaklığımı taktıktan sonra kendimi müziğin akışına bıraktım.
Hava çok güzel olduğu için, keyif çayımı bahçede içmeye karar verdim. İyi, saat sekiz yavaşta olsa zaman geçiyor.
Daha iki gün oldu, ama babamı çok özledim. Gidince ne yapacağımı bilmiyorum.
Acaba Elayı arasam mı, belki de geç kalkıyordur. Neyse, on olsun, öyle ararım.
Babamı arasam, ayıp ama ,balayındalar, öyle zırt pırt aranmaz. Off, Rızayı aramak, içimden gelmiyor.*Kimi kandırıyorsun deli gibi aramak istiyorum özledim sırığı.*
Düşünme Mercan, yap sayılı günün kaldı, iyi değerlendir. On gün sonra kim öle kim kala.
"Alo, günaydın, uyandırmadım inşallah. Şu ,sizin evin taş duvarını diyorum, mor değil de, kaka sarısına boyasak size de uyar mı Rıza sırık bey."
"Her sabah, bu sesle uyanacaksam uyar, ufaklık, kızıl kafa, gelincik hanım."
Kıkırdamaya başladığımda, içimdeki tüm endişeler uçup gitmişti. Kahvaltı yaptığımı söylediğimde, sesinden bozulduğunu anladım, ama çaktırmadı çakal.
"İki saat ver, sonra tüm günüm sizin gelinciğim, bu gün ne istersen onu yapalım. Şimdi ,şirkette bir görüşmem var. Biter bitemez yanındayım, çıkınca seni ararım.
Adam yabancı, olmasa ertelerdim ama İtalya dan geliyor, görüşmeyi iptal edemem. Akşama dönecek."
"Taaamaaam anlaşıldı, sorun yok patron hoşça kal."