"Ay ,ben,şey. Biz ,bunu daha dün Mertle konuştuk.
Şimdi sende söyleyince birden, sözleşmiş gibi, ne diyeceğimi bilemedim.
Bu konuyu, bu gün sana açmayı düşünüyorduk. Sen şimdi damdan düşer gibi, söyleyince şaşırdım!"
"Neye şaşırmış benim, simlim. Kız cadı, şaşırtma simlimi."
"Aman aman, simlisiymiş, bir kere o, senden önce benim arkadaşımdı."
"Mert, hani dün annenle, Salih amcayı konuşmuştuk ya, az önce Mercan pat diye konuya girince ona şaşırdım bir tanem."
"Kızım, biz senin tepkinden korkuyorduk aslında. Şu işe bak ya!"
"Mertciğim, aklın yolu birdir derler ya. Bilmiyor musun! Babamın, nasıl kaçamak sevgi dolu bakışlarını yakalıyorsam, Rezzan teyzenin de, boş olmadığını anlıyorum yaniii!"
"Hadi, hadi kapatalım şu mantıları, çeneden iş yapamıyorum. Ne çok konuşuyorsunuz."
Simin, gamzelerini göstererek kıkırdarken, Mert, arkadan sevgilisine sarılıp boynuna öpücükler bırakıyordu.
İşte mutluluk. Arkadaşlarımı böyle mutlu görmek, gerçekten çok güzel. Bu dünyada aşk denen şey, her kese nasip olmuyor, olanlarda kıymet bilmiyor!
Ama, bu iki iyi insan, sonuna kadar aşkı, mutluluğu hak ediyor.
Kapı yeniden çaldığında, mantılarda yemeye hazır duruma gelmişti. Ağzıma attığım mantıyı çığlıklarla yutmaya çalışırken, arkadaşlarımda bana sarılmış ağzımı açmamam için çenemi tutuyorlardı.
"Pis sapıklar, dilim yandı, baba, imdat kızını yakıyorlar."
Şimdi, ikisi de daha sıkı sarılmış beni döndürüyorlardı, kahkahadan nefes almaz duruma gelmiştim. Rıza, bu manzarayı gülümseyerek seyrediyordu.
"Misafir," diye bildi Simin, zorlukla, nefes alarak.
"Hoooş gellldiniz. Ay şimdi çatlayacağım ya, bırakın artık."
Babam kafayı sallayarak mutfağa girdiğinde, evdeki herkesin yüzünde mutluluk vardı. Uzun zamandır böyle gülmemiş, bu kadar mutlu olmamıştım.
"Ölüyorum açlıktan. Siz burada kıkırdayın bakalım. Hem, Rıza oğlumun elinden alın bakalım şu kutuyu. Ayakta kaldı konuğumuz."
Kutuyu elinden alıp teşekkür ettikten sonra, sofraya oturup, tencerenin dibinde, kuş için bile kırıntı kalmayana kadar mantıyı bitirdik..
Çayları hazırlamak için yanıma gelen Simin, durur mu hemen,
"Of çok yakışıklı kızım, nereden buldun bu filintayı. Şu pastanın, kutusu bile çok şık, baksana. Eminim pastada çok lezzetlidir."
"Ne bulması kızım, adamın malikanesini boyuyoruz. O, ev diyor, ama inanma.
Hem, neresi yakışıklı ukala sırığın teki. Bu gün kendini zorla davet ettirdi. Halbuki ben, biz bize otururuz diye düşünmüştüm."
Pastanın kenarını, parmaklayarak yaladığımda, Simine hak verdim, gerçekten muhteşemdi.
Acaba benim çikolatalı, krokanlı pasta sevdiğimi biliyor mu! Yoksa tesadüf mü.
Ama sormayacağım. Şimdi ukala, ukala sırıtır tepem atar. Yumul gitsin pasta işte.
"Haddi beh.. her işini yaptığınızı, eve çağırmıyorsunuz değil mi. Yeme beni kızım. Adam gözleriyle götürdü seni."