Sim ile laflarken kapı açıldı, babam girdi. "Sim, babam geldi, kapatıyorum öptüm."
"Babam, çok mu kızdın bana, ama bilerek olmadı ki.. Hem, hem çok güzel bir haber aldım, heyecanlandım."
Evet dudağım titreyince Salih usta dayanamaz.
"Gel bakım, kınalı kuzuma, bir sarılayım, sakinleşirim şimdi."
He yoooo , işe yaradı, yemeğini yesin, hemen konuya gireyim.
"Sen, soğutmadan balığını ye, sonra konuşalım. Bak, kaç kat sardım, soğumasın diye."
Sofraya oturup karnını doyurunca, hemen çayları doldurup, arka bahçeye, daha önce hazırladığım kır masamıza ve sandalyelere kurulduk.
Çayını keyifle içiyor, ama hala sormadı. Çatlayacağım ya.
"Babam anlatayım mı?"
" Dur yahu, daha çayın tadını çıkarmadım. Ellerine sağlık, çok güzel olmuş. Ohhh, yaz gibisi yok havada pek güzel.
Sen bu gece izinlisin değil mi? Ben de bu gün pek yoruldum, erkenden yatayım yarın konuşuruz."
"Babaaaa ,mahsus yapıyorsun değil mi? İntikam, tamam öyle olsun. Aaaa, bende Giray abiye akşam gelince konuşuruz dedim. İzin günüm olduğunu bile unuttum."
"Tamam, hadi anlat bakalım güzel haberini."
"Nasıl söyleyeceğimi bilemedim, birden sen anlat deyince."
Konuşmalarımızı, en ufak detaya kadar anlattım. Sözlerim bittiğinde babamın yüzü o kadar ifadesizdi ki... ne diyeceğimi bilemeden, kekelemeye başladım.
"Ta ta tabi, sen, izin vermezsen gitmem, gitmeyi çok istediğimi de, bil de, yine de sen ne dersen o."
"Hayırlı geceler, kınalı kuzum. Hayırlısı neyse ,o olsun."
Kalktı yatıyor, cevap ? Şimdi fazlada üsteleyemem ki. Ters etki yapar.
En iyisi, sabahı beklemek de, nasıl olacaksa sabahlar.
Bardakları toplayıp, "İyi geceler," dedikten sonra bende, banyoda işlerimi hallettim.
Hava bu gün sıcak mı ne! İnce askılı geceliğimi giyip yatağa uzandığımda, odamın kapısı tıkladı.
"Gele bilirsin babam."
"Uyumadın sanırım. Bu gece uyuyacağını da sanmıyorum. Sakın, bir daha, beni meraklandırma.
Kalp krizi geçirmeme az kalmıştı. Sağ olsun Giray bey sakinleştirdi."
"Gerçekten , çooookkk üzgünüm, babam, özür dilerim, ne desen haklısın."
"Giray bey, bana anlattı ve güvence verdi. O, sağlam bir çocuğa benziyor. Seni, bir yıldır hiç üzmedi, hep arkanı kolladı, kardeşiymişsin gibi davrandı.
Tamam diyorum. Gidebilirsin, amma bu gün ki gibi, beni merakta bırakmak yok. Anlaştık mı?"
"Babam, bir tanem teşekkür ederim. Babam olduğun için, beni sevdiğin için, bana bu güzel hayatı yaşattığın için. Ben Tanrının en sevdiği kuluyum."
Gözlerimden akan yaşları babamın şefkatli elleri silmeseydi, ağladığımın bile farkında değildim.
İnanılmaz mutluydum. İnşallah, her şey yolunda gider, orada da mutlu olurdum.
*** *** ***
"Mercaaan, geliyor musun, kınalı kuzum. Kahvaltı hazır."
En çok da, bu sesi ve bu ,rutini özleyeceğim.
Hafize sanki yolu ezberlemişcesine giderken, "Babam çok sessizsin hayrola!"
"Seninle, konuşmak istediğim bir konu var, ama ne zaman konuşacağımı bilmiyorum."
"Babam bak, Hafize kendi gidiyor, sen anlat ben dinlerim."
"Biz, evlenmeye karar verdik. Sen de gidince ,bende, Rezzan da yalnız kalacağız.
Malum bir kaç ay sonra Mert'in işleri de yoluna giriyor. Sanırım, sonbahara onlarda evlenir.
Bizim evde otururuz, Simin isterse, onlarda Rezzan'ın evinde otururlar. Neyse yani nasıl isterlerse."
"Babam, canını sıkan bu mu yani! Harika bir haber bu, hemen kutlamalıyız bunu, dur, Mert'i arayayım, yarın öğlen, boğazda bir güzel balık yiyelim. Haaa, aşağısı kurtarmaz Salih Usta bunu bilesin."
"Yani itiraz yok mu!"
"Ama, daha pazar gün bunları konuşmadık mı! * gidelim kızı isteyelim *demedim mi? Neyin sıkıntısını yaşıyorsun sen. Mercan Usta dünden razı."
Mert, çok yoğun olduğu için, Simin ve ben bu işe el attık.
Çarşamba geldiğinde, babam evi teslim edip, Rezzan teyzeyle soluğu belediyede aldılar.
On beş gün sonraya, gün almışlar. Bende, bir an önce evlenmelerini istiyorum, belki düşündüğümden daha kısa bir sürede giderim.
Babacığımın mutlu olduğunu görmeden gitmek istemiyorum.
Ricam üzerine babam kimseye gideceğimden bahsetmedi. Ertesi gün, kızlar -Rezzan teyze de kızlardan- alış verişe gidip, bir çok güzel şeyler aldık.
Tabi Rezzan teyzenin, itirazlarına aldırmadan, ona çok güzel bir gecelik takımıyla -biraz seksi- ve iç çamaşırı almayı da unutmadık.
Yemeğimizi dışarıda yediğimiz için, babama, hemen bir şeyler hazırlatıp onu da doyurduktan sonra Sim evine gitti.
Biz üçümüz evin bakımı ve yerleştirilmesi konusunda,
"Bu ev, zaten yerleşik, çokta güzel ,ben, kurulu düzeni bozmam."
Rezzoşun, itirazlarına aldırmadan, bir anlaşmaya vardık.
"Bakın ben artık burada misafirim ev senin tontişim, istediğin gibi, istediğin şeyi yapabilirsin.
Yeter artık Salih Usta ve Rezzan Usta, bu evin her şeyi sizden sorulur o kadar.
Hadi ben biraz uyuyacağım. Babam saat 21'de uyandır. İşe geç kalmayayım."
Bu gece, işe biraz hareketli başladık. Nişan eğlencesi mi, ne varmış,30 kişilik şamatacı bir gurupla ilgilenmek, diğer gelenlerin istek ve kaprislerine katlanmak zorunda kalarak saatin kaç olduğunu anlayamadan, 05 olmuştu.
Mekandan çıkarken, yorgunluktan ağlaya bilirdim. Telefonumun sesini açıp mesajlara baktığımda, Rızadan 14 tane mesaj geldiğini görünce şaşırdım!
Gerçi aramızda fazla bir, saat farkı yoktu, ama bu adamın yarın, işi yok mu!
Bu saate, kadar mesaj atıyor. Neyse, cevap yazmayacağım nasıl olsa, eve gidince ne yazdığına bakarım.
Sabah, fısıltılar ve kıkırtılar arasında uyandım. Hala uykum var, saate baktığında neredeyse öğlen olmuş.
Babam beni neden uyandırmadı ki...Tabi sevgilisi gelince her şeyi unuttu?
"Babaaaaa, kahvaltı hazır mıııı, sırf gıcıklığına bağırdım."
"Ne kahvaltısı kuzum, kalk gel aşağıda sana sürpriz var."
Banyoda işlerimi halledip, aşağıya indiğimde, mutfak masasında, kocaman bir tepsi su böreği duruyordu.-En sevdiğim -
Tabi durur muyum, hemen yumuldum, kapıda durmuş, beni seyreden, babam ve Rezzan teyzeden habersiz.