Hasret gidermek için dört gün yetmemişti, ama babam, gitmeme razı olduğu için, içim çok rahatlamıştı. Daha önce, hiç ayrılık yaşamamıştım, onun için vedalaşmayı hiç sevmedi.
"Babam, lütfen, tekrar söylüyorum, nereye gittiğimi hiç kimselere söylemeyin. Özellikle Rızaya."
"Tamamda kuzum, çok başımızı ağrıtacak. Mert ile Siminin düğününe, gelecek misin?"
"Yok babam, ben onların gönlünü bir şekilde alırım, ama gelemem. Hem gidince, ne ,nasıl olacak hiç bir fikrim yok!
Ela ,"Sen gel ,her şey hallolur." dedi diye, içim biraz rahat, ama yine de bilemiyorum."
"Rezzoşum, gel bir sarılayım, bana yaptığın her şey için sonsuz teşekkürler. İki yıl önce, yaptıklarını asla ödeyemem.
Özellikle, babama hiç bir şey anlatmaman, benim için her şeyden daha değerli. Seni seviyorum anneciğim."
"Gider ayak beni ağlatacaksın, ben sana bir şey yapmış değilim. Seni seviyorum. Bunu bil yeter.
Bizleri sık sık ara. Gidince hemen yeni numaranı bildir. WhatsApp'dan sık sık yazışalım. Sen müsait olduğun da ara konuşalım. Babanı, nasıl teselli edeceğim bakalım."
"Ay, güzel kadın, onu da ben mi söyleyeyim yani."
"Edepsize bak. Hadi, son çağrı git artık."
Ne kadar sarılsam da, ikisine de doyamayacağımı biliyorum. Hızlı adımlarla çıkışa giderken, ağladığımı görmemeleri için arkama bakmadım.
Yarı uyur, yarı uyanık geçen yolculuğun sonunda Torino hava limanına inişe geçtiğimiz, anonsu beni kendime getirdi. Talimatlar doğrultusunda kemerlerimizi bağladık.
Sahte kocamı çok merak ediyorum. İnşallah, moruğun teki değildir. Aman, nasıl olsa ayrı yaşayacağız.
Adama bak, bir yıl sonra boşanmayı şart koşmuş. Sanki, bende sana bayılacağım. Çatlak İtalyan.
Pakizeleri aldıktan sonra -Valizler- çıkışa ilerlerken, bir yandan da, ellerinde kartlarla bekleyen insanlara bakıyordum. *Acaba benimki kim?*
İşte kocaman Mercan yazıyor. *Aman Allahım! bu kartı tutan, benim müstakbel kocam mı?*
Ben, hayatta boşanmam bu adamdan, bana ne, gey falan anlamam, her gün yüzünü seyretsem yeter, içim açılır yahu.
Çok yakışıklı,*ama Rızam kadar değil.* Sanırım boyu 190 cm yakın, saçlar kuzguni siyah, az daha yanına gideyim de kendimi tanıtmadan biraz daha süzeyim.
A ha, gözleri gri mi, mavi mi, neyse sonra anlarım. Of, bu adamı, anlatmaya kalksan roman olur yahu. Tabii ki sevgilisi bırakmak istemez.
Kendimi Rızaya ihanet ediyormuşum gibi hissettim. Ne alaka! Ama öyle, düşüncesi bile ihanet değil mi!? Gizli ihanet!
"Ben Mercan selam,"-Saluto-
"Lorenzo,Saluto,benvenuto ,"( Selam, hoş geldiniz.)
Tokalaşacağımızı sanarak elimi uzattığımda, beni kucaklayıp yanaklarımdan öpünce hem şaşırdım hem tedirgin oldum.
Ne de olsa dokunulmaktan hoşlanmıyorum. Fakat bu kadar sıcak bir karşılamada beklemiyordum.
Bizi bekleyen, siyah spor, Maserati ye doğru yöneldiğimizde, kapısına yaslanmış Lorenzo'dan daha da yakışıklı bir İtalyan, suratını buruşturarak, -zoraki olduğu çok belli-" Matteo,Saluto" dedi.
Hemen arabanın, şoför tarafına geçip oturdu. Kapıyı açıp beni oturtmak ve Pakizeleri bagaja koymak Lorenzoya kaldı.
*Ay bu yakışıklı beni kıskandı. Yerim ben seni, güzellik, merak etme benim sevgilim ondan bin kat daha yakışıklı.*
Sohbete başladığımızda dillerine ne kadar hakim olduğumu görünce, Matteo ,dikiz aynasından bana daha da kızgın bir bakış attı.
*Bu yorgunlukla ,seninle uğraşamam yakışıklı, yarın konuşur, asıl amacımın, sevgilini ayartmak olmadığımı sana kendi dilinde anlatırım.*
Yine de bu iki yakışıklı İtalyan la yaşamak bana iyi gelecek.
Ela, kocaman karnıyla beni bahçe kapısında karşıladı. Kırk yıllık dostuymuşum gibi, sıkıca sarılıp,(göbeğinin izin verdiği kadar) sesli ve sulu öpmeye başladığında küçük çaplı bir panik yaşadım.
"Mercan, ne kadar güzelsin! Abim söylemişti de, abartıyor sanmıştım. Sen, sen anlattığından daha da güzelsin.
Saçların boya değil değil mi? Ay buradaki millet sana bayılacak. Bak, bu kocam, Gabriele, bu kızım Buse-Bacio , bu daaa, gelecek olan oğlumuz, Deniz- Mare," diyerek en son karnını okşadı.
*Çocuklarının isimleri Türkçe ve İtalyanca aynı anlamda ne enteresan*
"Sakin ol bebeğim, bu kadar heyecanlanırsan, erken doğum yapabilirsin. Seni gördüğümüze sevindik, hadi içeri geçelim.
Karım da, bizler gibi, heyecanlı ve hızlı konuşmaya bayılıyor. Zamanla alışırsın."
Memnuniyetimi ve şaşkınlığımı saklayamadım. Böylesine sıcak bir karşılama, hava alanında ve burada, beklemiyordum.
Sadece ,dört yaşındaki Buse biraz çekingen davranıyor. Ha bir de Matteo.
Hala, bakışlarıyla beni dövüyor. Bana, çok rahat ve güzel bir oda hazırlamışlardı.
Odama çıkıp duş aldıktan sonra, bol günlük bir elbise giyip aşağıya indiğimde, enfes kokuları takip ederek mutfağı buldum.
Ela, büyük dikdörtgen, ahşap masaya kurulmuş atıştırırken, bir yandan da, sofraya tabakları, bardakları yerleştiren kızı ve kocasına hayran hayran bakıyordu.
*Ben de böyle mutlu olmak istiyorum*
Lorenzo, Matteo'yu bir kenara çekmiş ,fısır, fısır bir şeyler anlatıyor. Sanırım, benim hakkımda konuşuyorlar ve onu ikna etmeye çalışıyor, şimdilik durumun tadını çıkarmaya karar verdim.
Nasıl olsa, ileride, ikisiyle de sıkı bir dostluğumuz olacak.
Gabriele de çok yakışıklıydı. Bu İtalyan erkekleri de Türk erkekleri gibi yakışıklı yahu. Ne de olsa Akdeniz'in havasını soluyoruz. Ben Rıza mı istiyorum onu şimdiden özledim!
Rıza ile gittikten sonra iki kez telefonda konuşmuş bolca mesajlaşmıştık. Telefonumu açmadığımı hatırladım birden panikledim.
Babam üç kez aramış ve mesaj bırakmıştı. Hemen döndüm tabi biraz sitem etse de, mazeretimi söyleyince fazla kızmadı.