SIRIK
"Şey, tabi bir iki fikrim var. Öncelikle eviniz çok güzel. Ama eşinize de sorsanız, belki o daha farklı şeyler ister."
"Yok istemez, sizin önerilerinizi alayım."
"Eviniz bahçeyle uyumlu döşendiği için, özellikle, girişteki nişin dışına koyu yeşil ince bir bant çekmek istiyorum.
Salonda, zaten sadece tavanı boyuyorum. Başka bir şeye gerek yok. Yukarısı içinde şahane fikirlerim var."
"Mercan, kuzum soluklan biraz!"
"Yok, lütfen devam edin Mercan hanım. İsterseniz yukarı çıkıp gösterin neler yapmak istediğinizi?"
O sırada, çatı için gelen elemanlarla ilgilenmek için babam yanımızdan ayrıldı.
Biraz tedirgin olsam da, belli etmemeye çalışarak, merdivenlere yöneldim.
"Sizi yemeyeceğime emin ola bilirsiniz. Ayrıca dokununca neler olduğunu da biliyorum. Tedirgin olmanıza gerek yok."
Adam resmen içimi okuyor ya! Bu iki etti, acaba sesli mi düşünüyorum! Yok ya.
"Neden, tedirgin olayım. Sonuçta yetişkin insanlarız."
"Evet ben yetişkinim de sizi bilmem. Kaç yaşındayım demiştiniz?"
"Demedim, ama tamı tamına 22 yaşındayım."
"Hımm, peki neden çocuk gibi davranıyorsun o halde."
"Ben çocuk gibi davranmıyorum, ama siz hödük gibi davranıyorsunuz beyefendi.
Şimdi işimin başına dönmeliyim. Bu gün bu tavan bitecek. Sizi iyi günler."
"Dur bakalım ufaklık, ben şu anda senin iş vereninim. Ben söylemeden hiç bir yere gitmiyorsun. Hem, daha yukarısı için fikirlerini söylemedin."
"Siz babamın iş verenisiniz benim değil. Ben sadece babama kıyamadığım için buradayım.
Benim başka işim var. Bu işe bağlı değilim ve işi bırakıyorum."
Bulutu kafama geçirip babamı aramaya çıktım.
"Ben gidiyorum baba, Hafize sende kalsın. Yola çıkıp bir araç bulurum. Akşama görüşürüz."
Öyle hızlı söylemiştim ki, babamın takip edebildiğini sanmıyorum. O bir şeyler söylerken çantamı sırtıma geçirip evden fırladım.
Ukala herifler, paraları var ya, herkes emirlerine amade. Şuna bak ya, benim patronum sanki bu hödük .
Giray abi bile bunun gibi davranmıyor bizlere.
Tam yola çıkıyordum ki, ayağım yavru kediye çarptı hayvanın, cıyaklamasını duymasam o hızla ezebilirdim.
Eğilip kucağıma aldığımda sol patisini incittiğimi anladım. Zaten hırsımdan ağlıyordum, şimdi üzüntü ağlamamı daha da artırdı.
Kedicik kucağımda sakinleşirken onunla dertleştim. "Ben çok ağlağım değil mi kedicik, eskiden değildim biliyor musun.
Bana, gamsız Mercan derlerdi. Hep gülerdim, gerçekten, çok mutluydum, beni çok seven bir babam ve bana tapan bir sevgilim vardı.
Hem biliyor musun, mezun olunca evlenecektik. Evimizi tutup yerleştirdik. Diplomalarımızı aldığımız gün başka bir güzel haber daha almıştım.