-CEM-
Sıkıntıdan patlamak üzere olduğum bi an daha kaçmıştım herkesten.
Seyhan nehrinin karşı tarafına geçip, şehrime uzaktan bakmaya başladım. Burayı seviyordum. Herşeye uzaktan bakmayı, içimde hesaplar yapmayı, kararlar vermeyi...
Sanki buradayken düşününce, kendi hayatıma başkasınınmış gibi yapıp, uzaktan bakabiliyordum. Bazen düzeltiyor, bazense yenilgimi burada kabul ediyordum.
Bu kez ise hissizdim. Nötrdüm herşeye karşı.
Sıkıntıyla nefesimi verip, arabanın içinden, Alp'in ne zaman oraya koyduğunu unuttuğum birayı çıkarıp içmeye başladım.
Neden herkes bu kadar üstüme geliyordu?
Ailem, arkadaşlarım... İnsanlar yalnız yaşayamaz mıydı? İnsaf be, ben daha 24 yaşındayım. Neden evlenmek zorunda olayım ki?
Daha dün çıkarıp attığım dikenin acısını yeni unutmuşken, neden bir yenisini daha ekleyeyim?
'Çivi çiviyi söker' derlerdi. Gerçekten doğru muydu bu durum? Bir yaranın acısına bir başkası nasıl ilaç olabilirdi ki? Onun hislerinin ne suçu vardı? Neden hayatına daha önce yara almış birini almak isterdi ki insan?
Önce iyileşmesi gerekmez miydi? Yarası kabuk bağlayıp, tamamen geçip, izi bile kalmadığında... Daha sağlıklı olmaz mıydı böylesi?
Belki de insan gerçekten sevmeliydi tüm bunların bir anda olabilmesi için. Deli gibi, sırılsıklam aşık olmalıydı... Benim öyle bir şansım olabilir miydi?
Tüm bunları düşününce, kafamın artık güzel olduğuna emindim. Yeniden aabaya atlayıp bizimkilerin mekanına geldim.
Masayı yine donatmışlardı. Acılı adanasından çiğ köftesine ohh mis...Tıka basa yedikten sonra Ahmet omzuma şakayla bi tane çaktı.
"Of yarasın koçuma, ne acıkmışsın lan öyle" derken boş bulunup masaya yığılınca, doğrulmama yardım edip dikkatle baktı.
"Ne demeye tek başına kafa bulmaya gidiyorsun oğlum? Delirdin mi?" diye pazarlamaya başlayınca, çocuk gibi omuz silktim.
"Evet, delirdim abi! Bunlar delirtti beni" diyip Alp ve Erdem'i gösterdim. Alp o an pişkince sırıtıp
"Biz naptık oğlum? Yoksa sen Selin'e aşık mı oldun ilk görüşte?" dediğiyle sinirlenip masadan hışımla kalkıp çıkışa yürüdüm.
Arabanın kapısına geldiğimde, aklıma gelen düşünce ile durdum.
Aslında şu Selin denen kız, beni evlilikten saçmalığından kurtarabilirdi. Onu ailemle kız arkadaşım diye tanıştırırsam, Hande denilen kızı evlen diye bana tanıtmaktan vazgeçerlerdi.
Arkama baktığımda Ahmet, Erdem ve Alp yanıma geliyorlardı. Bir an duraksayıp şaşkınca bana baktılar.
"Neyin var oğlum?" diye tedirginlikle soran Alp'e.
"Şu Selinle tanıştır beni Alp." dediğimde hepsi aynı anda
"Neee!!" derken ben aklımdaki dahiyane planla pis pis gülüyordum.***
Saat gecenin on biri olmuş, biz küçük evlerin bulunduğu bir mahallede, Selin denen kızın evinin önündeydik.
Aslında bu çok da akıllıca bir hareket değildi ama, onunla bu gece konuşmalı, birkaç gün içinde ailemle tanıştırmalıydım.
"Oğlum hadi bu iki deliyi anlıyorum da sen ne halt yemeye bu kızın evinin önünde bekliyorsun?" diye sitemle konuştu Ahmet. Yıllardır bizimle arkadaştı ama hâlâ mantık arıyordu zavallı dostum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖNLÜMÜN SULTANI
RomanceMuhafazakar bir ailede büyüyen Hande... Ve ailenin tek erkek çocuğu olarak sınırsız imkanlarla yaşayan Cem... Hayattan farklı beklentileri olan iki genç... Ve ailelerinin onları bir araya getirmesiyle başlayan, inişli çıkışlı aşkları.. (Hani Arkad...