38.bölüm

6.2K 340 30
                                    

HANDE

Cem kapıyı çekip çıktıktan sonra, stresle koltuğa oturdum. Bir buçuk yıllık evliydik, ve bu hareketi kaçıncı yapışıydı, unutmuştum artık.

Neredeyse akşam olacaktı ama, Cem'den ses çıkmamıştı. Beklentiye de girmiyordum zaten. Onun diğer huyları gibi buna da alışmıştım sanırım.

Yine de suçlu olmadığım bir konu yüzünden bu kadar, üzerime gelmesi sinirlerimi bozmuştu. O yüzden asla ilk adımı ben atmayacaktım.

Dikkatimi kızıma verip, tüm dertleri sıkıntıları unutup, onunla keyifli vakit geçirmenin tadını çıkardım.

Akşam ezanı okunurken, Naz'ın yeniden uykusu gelip, huysuzlanmasıyla, hazırlamaya başladığım yemeği tekrar tencereye koydum.
Önce kızımın karnını doyurdum. Altını değiştikten sonra uyuttum ve odasına yatırdım.

Etraf tamamen kararmıştı. Cem hâlâ ortada yoktu.
Abdestimi alıp akşam namazımı kıldım. Dua edip rahatladım. Seccademi toplarken kapının açılma sesiyle hemen alt kata indim.

Cem elinde beyaz güller ve yüzünde mahçup bir ifadeyle, beklentiyle bana bakıyordu. Yavaş adımlarla yanına ilerledim. Uzattığı gülleri elime alıp kokladım.

"Özür dilerim aşkım, bu suçlu adamı affetme büyüklüğünü yapacak mısın?" diyince başımı kaldırıp yüzüne baktım.

Neden ben bu adama karşı koyamıyordum ki?

"Büyüklük Allah'a yakışır Cem, sen benden özür diledikten sonra, affetmemek gibi bir seçeneğim olur mu hiç?" diyip ayak uçlarımdan yükselip kollarımı boynuma doladım.

Başını boynuma gömüp uzunca soluklandı tenimde.

Cem namazını kılarken, ben de akşam yemeğimizi hazırladım. Yanıma gelip kollarını belime sardı ve kulağıma eğilip konuştu,

"Bugün saçmaladım belki, ama ne bileyim, adamın birinin seninle öyle rahat konuşmasından hoşlanmadım. Üstelik bu adam seni benden önce de tanıyordu, senin lise yıllarında yanındaymış hep. Bu yüzden kıskandım onu. Çocukça davrandım bitanem kusura bakma"

Söyledikleriyle ona döndüm. Ellerini belimden çekip kendi ellerime kenetledim.

"Kimseyi kıskanacağın bir durum yok Cem, evet Semih beni daha önceden tanıyor olabilir ama sen...

Sen içimi, gönlümü açtığım tek adamsın, helalimsin. Yanına başörtümü açtığım adamsın. Sence kim bana daha yakın?" dediğimde gözleri duygusallıktan yoğunlaşmış, bakışları koyulaşmıştı.

"İçimde kaynayıp duran duyguları dile dökmek istiyorum ama, hiçbiri senin kıymetini karşılamıyor. Yine de naçizane iki kelime var hep onu söylüyorum" diyip elimi kalbinin üstüne koydu,

"Şu bir saniye bile durmayan, elinin altındaki şey, yalnızca senin ismini haykırıyor karıcığım: Seni seviyorum"

******************


Günler birbirini kovalıyor ve zaman hızla geçiyordu.
Kızım artık sekiz aylık olmuştu. Büyüdükçe aklı herşeye eriyordu, cümlelerime tepki veriyor, anlamsız kelimeler söylemeye çalışıyor, emeklemeye çalışıyor, her gördüğünü ağzına atıyordu.

Gözüm sürekli ondaydı. Büyüdüğüne şahit olmak kadar güzel bir şey yoktu. Bir bebek büyütmek, bir mucizeye şahit olmaktı...

Cem ise bu aralar yine çok yoğundu ve artık bize çok az vakit ayırıyordu.
Gece geç geliyor, sabah erken çıkıyordu.

GÖNLÜMÜN SULTANIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin