10.bölüm

11.7K 534 33
                                    

-CEM-

'Zaman su gibi akar' cümlesini, şu son bir haftada tam anlamıyla yaşamıştık.

Şu an Hande'yle yüzüklerimiz takılıyordu.
Neden bu kadar heyecanlıydım ki?

Bir an Hande'ye dönüp baktım. O da benim gibi heyecanlıydı, ona baktığım an gülümsedi. İçimde birşeyler kıpraştı gülümseyince. Bir hoş oldum.

Birlikte yaptığımız kahvaltıdan sonra, aramız daha iyi olmuştu.

Çok sık bir araya gelemesek de telefonla görüşmüştük.
Her zaman benden adım beklediğini düşünürken, bazı sabahları arayıp, güzel sesiyle güne başlamamı sağlamıştı.

Kadir amca, yüzüklerimizi bağlayan kurdeleyi kesip
"Hayırlı olsun" dedikten sonra büyüklerimizin elini öptük.

Nişan aileler arasında olmuştu. Annem ne kadar bu duruma karşı olsa da, Hande ve annesinin hatrına sesini çıkaramamıştı.

O müzikli ve şatafatlı bir tören düşünmüştü ama, Hande ve ailesi istemediği için yapmamıştık. Benim için fark etmezdi zaten. Herkesin düşüncesine saygı göstermek gerekirdi.

Bizim için hazırlanan masaya geçince yanyana oturduk. Ara ara dönüp Hande'ye bakıyordum. O kadar güzel olmuştu ki.

Tamam ne giyse yakışıyordu ama, bugün bu zarif, ışıltılı elbisenin içinde, deyim yerindeyse kuğu gibi olmuştu.

Hayran hayran ona baktığımı farkedince utanarak başını öne eğdi.

"Cem! Niye bana öyle bakıyorsun?" diyince kendime engel olamayıp başörtüsünün süslerine dokundum,

"Her zaman güzelsin, ama bugün çok daha güzelsin. O yüzden bakıyorum." dedim.

Söylediklerim beni bile şaşırtırken, Hande başını kaldırıp elimi koyduğum yere baktı. Ani bir refleksle elimi çektim.

"Afedersin. Dokunmak yoktu." dediğimde çok kısık sesli bir kahkaha attı.

"Çabuk öğreniyorsun " dediğinde, onun bu hazır cevaplığını karşılıksız bırakmayacaktım elbette,

"Aslında teknik olarak sana dokunmuyorum ki şuan" diyip tekrar elimi aynı yere koydum.

"Sana değil, şalına dokunuyorum"

Öyle bakıyordu ki şuan, bu bakışın ardından ne gelecek diye bekliyordum. Bi anda sol ayağımda sivri birşey hissettim. Acıyla yüzümü buruşturdum.

"Ne yapıyosun kızım sen?" diye dişlerimin arasından konuştum.

Masum masum bakıp gülümsedi. Ah şu kızın masum bakışları...

"Teknik olarak sana dokunmadım Cem. Ayakkabım dokundu" diyip yüzüğüyle oynamaya başladı.

Az önce ne dedim ben, masum mu? Bu kız beni sulu dereye götürür, susuz getirir.

Gecenin sonuna doğru, akrabalar yavaş yavaş dağılmaya başladı.

Birazdan biz de ayrılacaktık.
Aslında istemiyordum bu gecenin bitmesini. Garip birşeydi ama, dokunamasam da, Hande'nin yanında olmak bile beni huzurlu ediyordu. Hele de kendini bana son zamanlarda biraz da olsa açtığı için, birbirimizle küçük tatlı atışmalarımıza alıştığım için, ondan bir türlü ayrılmak gelmiyordu içimden.

Mekandan ayrılırken annemin ayarlamaları üzerine, Hande'yi eve benim bırakmama karar verildi.

Birkaç akrabası onların arabasına sıkışmak zorunda kalmıştı. İyi ki de kalmışlar diye pis pis gülüyordum içimden.

GÖNLÜMÜN SULTANIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin