-Hande -Sabah ezanı semada yükselirken, gözlerimi açtım. Uykum tamamen açılınca yatakta doğrulup, farklı camilerlerden okunup, birbirine karışan ezan sesini dinleyerek huzur buldum.
Sağıma baktığımda, Cem mışıl mışıl uyuyordu. Aklıma dün gece gelince iç çektim.
Gündüzü yok yere küserek geçirmiştik, ve Cem bişey söylemeden evden çıktığında, kim haklı kim haksız düşünmeyi bırakmıştım.Çünkü eşim huzursuzluktan kaçmıştı ve bunda benim de payım vardı.
Belki de Aylanın söylediklerini uygulamalıyım diyip, Lara'nın aldığı elbiseyi giyerek, saçlarıma asi dalgalar vermiştim.
Sarışın olduğum için, kendimde pek tercih etmediğim kırmızı ruju sürüp, Esma ablanın aldığı kırmızı topuklu ayakkabıyı giymiştim.Ben Cem'e sürpriz hazırlarken, onun eve elinde güllerle gelmesi beni çok mutlu etmişti. Demek ki duygularım karşılıklıydı.
Ve onun bana bakarken, gözlerinde gördüğüm beğeni dolu ifadesi ile doğru birşey yaptığımı anlamıştım.
Ezan bittikten sonra Cem'i uyandırma vakti geldi diyip ona doğru yaklaştım.
"Cem.. " diye seslendim kısık sesle, mırıldanarak arkasını döndü. Aynı ses tonuyla tekrar,
"Cem hadi uyan" dediğimde hâlâ tık yoktu.
Yavaşça yaklaşıp küçük bir öpücük çaldım. İşte o anda gözünü açtı. Tatlı bir sersemlikle bakıyordu, uykulu olduğu için boğuk sesiyle,"Uyuyan bir adamdan faydalanıyorsun şuan karıcığım." derken kıkırdayıp,
"Sende uyan o zaman." dedim.
Uykulu haliyle başını salladı. Ben de ayaklanıp sabahlığımı giymiştim ki, Cem tekrar uyumuştu. Söylenerek tekrar yanına gittim."Cem... Hadi kalk lütfen!" diye az öncekine nazaran daha yüksek bir sesle çağırınca bu kez uyanmak zorunda kalmıştı.
Namazdan sonra duamızı etmiştik ki, Cem yatak odasına gitmeden elinden tutup engel oldum. O bana şaşkınca bakarken namaz elbisemi çıkarıp Cem'i salona götürdüm. Perdeyi açıp dışarıyı gösterdim.
"Bak aşkım, gün ağarıyor. Ne huzurlu bir ortam değil mi? Bunu görmek istersin diye düşündüm" diyip ona baktım.
Hâlâ üzerinde olan uyku sersemi haliyle güldü. Uykulu gözleri gülünce kısılıp küçücük kaldı. Öyle tatlıydı ki...
"Evet bitanem tıpkı senin gibi..." diyip arkamdan sarıldı.
"Şu tertemiz gökyüzü, bulutların arasından çıkmaya çalışan güneş, bu sessizlik... Bütün bunların verdiği huzuru sen bana bir bakışınla, bir gülüşünle veriyorsun." dediğinde kollarının arasında ona döndüm.
Ne güzel konuşmuştu öyle, yüreğinden ne güzel şeyler geçiyordu da dilinden dökülüyordu.
Kollarımı boynuna dolayıp, kocaman sarıldım hayatımın aşkına, içime çekercesine.
Yeniden yatağa geçtiğimizde, Cem birşey söyleyecekmiş gibi bakıyordu. Ama kararsız da bir hali vardı.
"Ne oldu?" dediğimde elini açıp gel diye işaret edince, başımı göğsüne koydum ve beklentiyle ona baktım.
"Ben... Seninle tanışmadan birkaç ay önce hayatımda biri vardı. Hatta iki kişi vardı.
Bizim arkadaş grubumuz aslında 4 kişi değil 5 kişiydi. Beşincimiz Arda'ydı...Üniversite birinci sınıftan beri birlikte olduğum kız, Buse. İkisi ben askerdeyken gizlice görüşmeye başlamış.
Ahmet onları samimi halde görmüş. Tabi ben de o sıralar, askerlik bitsin şöyle evlilik teklifi yapayım falan, planlar yapıyorum.
Sonrası işte bizimkiler bana bi şekilde durumu anlattılar. İnan bana onların yaptığı o kadar yıkmadı beni. Sadece aldatılan adam durumuna düşmek kötü hissettirdi. Daha sonra işte, Arda denen şerefsizi tek ben değil, Erdem, Alp ve Ahmet de sildi..." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖNLÜMÜN SULTANI
RomanceMuhafazakar bir ailede büyüyen Hande... Ve ailenin tek erkek çocuğu olarak sınırsız imkanlarla yaşayan Cem... Hayattan farklı beklentileri olan iki genç... Ve ailelerinin onları bir araya getirmesiyle başlayan, inişli çıkışlı aşkları.. (Hani Arkad...